1. YAZARLAR

  2. Oral Çalışlar

  3. 'Sorunsuz Kürtler', 'sorunlu Kürtler'
Oral Çalışlar

Oral Çalışlar

Yazarın Tüm Yazıları >

'Sorunsuz Kürtler', 'sorunlu Kürtler'

01 Ağustos 2009 Cumartesi 04:47A+A-

Türk’ün Türk’e propagandası olarak tanımlanması mümkün olan şöyle bir klasik değerlendirme vardır: “Biz yıllardır, gayrimüslim azınlıklarla, Kürtlerle, Araplarla kardeş kardeş yaşıyorduk, gül gibi geçiniyorduk. Nereden çıktı bu ayrılık gayrılık, dışarıdan birileri kışkırtmasa bunlar olmazdı. Zaten kimsenin de bir şikayeti yoktu.”

Kürtlerle, Ermenilerle, Araplarla, Rumlarla biraz samimi ve güven verici bir ilişki kurduğunuz zaman, “kardeş kardeş geçinip gidiyorduk” söyleminin sadece kendinizi kandırmanıza hizmet ettiğini hemen anlarsınız. Bu ülkeden Öcalan’a öfkesini “Ermeni dölü” diye ifade eden bakanlar çıktı. Bu ülkede, farklı olanı aşağılayan, dışlayan köklü, yerleşik kültür hayatın her alanında karşınıza çıkar. Ancak yine de “biz bir şey yapmadık ki” söylemi sürer gider. Bir çok ülkede benzer bir egemen despotik devlet kültürünün olduğunu söyleyebilirsiniz. Doğrudur, yine de bu bizim durumumuzu haklı çıkarmadığı gibi, bu söylemin hayattan kopuk bir söylem olduğu gerçeğini değiştirmez. Cumhuriyet tarihindeki 29 Kürt isyanını “başkaları kışkırttı” diye açıklamak kolayımıza gelir. Yaşar Kemal, “Onlar 80 yıldır neden dağlara çıktılar. Neden bile bile ölüme gittiler, hiç düşünmedik” derken bu duruma işaret etmiştir.

***

Elimde Mehmet Bayrak’ın, Kürtlere Vurulan Kelepçe “Şark Islahat Planı” (Özge yayınları) başlıklı kitabı bulunuyor. 1925 yılında hazırlanan bu planı Bayrak şu şekilde özetliyor: “Kürtler ve yaşadıkları yer yani ‘Şark’, yani ‘Fırat’ın batısı ve doğusu’, modern devlet aygıtının(ordu, eğitim, ulaşım) top yekun seferber edilmesi suretiyle behemahal Türkleştirilecek, Türkleştirme tamamlanıncaya kadar da Fırat’ın batısıyla doğusu ve buraların sakinleri özel yönetim araçlarıyla, sıkıyönetimle, umumi müfettişlikçe (daha sonraki olağanüstü hal) idare edilecektir. Sadeleştirmek gerekirse : Tedip ve tenkil eşliğinde asimilasyon. “

Şark Islahat Planının üzerinden 85 yıl geçti. Bu süre boyunca yüz binlerce, milyonlarca Kürt ağır katliamlara uğradı, yerinden yurdundan edildi. 29 İsyan da işte böyle bir sürecin ürünüydü.

85 yılda gide gide bir arpa boyu yol aldığımızı şimdi daha iyi anlıyoruz. Kürtleri asimile etme siyaseti başarısızlığa uğradı. Kürtleri yerinden yurdundan edip kimliksizleştirme çabaları bir sonuç vermedi.

Diyarbakır MHP eski il başkanı Abdullah Arzakçı, kendisinin “sorunsuz Kürt”lerden olduğunu yazmıştı. Türkiye’yi yöneten irade de tam 85 yıldır “sorunsuz Kürt” yaratma peşinde koştu. “Sorunsuz Kürtler”in Diyarbakır’da şubesini açtıkları MHP ne yazık ki ilgi görmedi, popülerleşemedi. Geçen yıl da MHP il binasının kapısına kilit vuruldu.

“Sorunlu Kürtler”in bir kısmı dağa çıktı, bir kısmı yasal partiler kurarak reddedilen ve asimile edilmek istenen Kürt kimliğinin peşine düştü. “Sorunsuz Kürtler”, Kürtler arasında hiç ilgi görmezken “sorunlu Kürtler” çoğunluk olarak ortaya çıktılar.”Sorunlu Kürtler” bugün “Kürt sorunu” olarak karşımızdalar. Kürtleri sanki bir nesneymişçesine, sanki bir aygıtmışçasına sorunlu/sorunsuz olarak klasifiye etmekten kurtulmamız gerekiyor. Yeni yollar arıyoruz. Sorunun çözümünün Kürtlerin varlığını kabulünü temel alan bir demokratikleşme programından geçtiğini dile getirmek marjınal bir tutum olmaktan tamamen çıkmış durumda.

“Ne zaman Kürtçe’ye yasak kondu ki? Her zaman onlar dillerini konuştular...” gibi çok sık kullanılmış olduğu için şaşırmadığımız ama aslında yaşanmış olan gerçeklikten akıl almaz derecede uzak olan ifadeler hala karşımıza çıkmaya devam ediyorlar... Kürt sorununun klişeleri bir türlü yakamızı bırakmıyorlar...

1925 yılında hazırlanan Şark Islahat Planı, “vilayet ve kaza merkezlerinde hükümet ve belediye dairelerinde, vesair müessesat ve teşkilatta, mekteplerde, çarşı ve pazarlarda Türkçe’den maada(başka) lisan kullananları” cezalandırıyordu. Bu cezalandırma işleminin yoğun bir şekilde uygulandığını da kaydetmek gerekiyor.

Hükümetin, geçmiş yönetimlerle karşılaştırıldığında daha atak ve daha çözümden yana bir tutum içine girdiğini görüyoruz. Türkiye, yüzyıllık dev bir sorunu aşabilmenin sınırında dolaşıyor. Kürt yurttaşlarıyla barışan ve bunu çözebilen bir Türkiye’nin tamamen farklı bir Türkiye olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Beğenseniz de beğenmesiniz de, hayalini kurduğunuz farklı ve yeni Türkiye’ye giden yol Kürt meselesinde çözüme ulaşmaktan geçiyor. Türkiye, ancak Kürt meselesindeki klişeleri aştığı zaman, diğer alanlardaki klişeleri de aşabilecek.

RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT