Duran Kömürcü

Duran Kömürcü

Yazarın Tüm Yazıları >

Ramazan

17 Ağustos 2009 Pazartesi 00:02A+A-

Zıt duygular içindeyim. Doğru söylersin dinlenmez, dinleyen görünenler de yapmaz.

Herkes kafasındaki İslâm’a teslim olmuş, başkasını beğenmez. “Allah buyurdu, Peygamber beyan etti” dediğinde de bel bel bakar. Söyleneni anlamaz, yaşadığının bile farkında değil. Gayesiz, hedefsiz, inançsız, duygusuz ve düşüncesiz.

Cuma namazına biraz geç gittim. “Yollar tenhalaşmıştır” diye düşündüm. Yollar aynı yollar, kalabalık aynı kalabalık. Fabrikalar harıl harıl işliyor. İşçiler işi getir-götür mücadelesinde. Dışarıda Cuma ezanını duyan yok, cumadır diyen yok. Ezanı belki de duymayacak kadar kulakları kapalı.

Babasının dar imkanları ile okuyan, üniversiteyi kazanan yeğenim telefon açıyor:

- Amca, üniversiteye kaydoldum. Yurt işini ayarlar mısın? der gibi telefon açtı.

Daha evvel kendisine “Haramlardan helal çıkmaz. Kendini kaybeder, sistemin dişlileri arasında ezilirsin. Başörtülü okumanın çarelerini arayalım” demiştim. Okutulmaz korkusu ile emri vaki yaptı.

Dar bir çerçevede yetişmişler. Günlük hadiselerin tesirinde. Yaşam şartları da onları tetikliyor. “Üniversite bitirelim, kendi ayağımız üzerinde duralım” düşüncesi içindeler. Ayakta kalmanın bir yere kapak atmak olduğunu düşünüyorlar. Böyle bir durumda yardım etsen günah, yardım etmesen “Amcam ilgilenmiyor” denecek.

Torunumda da aynı sıkıntıyı yaşıyorum. Muhalefetime rağmen üniversiteye kaydoldu. Kendisinin İslâmi tesettüre girmeden yanıma gelmemesini söyledim. Ne getirir ne götürür bilmiyorum. Babası İmam-Hatipli, anası Kur’an hocalığı yapacak diplomalı. Duran Kömürcü’nün de torunu. Damat akıllı, sosyal yapıda mevki sahibi. Sorarsan ahiret inancı sağlam iyi bir mücahit! Hal bu olunca gerisini siz düşünün.

Aklıma kral ile halkının hikayesi geldi. Krala bir gün; “Filan yerdeki sudan içenler kendinden geçiyor, ne söylersen, ne yaparsan dinlemiyorlar. Hep eğlence, hep neşe!..” derler.

Kral adamlarını gönderip sudan içmelerini söylüyor. Dönüşlerini de takip ediyor. Her gelen neşeli, her gelende sarhoşluğun verdiği sapıtmalar... Kral önünü alamıyor, oğluna;

- Hadi biz de içelim de onların başına geçelim. Zamanımızın sistemleri de evlatlarımızı yutuyor, bizim elimizden alıyor. Her yerde haram, her haram binlercesini yutuyor. Pençesinin altında kalanlar da yaşam, dünya derken kayboluyorlar. Binilmiş bir alamete, gidiyoruz kıyamete. Kıyamete gidişi de düşünen yok. Ahiret hesabını yapan yok. Devrana uyulmuş, cehenneme yol alan çok.

Sorumlusunun bizler olduğunu bilelim ve vazifemizi yapalım. Hidayet veren Allah’tır. Kimseyi hidayete getirmeye yetkimiz yoktur. Bize düşen, zıtlıkların çarpıştığı bir ortamda Kur’an’a sarılmaktır. Peygamber yolunda mücadele etmektir. Kişileri zaaflarına göre değil, tevhidi akideye göre değerlendirmektir. Her tarafın haram ve şehvet koktuğu, lağım olarak haneleri kapladığı bir ortamdan çocuklarımızı çekip almaktır.

Ramazan geliyor, Allah’ın rahmeti ve mağfireti inananlar içindir. Ramazan’ı fırsat bilerek asla dönüş yapalım. Tevbelerimizde hatalarımızı düşünelim. Başımızı kuma gömerek “Şu kadar hatim, şu kadar namaz kıldım” demeyelim. Hatim ve ibadetlerimizde Allah’a bağlılığımızı, O’nun yolunda olduğumuzu gösterelim. Gözyaşlarımızla yapamadığımızı Allah’a iletelim. Dua mü’minin silahıdır. Bu silahı iyi kullanalım. Her şeyden önce, bizi bu hale getiren şeytanlardan, şeytanlaşmış sistemlerden nefret edelim. Belki bu nefretimiz, duaların kabul olmasına vesile olur. Ramazanınız mübarek olsun.

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT