1. YAZARLAR

  2. Yasin Aktay

  3. Savunan Adam'ın son yolculuğu
Yasin Aktay

Yasin Aktay

Yazarın Tüm Yazıları >

Savunan Adam'ın son yolculuğu

28 Şubat 2011 Pazartesi 00:40A+A-

İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.

Ekopolitik'in düzenlemiş olduğu Türkiye'nin Büyük Çatısı toplantılarının beşinci durağı dolayısıyla Siirt'teyiz. Daha öne Van ve Hakkari'de de düzenlenmiş olan buluşmalar Türkiye'nin doğusundan batısına, Türkünden Kürdüne sorunun tarafı, tarafsızı, ilgilisini bir araya getirerek Türkiye'nin yeni açılım sürecine kendi katkısını çok anlamlı bir biçimde vermeye çalışıyor.

Toplantının ortasında yazımı yazmaya hazırlanırken, Necmettin Erbakan'ın vefat haberini alıyoruz.

Tevafuk muhteşem.. Bugün yazacağımız konu doğrudan kendisiyle ilgiliydi zaten. 28 Şubat'ın 14. yıldönümünde, 21 Şubat krizinin de 10. yıldönümü dolayısıyla postmodern darbenin Türkiye'ye olan maliyetini yazacağız. Bugün başka konu yazmak caiz olmazdı doğrusu.

28 Şubat'ın 4. yıldönümünde yaşanan 21 Şubat krizi 28 Şubat postmodern darbesinin doğrudan sonucuydu. Siyasi bir yozlaşmanın kaçınılmaz olarak ekonomik yozlaşmayı ve felaketi getirmesi kaçınılmazdı. 28 Şubat bir siyasi yozlaşmanın adıdır. Askerin, siyasetçinin, işadamının, hukukçunun, bilim adamının, gazetecinin her birinin kendi alanını yozlaştırarak, kendi mesleğine ve görev alanına ihanet ederek kotarılmış bir mücrimler birlikteliğiyle kotarılmış bir süreçti.

Bütün darbeler gibi bu darbe de her türlü yüzkızartıcı suçun konsantre biraradalığına dayanıyordu. Kendi yumurtalarını pişirmek için bütün toplumu, haliyle istikbaliyle ateşe vermekten çekinmeyen tamahkar güçlerin ittifakı. Hiç kimsenin kendi görevini yapmadığı, herkesin üstüne vazife olmayan işlere yeltendiği başka alanlara tecavüz ettiği bir süreç. Böylece sürecin doğal sonucu hiç kimsenin kendi işini yapmaması dolayısıyla her işin yüze göze bulaştırılması, ülkenin son derece kötü yönetildiği bir ortama sürüklenmesi... Kendi iktidarlarını kurabilmek için ülkenin tamamını birbirine düşman hale getiren, toplumun çimentosunu eriten bir ihanet hareeketi...

Bu dönemde Birleşmiş Milletler Dünya Değerler Araştırması'nın her yıl tekrarlayan verilerine göre güven endeksi en düşük kaydedilen ülke Türkiye çıkmıştı. Türkiye hiç kimsenin hiç bir kuruma ve hiç kimseye güvenmediği tam bir bunalım haline girmişti. 21 Şubat krizi bu güven bunalımının doğrudan sonucu olarak bir sosyal patlama idi. Bu patlamanın Türkiye'ye maliyeti kadar Türkiye'nin dibi gördüğü bir an olarak sonradan çok olumlu sonuçları da olmuştur.

28 Şubat ahlâksız bir rejimin adıydı ve bu günün sembol ismi, mağdur ismi, kahramanı Necmettin Erbakan'dı. Onun süreç içinde maruz kaldığı her darbe geniş sosyal kesimlerin yüreklerini yaralıyor, sonradan güçlü bir siyasete dönüşecek olan bir hıncı besliyordu. Onu kendi kuş beyinleriyle, ucuz küstahlıklarıyla istiskal etmeye çalışanlar o kesimlerin kalbinde asıl yerlerini silinmezcesine kazımış oluyorlardı.

Sürecin orta yerinde partisi kapatılmak üzere açılan davada Anayasa Mahkemesi'nde savunma yapmaya gittiğinde Ahmet Taşgetiren'in yazısına başlık olarak koyduğu "Seni seviyoruz savunan adam!" ifadesi Erbakan'ın hayatına ve siyasetine dair yeryüzü mağdur ve madunlarının mükemmel bir "şahitliğini" veciz bir dille ifade ediyrdu. Sonradan ne yapmış olursa olsun hiç bir şey o şahitliğin mahiyetini zedelemiş olmayacaktı. O, "Savunan Adam" olarak hak ettiği sarsılmaz tahtına kurulmuştu.

Necmettin Erbakan Türk siyasi tarihinin kuşkusuz en ilginç, en velud, en yaratıcı şahsiyetlerindendi. Bugün Türkiye'nin siyasi hayatına yeni bir istikamet kazandıran siyasetçi veya entelektüel simaların hepsinin yetişmesinde belirleyici bir isimdi. Ölümü onun bu kabil amellerinden oluşan sadaka-i cariyelerinin bir anda günyüzüne çıkmasını sağlayacak ve şahitlikleri onun için bir kıymet ifade edenlerin şahitliği vaki olacaktır: Salihlerden bilirdik, hakkımızı helal ediyoruz, Allah'tan rahmet ve mağfiret diliyoruz.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT