1. YAZARLAR

  2. Cihan Aktaş

  3. Ret ve özveri
Cihan Aktaş

Cihan Aktaş

Yazarın Tüm Yazıları >

Ret ve özveri

20 Aralık 2010 Pazartesi 15:58A+A-

I- Dualarla, mersiyelerle aydınlanıyordu petrol karası gökyüzü Tahran’da. Taziye grupları camilerden yola çıkıp meydanlara akıyor, birbirleriyle karşılaştıkları sokaklarda bir selamlaşma gerçekleştirerek yollarına devam ediyorlardı. Hüseyin asırlardan bu yana işte bu tarihlerde bir kez daha şehit olmaya hazırlanıyor. Kelime-i Tevhid’in barışı, adaleti ve kardeşliği Hakk’ın rızasına uygun evrensel bir bilinçle kavramaya çağıran anlamı cahiliye dönemi zihniyetini temsil eden Yezid tarafından istismar edilmesin diye Hüseyin, Kufe halkının kendisine ortak mücadele için yaptığı çağrıya icabet ediyor. Yolculuğunun bir noktasında görülen apaçık ölümdür, Kufe halkının vefasızlığı, dönekliği yüzünden. Akrabaları, dostları, inanç kardeşleri Hüseyin’i bu yolculuğunda yalnız bırakmıyor, görünen tehditlere ve muhtemel bütün tehlikelere karşılık.

Kerbelâ vakasını canlandırmaya dönük taziye törenleri, Hüseyin’in kıyamında İslam’ın hakikatlerini yeniden kavramaya dönük bir yolculuğa dönüşüyor. Zalimlerle uzlaşmayı zulmün ta kendisi olarak gördüğü için Hüseyin, bir orta yol tutturmaya veya yolculuğunu ertelemeye yanaşmıyor. Kelime-i Tevhid’in “Lâ”sına atıfta bulunuyor direnişi. Hüseyin, silahlı gücü elinde tuttuğu için hilafetini halka dayatan Yezid’e “hayır” derken, hilafet makamına kaderci bir itaate zorlanan kitlelere, iman ettikleri dinin asli değerlerini hatırlatıyor.

Sadakati, rest çekebilme cesareti ve özverisiyle Hüseyin, İslam’ın mesajını kabile taassubuna dayanan cahili saltanat geleneğinden ayırarak, ümmetin ve insanlığın geleceğine hediye ediyor.

II- “Gariplerin Akşamı”, Aşura gününün hüzün dolu saatlerini anlatan bir törenle yâd ediliyor. 72 şehitle birlikte Hüseyin, onu Kufe’ye çağıran halkın vefasızlığını ve kendi destansı sadakatini ölümsüzleştiren bir tablo sunuyor sonsuzluğa, Kerbelâ çölünde.

Erkeklerin neredeyse tamamı öldürülmüş, sağ bırakılan bir tek, hasta olduğu için savaşın dışında kalan Hüseyin’in oğlu Seccad. Katliam gününün gecesinde Hüseyin’in kızkardeşi Zeynep, geride kalanları avutmaya, güçlendirmeye çağırıyor. Muhasara sürüyor çünkü, yanlarına kimse gelemez; onların katliam alanını bırakıp gitmesine de izin verilmiyor. Gece, şehitlerin ahiret yurduna göçünün ilk gecesindeki “gariplikleriyle” buluşuyor yasları.

İşte o “garipliğin” hüznünü paylaşmaya dönük bir tören gerçekleşiyor Tahran’da, Aşura gününün akşam saatlerinden itibaren. Mescitlerde, çadırlarda, evlerde, sokaklarda kadınlı erkekli her yaştan insan toplanarak Aşura gecesinin dünyadan ahiret yurduna geçişin garipliğini yaşayan şehitlerinin ve Kerbelâ yolcularından geriye kalanların yaslarıyla bütünleşiyor. “Gariplerin Gecesi”, zulmeti bir dayanışmayla aydınlığa çevirebilme cehtinin öteki adı. Bazen ay göğün petrol karası perdesini delerek ulaşıyor müminlere, bazen cılız bir fenerin etrafında toplanarak Kur’an okuyan insanların yüreğinde, mesela İnşirah Suresi’nin bir ayeti, yeni bir aydınlanma yaşatacak şekilde bir şimşeğin çakmasına sebep oluyor. Zeynep’in katliam alanında yetimlere, dullara teselli için yaptığı konuşmalar sonraki günlerde siyasi bir muhalefeti açıklayan hitabelerle sürecek.

III- Bir Ferşçiyan tablosu gibi doğurgandır, “Gariplerin Akşamı”nın renkleri, sesleri. Teselli hitabeye, katliam destana, yenilgi kendini sürekli üreten bir trajediye dönüşür. Gün geçer, günler geçer, geriye bir tek zillete boyun eğmeyenlerin haysiyetli sedaları kalır. Hüseyin’in yası, reddedebilen, özveride bulunabilen sadık insanların varlığını zaman içinde süzerek aynı meydanda, aynı sayfalarda ve sahnelerde, aynı duanın ışığında biraraya getirir.

*** 


Babam Cemal Aktaş...

Her an vazifeye gitmeye hazır bir şekilde takım elbisesiyle köşesinde oturan adam, bazen koltuğunun altına aldığı kitap ve dergilerle evin kilitli kapısının önüne gider ve dışarıya çıkmaya çalışırdı, “vazifeye çağırıyorlar”, diyerek. Fakat o hiçbir zaman “Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım” diyen biri olmadı. Yetimlerin, dulların, ıssız dağ köylerinin Türkçe bilmeyen çocuklarının dualarıyla ebedi âleme yolculandı babam, Hüseyin’in yasının tutulduğu günlerde.

Babamın vefatının ardından cenaze törenine katılan sevgili arkadaşlarıma, taziye için bana yazan dostlara, desteğini esirgemeyen Taraf gazetesine, www.dunyabulteni.net, www.sonpeygamber.info ve www.dunyabizim.com siteleri efradına teşekkür ediyorum.

Elli yaşından sonra Kur’an okumayı öğrenen babamdan hiçbir şey öğrenemedimse bile, “gariplerin akşam hüznünü” bir ucundan olsun yüklenmenin faziletini öğrenmişimdir.

TARAF

YAZIYA YORUM KAT