1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. FİLİSTİN

  4. Siyonist çetenin Gazze'de yaptığı soykırımın maliyeti her gün artıyor
Siyonist çetenin Gazze'de yaptığı soykırımın maliyeti her gün artıyor

Siyonist çetenin Gazze'de yaptığı soykırımın maliyeti her gün artıyor

Ahmed El-Cendi, siyonist rejimin Gazze'de yürüttüğü soykırım savaşının, kendi rejimi içindeki yıkıcı etkilerini analiz ediyor.

03 Mart 2025 Pazartesi 15:00A+A-

Ahmed El-Cendi/Fokusplus

İşgalin İsrail’deki ekonomik durum ve siyasete etkisi

İsrail ekonomisi, Gazze Şeridi’nde başlayan savaşın ilk günlerinden bu yana önemli ölçüde olumsuz etkilere maruz kaldı. Öyle ki 2023 yılının son çeyreğinde, Aksa Tufanı Operasyonu’nun düzenlendiği ilk aylarda, orduya 300 bin yedek askerin çağrılması, inşaat sektöründeki işgücü sıkıntısı, tarımda çalışan yaklaşık 10 bin Taylandlı işçi ve sağlık sektöründeki yaklaşık 3 bin personelin ülkeyi terk etmesi sonucunda yüzde 20’lik bir ekonomik daralma yaşandı. 

Savaşın maliyeti 

İsrail Maliye Bakanlığı Bütçe Bölümü’nün Kasım 2023’te yayınladığı tahminlerde, savaşın haftalık maliyetinin 2,5 milyar doları aştığı ifade edildi. Bu da silah, yakıt, tazminat, yedek asker maaşları, işgal altındaki Filistin’in (İsrail) kuzey ve güneyindeki yerleşim birimlerinden savaş nedeniyle ayrılanlara yapılan yardımlar ve diğer olası harcamalar da dahil olmak üzere savaş maliyetinin yaklaşık 169 milyar dolara ulaşabileceği anlamına geliyor. Ancak bu tahmini rakam, maliyetin her zaman aynı oranda devam ettiğini varsayıyor ki bu elbette mümkün değil. Örneğin, İsrail’in raporlarında, savaşın başlangıcında bir günlük askeri operasyonlar ve ilgili konulara ilişkin yaklaşık 342 milyon dolar olarak tahmin edilen miktar, Lübnan’daki cephenin açılmasından önce, yani Eylül 2024’te yaklaşık 26,3 milyon dolara kadar geriledi. 

İsrail merkezli Calcalist sitesinde Haziran 2024’te (yani savaşın ortasında) yer alan bir haberde de sadece doğrudan askeri maliyetin yaklaşık 29.5 milyar dolar olduğu bilgisi verildi. Bu maliyet yedek maaşlar, mühimmat ve askeri teçhizat, uçuş ve yakıt giderleri, önleyici füzeler, lojistik, istihbarat sistemleri ve askerlerin rehabilitasyonunu içeriyor. Aynı haber sitesi daha sonra eylül ayında ise, dönemin Savunma Bakanlığı Genel Müdürü Eyal Zamir’in bu maliyetin 34 milyar dolara yükseldiğine dair ifadelerini aktardı. Habere göre o süreçte bakanlık, savaşın maliyetini 39.5 milyar dolar olarak tahmin ediyordu. Ancak bu tahminlere savaşın Lübnan’ın güneyine yayılması dahil edilmedi. 

Diğer taraftan İsrail Merkez Bankası Başkanı Amir Yaron’un, geçtiğimiz yıl mayıs ayında Lübnan’da savaşın patlak vermesinden önceki tahminlerine göre, savaşın askeri ve sivil olmak üzere toplam maliyetinin yaklaşık 66 milyar dolara ulaşması beklendi. Ancak İsrail Savunma Bakanlığı tarafından bu yıl ocak ayında açıklanan gerçekçi rakamlar, bakanlığın şimdiye kadarki en büyük askeri bütçeyi yönettiğini ve toplam harcamanın normal yıllardaki bütçenin dört katından fazla, yani yaklaşık 58 milyar dolara ulaştığını ortaya koydu. 

Savaşın İsrail bütçesi üzerindeki etkisi 

Savaşın İsrail’in yıllık bütçesi üzerindeki olumsuz etkileri çok büyük oldu. Savunma ve Ulusal Güvenlik Bakanlığı’na ayrılan ödenekler, İsrail’in kuruluşundan bu yana görülmemiş astronomik rakamlarla birkaç kez artırıldı. Ayrıca 2024 bütçesinin Mayıs 2023’te onaylanan ilk versiyonunda, Eğitim Bakanlığı 85,6 milyar şekel ile (toplam bütçenin yüzde 14,6’sı) diğer bakanlıklar arasında ilk sırada yer aldı. Bu dönemde, Savunma Bakanlığı’na ise 64,4 milyar şekel ayrıldı. Ancak Aksa Tufanı Operasyonu’nun düzenlendiği 7 Ekim’den sonra bu durum tamamen değişti ve Savunma Bakanlığı yoğun askeri harcamalar sonucunda ilk sıraya yerleşti. 

Eğitim Bakanlığı’na ayrılan bütçenin yüzdesi, son değişiklikten sonra toplam bütçenin yüzde 9,9’una kadar düşerken, Savunma Bakanlığı’na ayrılan miktar aynı kaldı. 

Aynı zamanda İsrail’in 2024 bütçesi, savaş nedeniyle üç kez değiştirildi. Yıllık bütçe, Mayıs 2023’te onaylandığında 653 milyar şekel (171,85 milyar dolar) olarak tahmin ediliyordu. Fakat Aralık 2024’te yapılan son değişiklikle, 215 milyar şekel artarak 869 milyar şekele (228,7 milyar dolar) ulaştı. Bu da bütçenin yüzde 33 oranında arttığını gösteriyor. 

Bu artışların detaylarına indiğimizde, en büyük payın savunma ve güvenlik amaçlı olduğunu görüyoruz. 

Bunların ardından, savaş nedeniyle yaşadıklarını büyük durgunluğu telafi etmek için turizm ve sanayi alanındaki bütçe artışları geldi. Böylece turizm bütçesi 191 milyon şekelden 4,3 milyar şekele, ekonomi ve sanayi bütçesi ise 2,9 milyar şekelden 4,6 milyar şekele yükseltildi. 

Tüm bunların yanı sıra savaş aynı zamanda büyük bir bütçe açığına da yol açtı. Israel Hayom gazetesinde ocak ayında yer alan bir habere göre hükümetin bütçe açığı Eylül 2024’te yüzde 9 iken, 2024 sonunda GSYH’nin yüzde 6.9’una (136,2 milyar şekel) geriledi. Söz konusu haberde, bütçe açığındaki bu düşünün nedeni, İsraillilere uygulanan vergi gelirlerindeki artışa bağlandı. 

Burada, geçtiğimiz ağustos ayında hükümet tarafından savunma politikaları ve bütçe planlamalarını incelemek üzere oluşturulan Nagel Komitesi’nin, 6 Ocak’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya sunduğu rapora değinmek gerekiyor. Nagel Komitesi söz konusu raporunda, önümüzdeki on yıl içinde savunma bütçesine 275 milyar şekel (72,4 milyar dolar) tutarında ek kaynak aktarılmasının gerekli olduğunu vurguladı. Bu, özellikle ülkenin gaz satışından elde ettiği para bu artan maliyeti karşılamaya asla yetmeyeceği için İsraillilerin nereden geleceğini bilmediği bir miktar olarak görülebilir. 

Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsünden (INSS) araştırmacılar da Nagel Komitesi’nin tavsiyelerinin uygulanması halinde 2026 yılında doğrudan savunma harcamalarının GSYH’nin yaklaşık yüzde 5,5’ine ulaşacağını tahmin ediyor. 

Öte yandan, Mayıs 2024’teki ekonomik büyüme beklentilerinin büyük askeri harcamalar nedeniyle çok düşük olduğunun da altını çizmek gerekiyor. O dönemde tahmin edilen ekonomik büyüme beklentisi yüzde 1,9 oranındaydı. Ancak aynı yılın aralık ayındaki rakamlar sadece yüzde 0,6’lık bir büyüme ortaya koydu ki, bu da kişi başına negatif büyüme anlamına geliyor. Aynı zamanda, özellikle hükümetin askeri harcamalara yönelik talepleri yüksek kalmaya devam ettiği için 2025 yılı büyüme tahmini de yüzde 4,6’dan yüzde 2,4’e düşürüldü. Buna ek olarak, açığın 2025 yılında GSYH’nin yüzde 5,7’sine ulaşması bekleniyor. Tüm bunlar İsrail’in kredi notunun birden fazla kez düşürülmesine neden oldu. 

Vatandaşlar ve işletme sahipleri üzerindeki etkiler 

Elbette büyüme oranındaki düşüş ve bütçe açığı oranındaki önemli artışın, İsrail vatandaşları ve özel işletme sahipleri üzerinde ciddi etkileri oldu. İsrail merkezli ekonomi sitesi ICE’de ocak ayında yer alan bir haberde, devletin zararları telafi etmek için yardım sağlamaması nedeniyle, serbest meslek çalışanlarından yüzde 54’ünün savaştan ekonomik olarak zarar gördüğü ifade edildi. Haberde, İsrail’de çalışanların yüzde 25’inden fazlasının, yani 1,2 milyon kişinin bu kategoriye girdiğine de dikkat çekildi. 

İsrail Demokrasi Enstitüsü’nün geçtiğimiz ay sonunda yayınladığı diğer rakamlar da ailelerin yüzde 36’sının gelirinin savaş öncesine göre azaldığını, yüzde 28’inin hiç nakit parası olmadığını, nüfusun yüzde 7’sinin bir aydan uzun süre geçinecek parası olmadığını, kredi çekmek veya birikimlerini kullanmak zorunda kalan ailelerin sayısında artış olduğunu gösterdi. 

Bu rakamlara göre ayrıca savaş, 2025 yılının, hane halkı harcamalarını yılda yaklaşık 10 bin şekel arttıran pahalı bir enflasyon dalgası ile başlamasına neden oldu. 

Savaşın ekonomik etkilerinin, kısa ve orta vadede İsrail’deki genel duruma da yansıyacağı açık. 

Calcalist sitesinin haberine göre bu yılın da askeri harcamalarla dolu olması nedeniyle İsraillilerin 2025 yılında da ağır bir ekonomik bedel ödemesi bekleniyor. Bu durum, kamu borcunu azaltmak amacıyla 35 milyar şekel tutarında vergi ve harcama kesintisi yapılması öngörülen bütçede ortaya çıkıyor. Bu zarar, yalnızca artan vergilerden değil, aynı zamanda bütçenin büyük bir kısmının sivil harcamalardan güvenlik gereksinimlerine kaydırılmasından kaynaklanıyor. 

Ekonomik durumun siyasete etkileri 

Yukarıda değindiğimiz ekonomik etkilerin, başta siyaset olmak üzere İsrail’deki yaşamın her alanına yansıması kaçınılmaz. İsrail Demokrasi Enstitüsünün Mart 2021’de gerçekleştirilen 24. Knesset seçimlerine ilişkin yayımladığı rapora göre, önceki seçimlerde seçmenlerin tercihlerini etkileyen faktörlerin başında yüzde 29,5 ile ekonomi gelirken, ikinci sırada yüzde 27 ile toplumsal konulardaki tutum yer alıyor. Ancak İsrail’deki ekonomik sıkıntıların siyaset üzerindeki etkisinin bir dizi faktöre bağlı olduğunu söylemek gerekiyor. 

Bu faktörlerden ilki, öncelikle Haredi partiler, ardından da sağcı partiler arasında en yüksek seviyede olan ve merkez partilerde az görülen “parti sadakati” derecesidir. Bir diğer faktör ise, son 20 yıldır istikrarlı bir şekilde artan ve son seçimlerde zirveye ulaşan İsrail halkının sağa doğru eğilimi ve seçimlerde büyük siyasi dönüşümler yaratabilecek karizmatik kişiliğe sahip siyasi liderlerin yokluğudur. 

Bunlara ek olarak, yaklaşan seçimlerin zamanlaması da ekonomik durumun siyasete etkisinin en üst düzeye çıkmasında önemli rol oynuyor. Normal şartlarda, eğer hükümet görev süresini tamamlarsa, seçimlerin iki yıldan kısa bir süre sonra, 2026 yılı sonunda yapılması planlanıyor. Bu uzun süre, hükümetin savaşın ekonomik sonuçlarının üstesinden gelme yeteneğine bağlı olarak, ekonomik faktörün siyaseti etkileme rolünü azaltabilir veya aksine artırabilir. 

Bunun yanında özellikle İsrail’in varoluşu, devlet ve vatandaşlar arasındaki toplumsal anlaşma, özgürlükler ve görüşlerin ifade edilmesiyle ilgili krizlerin yanı sıra siyasi ve askeri liderlik arasındaki sorunlar ışığında, siyasi faktör şimdiye kadar İsrail sahnesindeki en etkili faktör gibi görünüyor. 

Benzeri görülmemiş siyasi çatışmaların kaynağı haline gelen diğer konular, tam anlamıyla partizan bir medya söylemi ve kamuoyunun eğilimlerini ölçmekten çok, yönlendirmeyi amaçlayan anketler de bu bağlamda ele alınabilir. 

Bu durum, partilerin Knesset’teki sandalye paylarının ölçülmesi konusunda bu anketler arasındaki uçurumun ne kadar büyük olduğundan da anlaşılıyor. Örneğin, Maariv gazetesinin 10 Ocak tarihinde yayınladığı bir anket, şu an seçim olsa Netanyahu’nun Likud partisinin 22 sandalye ile ilk sırada yer alacağını, mevcut iktidar koalisyonunun ise 49 sandalyeye sahip olacağını gösterdi. 

Hükümet yanlısı Kanal 14’ün 6 Şubat’ta yayınladığı bir diğer ankette ise Likud’un 33, mevcut iktidar koalisyonunun ise toplam 63 sandalyeye sahip olacağı öne sürüldü. Bu durum, savaşın yol açtığı ekonomik sorunların önemli etkisini göz ardı etmeksizin, siyasi meselelerin şu anda İsrail sahnesinde en etkili konu olduğunu gözler önüne seriyor.

HABERE YORUM KAT