1. YAZARLAR

  2. Eser Karakaş

  3. Tarım üzerinden muhalefet popülizmi
Eser Karakaş

Eser Karakaş

Yazarın Tüm Yazıları >

Tarım üzerinden muhalefet popülizmi

22 Temmuz 2010 Perşembe 00:35A+A-

Tarım sektörü Türkiye'nin hiç kuşkusuz en sorunlu sektörü; bu en sorunlu sektör olma durumunun nedenleri çok çeşitli.

Tarihsel olarak nüfusun en yoğun olduğu sektör tarım sektörümüz; son senelerde tarımsal nüfusta belirgin bir nispi azalma yaşanıyor ama hâlâ, 2010 senesinde de, nüfusun yüzde otuzu hâlâ kırsal alanda yaşıyor, toplam 23 milyon çalışanın da beş milyonu tarım sektöründe çalışıyor, milli gelirin de hâlâ yüzde sekizi tarım sektöründe üretiliyor.

Türkiye'de beş milyon tarım çalışanı yaklaşık 57 milyar dolarlık üretim gerçekleştiriyor; Fransa'da ise yine yaklaşık bir milyon tarım çalışanı 56 milyar dolarlık bir üretim yapıyor.

Ortaya çıkan manzara Türkiye ile Fransa arasında çok büyük bir verimlilik farkını işaret ediyor; Fransa ile ABD arasında da ABD lehine yaklaşık üç katlık bir verimlilik farkı olduğunu biliyoruz. Türkiye ile ABD arasındaki verim farkı ise böylece çok daha fazla açılmış oluyor.

Fransa, AB ortalama tarım verimliliği konusunda bir fikir veriyor ama yine de konuyu daha net ortaya koyabilmek için Türkiye ve AB verimlilik farkı meselesini sayısal temelde ortaya koymakta yarar olabilir. Türkiye'de, yukarıda belirttiğim gibi beş milyon tarım çalışanı 60 milyar dolara yakın tarımsal üretim yapıyor; oysa, AB ülkelerinin bütününde 11 milyon dolayında tarım çalışanı var ve bu 11 milyon tarım çalışanı yine yaklaşık dört yüz (400) milyar dolarlık tarımsal üretim gerçekleştirmektedir. Basit ama yanlış olmayan bir verimlilik hesabıyla verimlilik kavramını üretim bölü çalışan olarak tanımlarsanız ülkemiz Türkiye'de verimliliği altmış bölü beş, AB genelinde ise 400 bölü 11 olarak tanımlamak gerekir ve ortaya ülkemizde 12, AB genelinde ise 36 gibi bir verimlilik endeksi çıkar ve bu sonuç AB tarımının ülkemiz Türkiye tarımına oranla üç kat daha verimli olduğu anlamına gelir.

Türkiye ve AB tarımı arasında teknoloji kullanımı açısından farklılıklar mevcuttur ama verimlilik farkını belirleyen temel konu bu teknoloji kullanım farkı değil, tarımsal üretim birimlerinin ölçek farkıdır.

Tarımda üretim biriminin ölçeği arttıkça verimlilik de yükselmektedir. Türkiye'de ortalama tarım işletmesi büyüklüğü 6,5 hektar iken AB tarımsal işletme büyüklük ortalaması 18 hektardır; başka bir ifadeyle de AB tarımsal işletme büyüklüğü Türkiye'deki ortalama tarım işletme büyüklüğünün yaklaşık üç katıdır ve ilginçtir, üretim bölü çalışan olarak hesapladığımız verimlilik hesabıyla da adeta bire bir çakışmaktadır.

Bu manzara yani ülkemizdeki ortalama tarım işletme büyüklüğünün çok küçük oluşu, tarım çalışanlarının toplam çalışanların yaklaşık dörtte biri düzeyinde oluşu çok köklü, tarihsel problemlerdir ve çözümleri de yine çok radikal ve kısa vadeli olamayacak önlemler gerektirmektedir.

Türkiye tarımının temel problemi hiç kuşkusuz verimlilik sorunudur; Türkiye tarımının AB ortak tarım politikasına uyum sorununun altında yatan temel sorun da yine söz konusu verimlilik farkıdır.

AB ortak tarım politikasının temel felsefesi, belki paradoksal gelebilir ama verimsizliğin finanse edilmesi temellidir; zaten AB tarım politikasına ilişkin müzakere dosyasının da özü ülke tarım sektörleri arasındaki verimlilik farklılıklarının azaltılması eksenlidir.

Türkiye tarımı ile AB tarımı arasındaki fark bire üç olarak kaldığı ve ülkemizdeki tarım çalışan sayısı AB toplamının adeta yarısı kadar olduğu müddetçe Türkiye'nin AB tarım politikasının bir parçası olması da kolay değildir; zira bu verimlilik farkı AB vergi mükellefleri için büyük bir vergi yükü olarak tezahür edebilir.

Bu alanda yaşanan sorunlar Türkiye tarım politikalarını yöneten kadronun çok iyi bildiği sorunlardır ve bu kadro bu sorunların çözülmesi ya da en azından hafifletilmesi doğrultusunda önemli adımlar atmaktadır.

Yukarıda belirtmeye çalıştığım gibi ülkemiz tarımının en temel problemi arazi ölçek problemine bağlı olarak verimlilik farkıdır; bu temel verimlilik sorununun çözümü de arazi toplulaştırmasından geçmektedir.

Orta vadede Türkiye ortalama büyüklüğü 6,5 hektar olan tarım işletmesini 17-18 hektara yükseltmek zorundadır, başka türlü verimlilik meselesinin çözüme kavuşması olanaksızdır.

Ve bu toplulaştırma meselesinin sağlıklı bir çözümü için ise de tarım söktöründe miras hukukunun mantığını değiştirmek zorunludur; Tarım Bakanlığı da bu meselenin çok net bir biçimde farkındadır ama miras hukukunda radikal bir değişiklik de kolay gözükmemektedir.

Bu konuya ilişkin söylenmesi gereken de bu alanda Tarım Bakanlığı'nın tespitinin çok doğru, bu sorunun da ülkemizin en büyük sorunu olduğudur; tarım meselesine kafa yoran herkesin bu alanda Tarım Bakanlığı'na destek vermesi gerekmektedir.

Yazımın başında belirttiğim gibi tarım sektörü her türlü popülizme çok açık bir sektördür; geçmişte tarım destekleme alımları ve fiyatlarıyla çok büyük popülizm örnekleri verilmiş ama Türkiye kamu maliyesi bu popülizmden çok büyük acılar çekmiştir; Sayın Süleyman Demirel'in "buğdayda kim ne verirse ben beş bin lira fazlasını vereceğim" sözü popülizm tarihinin en korkunç ifadelerinden biridir.

Destekleme alımları ve fiyatları üzerinden yürütülen bu tür popülizm dönem dönem şekil değiştirmiş ama tarım, popülizm alanının hep merkezinde kalmıştır.

Son dönemlerde de başka türlü bir tarımsal popülizm devreye girmiş gibi gözükmektedir; bu yeni muhalif popülizm türü ise Türkiye tarımının her alanda çöktüğü yönündeki ama somut verilerle test edildiğinde çok anlamlı durmayan söyleme dayanmaktadır.

Türkiye tarımı istenen noktadan çok uzaktır, büyük verimlilik sorunlarını hâlâ yaşamaktadır ama gelişmeler, üretim trendleri, hem tarla üretiminde, hem hayvancılıkta iyi gitmektedirler; Türkiye, tarihinde ilk kez tarımsal üretim olarak, halen mevcut verimlilik farklılarına rağmen, Fransa'nın önüne geçmiş bulunmaktadır.

Popülizmin her türlüsü kötüdür; olmayan kamu kaynaklarıyla yapılan popülizm de kötüdür, somut verilere dayanmayan muhalefet popülizmi de çok kötüdür.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT