1. YAZARLAR

  2. Mehmet Kamış

  3. Psikolojik harbin yeni taktiği ne?
Mehmet Kamış

Mehmet Kamış

Yazarın Tüm Yazıları >

Psikolojik harbin yeni taktiği ne?

20 Haziran 2009 Cumartesi 01:50A+A-

Birkaç gün önce Sabah Gazetesi'nde Salih Memecan, gündemi yorumlarken harika bir karikatür çizdi. O çizgideki gibi birkaç soru sorarak başlayalım. Bu ülkede 27 Mayıs darbesi olmuş mu, olmuş. 12 Mart muhtırası yaşanmış mı, yaşanmış.

12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan vs. vs. gerçekleşmiş mi? Evet gerçekleşmiş. 12 Eylül sürecinde ülkenin darbe şartlarına hazırlanması için çaba gösterilmiş mi? Evet gösterilmiş. Bugün hâlâ 30 sene öncesinden kalan aydınlatılmamış yüzlerce olay var mı, evet var.

Soruları biraz değiştirelim. Bu ülkede psikolojik harp dairesi ne iş yapar? Ya da kime karşı psikolojik harp yapar? Türkiye'nin dünyadaki düşmanlarına karşı mı? Ya da dünyadaki Türkiye imajını düzeltmeye yönelik eylemlerde mi bulunur? Tabii ki hayır. Veya savaş halinde olmayan bir ülkede psikolojik harp dairesi niye bu kadar güçlüdür? Soruyu şöyle de sorabiliriz; psikolojik harekât neden bütün enerjisini yurtiçinde kullanır? Kimler kimlere karşı savaş halindedir?

Bir Ergenekon sanığında ele geçirilen belgenin doğru ya da yanlış olduğu birkaç saatlik bir işlemle tespit edilebilecekken, bir haftadan fazla bir süredir 'Bu belge gerçek mi, sahte mi?' diye tartışıyor olmamızın sebebi nedir? Yoksa suçüstü yakalanmış birilerinin, suçlarını örtbas etmek için yaptıkları psikolojik bir operasyona mı maruz kalıyoruz?

Bu, kamuoyu ilgisini azaltmaya yönelik bir operasyon. Nasıl olsa bu ülkede kamuoyu ilgisi azalınca her türlü suç örtbas edilebilir. Ne de olsa balık hafızalıyız. Çağdaş bir ülkede 10 yılda tartışılacak konular bizde bir ay içerisinde tüketiliyor. Her gün bir yerde kıyamet kopuyor ve biz, bu kıyameti gece gündüz tartışır, insanları bıktırır, daha sonra da karanlık dehlizlerde yok ederiz. Aktütün baskınında 17 tane fidanımız toprağa düştü. Olayın perde arkası basına yansıdı. Orada nelerin yaşandığı bütün çıplaklığıyla gazetelerde yer aldı. Kimlerin, gelen istihbaratı sümenaltı ettiği, kimlerin çatışmayı canlı canlı seyretmesine rağmen kılını kıpırdatmadığı, nasıl göstere göstere baskın yendiğini ve hiçbir yetkilinin bununla ilgili bir şey yapmadığını öğrendik ve bunu günlerce tartıştık. Ama kamuoyu ve medyanın ilgisi kesilince, konuyla ilgili soruşturma da kesildi. Böylesine açık seçik bir suçtan dolayı hiç kimse cezalandırılmadı.

Bunun gibi sümenin altına sokuşturulan o kadar çok konu var ki? Aktütün, Dağlıca baskınları, lahikalar, fişlemeler, andıçlar vs. vs... Şu son bir yıl içerisinde tartışılan kaç meselede sonuca gidildi? Bütün amaç, kamuoyu ilgisinin dağılmasını sağlayabilmek. Hükümeti düşürmeyi ve masum insanları terörist gibi gösterip askerî mahkemelerde dava açılmasını öngören eylem planına ilişkin haberler dünkü Hürriyet, Milliyet ve Posta gazetelerinin birinci sayfasında yer bulamadı. Buradan da anlaşılacağı gibi, belgenin sahte olup olmadığını tespit etmek bu kadar basitken kamuoyunu oyalamanın en temel amacı, unutturmak olsa gerek. Üstünden zaman geçince örtbas etmek çok daha kolay olacak.

Ama Türkiye, her geçen gün değişiyor. Artık gizli planlar ve psikolojik harp taktikleri kapalı kapılar ardında kalmıyor. Bir bir deşifre oluyor. Üstelik Türkiye'nin demokratikleşmesi ve çağdaş ülkeler seviyesine yükselmesini isteyen daha kararlı medya organları da bir hayli fazla artık. Bazı gazetelerin bu planları unutturmaya yönelik tavırlarının artık hiçbir önemi yok.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT