1. HABERLER

  2. İSLAM DÜŞÜNCESİ

  3. Sürü Toplumdan Özne ve İradi Topluma
Sürü Toplumdan Özne ve İradi Topluma

Sürü Toplumdan Özne ve İradi Topluma

İslam dünyasının yeniden ayağa kalkmasının tek yolu toplumların yeniden irade sahibi olmasından geçer. Mesuliyet yüklenebilecek özneler haline gelmeleri… Bu da “Cemiyet-i Kamile” ile olur.

04 Ağustos 2019 Pazar 04:48A+A-

Ergün Yıldırım, Yeni Şafak gazetesindeki "Kurtuluşu Taşıyan Özne Toplum: Cemiyet-i Kamile" başlıklı yazısında pasif, komplocu ve nesnel toplumdan, Allah istediği özne ve iradi topluma dönüşmemiz üzerine analiz yapıyor:

Allah’ın Kur’an’daki hitabı çok dikkat çekici. Muhatap aldığı, aktör yaptığı, özne haline getirdiği meseleler ve gruplar var. Ey iman edenler, ey kafirler, ey Kureyşliler, ey insanlar… Onlarca toplumun tarih içindeki hikayesi. Daha doğrusu tarih üstü anlatımları. Her toplumun ecelinden bahsedilmesi. Son nokta: “Bir kavim(sosyal varlık/ halk) kendini değiştirmedikçe Allah onu değiştirmez” prensibi. Değişmede bir toplumun özne kabul edilme halidir bu. Allah sık sık buna dikkat çekiyor. Oysa o dönemde iki büyük küresel güç vardı: Sasaniler ve Romalılar. Kur’an’ın içine doğduğu coğrafya ve şehir toplumunda da iktidarı temsil eden dört önemli şahsiyete bu iki küresel güç “eman” vermişti. Yönetme, ticaret yapma ve serbest dolaşma imkânına yetkili kılınmışlardı. Buna rağmen Allah, değişimin odağına halkı koyuyor. Onu özne yapıyor. Böylece bütün çağlarda yaşayan toplumlara yol gösteriyor.

Millet, özne olmakla hem mesuliyet sahibi olur hem de irade. Yaptıklarından top yekûn sorumlu tutuluyor. İnsanın nasıl ki mükellefiyetleri varsa, toplumların da var. İnsanların nasıl ki imtihanları varsa, toplumların da var. İnsanlar nasıl ki cahil, sapan, iman eden ve nankör olan diye anlatılıyorsa toplum da cahil, sapan, iman eden diye anlatılıyor. İnsan nasıl ki şahsi irade ile özne ise toplum da öyle. İnsan nasıl ki ölümlüyse, her toplum da öyle. Böylece Kur’an toplumu iradi, özne, mesuliyet sahibi bir sosyal varlık olarak görür. Onlara topluca hitap eder. Onlara peygamber gönderir. Onları doğru yola çağırır. Kur’an’ın toplumu muhatap alma tutumu, aslında toplumun modernite ile özne haline geldiği yalanını da ifşa ediyor. Toplumun sürüleşmesi de, iradi hale gelmesi de mümkün. Cahili toplumlar da var, iyi hal üzerine olan toplumlar (faziletli/kallipolis) da.

Dikkat çekici olan Allah’ın toplumları özne ve iradi varlıklar olarak görmesidir. Biz neden bu tutum içinde olmayalım? Toplumları aşarak onları neden üstün güçler, varlıklar ve şahsiyetler etrafında pasif bir varlık derecesine düşürüyoruz? Dış güçler diyoruz. Emperyalizm diyoruz. Batı hegemonyası diyoruz. Adeta toplum üstü tanrısal yaratıklardan bahsediyoruz. Toplum Allah’ın bahsettiği ve bahşettiği iradi yönü ile yokluklara karışıyor. Her şeye bu “küresel Tanrılar” karar veriyorsa bizler de küçülüyoruz. Halklar da küçülüyor. Köleleşiyoruz. Bilincimiz ve ruhumuzla hiçleşiyoruz. Bütün emirlere maruz kalan ve boyun büken varlıklara dönüyoruz. Küresel politik Tanrıların efendiliği karşısında köle yığınlar… Siyonizm’in kötülüklerine karşı duyarlı olalım derken onu Tanrısal bir kudrete dönüştürerek muhayyel bir yenilmez güç haline getirmek… Siyonizm’in en seveceği şey bu. Ruhlarda yer edinen ve hakimiyet kuran efendilik bilinci, dış dünyada bütün pervasızlığıyla harekete geçer. Onu durdurmaya yetecek inanç kayboldu mu o her şeye hâkim hale gelir. Siyonizm, bir realite. Ama bütün dünyayı yöneten kudret olduğu imgesi, bir “yalan masal” türü.

İslam dünyasının yeniden ayağa kalkmasının tek yolu toplumların yeniden irade sahibi olmasından geçer. Mesuliyet yüklenebilecek özneler haline gelmeleri… Bu da “Cemiyet-i Kamile” ile olur. Cemiyet-i Kamile olma hedefi doğrultusunda atılacak adımlarla ruhani, maddi ve bilinç tekamülünü tamamlayan cemiyetler, artık özne olurlar. İradeleri vardır. Kendilerini yönetecek akıl ve bilince sahiptirler. Dışarıya maruz kalmaya karşı dirençli hale gelirler. Cemiyet-i Kamile, ontolojik toplum modelimizin değişmeyen tarzı. Düşen toplumların yeniden ayağa kalkması için kendisini seyredeceği bir ayna. İbn Arabi’nin “ayine-i sabite”” kavramının toplumsal izdüşümü. O da “ilahi cemiyet” diyor zaten. Bu ayna ile uyanacak, dirilecek, toparlanacak, ıslah olacak ve erdemli hale geleceğiz.

Uzun süredir üzerinde düşündüğümüz “Cemiyeti Kamile” tezini, Bismillah diyerek yazmaya başlayacağız!

 

HABERE YORUM KAT

1 Yorum