1. YAZARLAR

  2. İbrahim Karagül

  3. Sana mı soracağız!
İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Yazarın Tüm Yazıları >

Sana mı soracağız!

06 Eylül 2007 Perşembe 01:43A+A-

Türkiye ile İran arasında yapılan doğalgaz anlaşması ABD yönetiminde neden bu denli hazımsızlığa yol açıyor? “Bu da sorulur mu” diyeceksiniz, her şey ortada değil mi? ABD ile İran arasındaki kriz ortada değil mi? Evet öyle. Ama bu hazımsızlık, Türkiye'ye doğrudan “hayır yapma” gibi, talimat verir gibi beyanatlara konu oluyorsa, tehditvari imalara yol açıyorsa, orada biraz durmak lazım.

İki ülke arasındaki enerji işbirliğine ilişkin Washington kaynaklı itirazlar ısrarla devam ediyor. En son ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Nicolas Burns bu itirazı yineledi. İran'a uygulanan ambargo yüzünden ABD şirketlerinin para kaybettiğine işaret ederek, “Biz ABD olarak bedelini ödedik. Diplomasinin başarılı olmasını isteyen müttefiklerimiz de bunun bedelini ödeyecekler” diyen Burns, Türkiye'nin İran'dan uzaklaşmasını istiyor.

Bedel ödeme konusunda birkaç cümle söylemek gerekiyor. ABD'nin bölge politikaları yüzünden Türkiye kadar bedel ödeyen hiçbir ülke yok. Hem Ortadoğu hem de Orta Asya'da bu böyle. Birinci Körfez Savaşı sonrası şartların, Irak'a uygulanan ambargo yüzünden Türkiye'nin kaybettiği on milyarlarca doların, Irak işgali sonrası halen ödenmekte olan faturanın hesabını yapmıyorlar galiba. İran'a ambargo Türkiye'ye neler kaybettirecek, bilen var mı? Ya Irak gibi İran'la da bir savaşın gündeme gelmesi halinde Türkiye ne nale gelecek? Biz, yıllardır ABD'nin bölge politikalarının bedelini ödüyoruz. Hiçbir ülkenin ödemediği kadar…

Peki bir soru daha: Washington yönetimi, İran'la Fransa arasındaki işbirliği konusunda bir şey diyor mu? İran'ın, sadece Fransa değil, Almanya gibi diğer Avrupa ülkeleriyle arasındaki ekonomik ilişkilere karşı bir söz söylüyor mu? ABD şirketlerinin başkaları üzerinden İran'la iş yapmalarının önüne geçiyor mu? Elbette hayır.

1990'dan bu yana, ABD'nin yakın çevremize ilişkin bütün politikaları bize çok ağır bedeller ödetti ve ödemeye de devam ediyoruz. Aynı Türkiye, enerji kavşağı olma hedefi çerçevesinde İsrail'le büyük projelere de imza atıyor. Petrol, doğalgaz, su gibi üç önemli ihtiyaç konusunda Hazar'ı, Karadeniz'i, Akdeniz'i, Kızıldeniz'i ve Hint Okyanusu'nu birbirine bağlayan dev proje de Türkiye'nin hedefleri arasında.

Bu politik alanda da böyle. “Taliban'ı sev” der, severiz. Sonra o düşman olur, bizim de düşman olmamızı ister. Olduk da. Sonra ne oldu, gizli gizli Taliban'la pazarlığa başladı, biz hala düşmanız. Çünkü bize henüz “sev” demedi. “Rusya ile enerji anlaşması yapma”, “Çin ile enerji ve askeri işbirliği yapma”, “Hazar'da ve Orta Asya'da bizden başka kimselerle ortak olma”, “Ortadoğu'da bizden habersiz adım atma” gibi taleplerin ardı arkası gelmiyor. Ankara'daki eski Büyükelçi Eric Edelman, dönemin Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer'in Suriye ziyaretine öyle keskin tepki göstermişti ki, neredeyse Türkiye'yi tehdit etti. ABD Türkiye ilişkileri hep böyle tek yanlı ve dayatmacı oldu. Ama PKK konusunda olsun, başka konularda olsun Türkiye'nin hiçbir kaygısı ciddiye alınmadı. Bu kaygıları sıralamaya gerek var mı?

Türkiye ile İran arasında İran ve Türkmen gazının Avrupa'ya naklini öngören, Türkiye'ye İran'ın Güney Pars bölgesinde 30 milyar metreküplük gaz çıkarma ve bunu satma hakkı tanıyan, kapsamlı bir ortaklığı içeren, bölgesel niteliği ağır basan; jeopolitik etkileri olması beklenen, ABD'nin İran'ı tecrit etme politikalarına ters düşen bir anlaşma yapıldı.

Bu aynı zamanda bir Avrupa Birliği projesi. Ankara hem AB'yi İran kaynaklarına ulaştırıyor hem İran'ı Avrupa'ya taşıyor. Siyasi sonuçları itibariyle İran'ın Batı ile yakınlaşmasına da yardım ediyor. Belki de bu süreç, İran'ı merkeze alan krizi yumuşatmaya dönük ciddi sonuçlar doğuracak. Ankara şimdiden ABD'nin İran'a yönelik tecrit politikasına bir rezerv koydu.

Proje Rusya ile ABD'nin, Ortadoğu-Hazar ekseninde oynadığı büyük oyunda ciddi etkiler bırakacak nitelikte. Bugüne kadar Ortadoğu ve Hazar çevresinde sadece ABD projeleriyle hareket eden Türkiye'nin, ABD inisiyatifi dışında, AB politikalarıyla örtüşen, Rusya'nın öncelikleriyle çatışmayan, iki ülkeye küresel denklemde güç kazandıran projeyi hayata geçirmesinin ABD'yi rahatsız etmesi son derece normal.

Ancak unutulmamalı ki, Türkiye'nin bir çok önceliği artık ABD çıkarlarıyla örtüşmüyor. Örtüşmeyecek de. Dünyanın geldiği nokta böyle. ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi ile Rusya'nın başını çektiği Büyük Avrasya Projesi çatışıyor. Ancak bu arada İran da Türkiye de kendi oyununu oynamaya çalışıyor. Ve önümüzdeki dönemde, bu oyun sertleşecek. Türkiye kendi oyununu oynamazsa hem bölgesi batmaya devam edecek hem kendi geleceğini kurmakta çok zorluk çekecek.

Türkiye'nin her alanda ABD stratejilerine kayıtsız şartsız evet dönemi çoktan geçti. Bunu şimdi anlamayanlar çok geçmeden anlamak zorunda kalacak. Gelişmeleri okurken, bu ülkenin her hangi bir vatandaşı olarak “sana mı soracağız” demekten daha güzel bir cevap bulamıyorum.

Yeni Şafak Gazetesi

YAZIYA YORUM KAT