1. YAZARLAR

  2. Kurtuluş Tayiz

  3. PKK’yla mücadele edin ama Kürt sorununu da çözün
Kurtuluş Tayiz

Kurtuluş Tayiz

Yazarın Tüm Yazıları >

PKK’yla mücadele edin ama Kürt sorununu da çözün

04 Eylül 2012 Salı 00:47A+A-

Üst üste gelen PKK saldırılarından sonra memlekette tuhaf bir hava oluştu; “terörü lanetleyelim”, “PKK’yı kınayalım” korosu büyük bir gürültüyle, farklı sesleri bastırmaya çalışıyor. Sanki bu ülkede çocuk kadın demeden neredeyse her gün onlarca insanı öldüren PKK’yı lanetleme, kınama sorunu varmış gibi, Türkiye “tek yürek”, “tek ses” olmaya zorlanıyor. Oysa 70 milyonluk ülke toprağa düşen her asker ve vahşice öldürülen siviller için 30 yıldır terörü lanetliyor, PKK’yı kınıyor. Bu saldırıları sempatiyle karşılayan marjinal bir kitleyi dışarıda tutarsak, 70 milyonun bu öfkesi neden bu saldırıların önünü almaya yetmiyor? Bunu düşünmenin vakti gelmedi mi? Sizce PKK’yı kınamakla birlikte yapılacak başka şeyler de yok mu?

Yükselen itirazları duyar gibiyim; “iktidar Oslo’da PKK’yla müzakere etmedi mi, İmralı’da örgütün lideriyle masaya oturmadı mı, demokratik açılım yapılmadı mı, denenmedik hangi yol kaldı” diye...

Evet, bu denemeler yapıldı ama bunlar Kürt sorununu değil, PKK sorununu çözmeye dönük girişimlerdi. İktidarın PKK şiddetini sınırlamak ve örgütü şiddetten vazgeçirmek için girişimleri elbette olumluydu, fakat bu çabaların tek başına Kürt meselesinin halline yetmediği ortada. PKK çözüme yanaşmadı diye siyasal iktidar Kürt sorununu rafa kaldırdı. Bu yaklaşımıyla aslında hükümet, PKK’yı Kürt meselesinin mutlak sahibi, tek temsilcisi hâline de getirmiş oldu. İşin doğrusu AKP şimdiye kadar Kürt sorununu doğrudan çözecek köklü adımlar atmadı ve atmaya da yanaşmıyor. TRT Şeş’in kurulmasının Kürt sorununu çözdüğüne inanıyorsanız o ayrı elbette. Irak ve Suriye’deki Kürtler devlet kurarken, bizim buradaki Kürtlerin bir Kürtçe tv’yle yetinmelerini beklemek bana kibirli bir davranış gibi geliyor.

PKK şiddetini kınamak, lanetlemek kuşkusuz önemli. Ancak hâlâ Kürt sorununu çözememiş bir ülke olduğumuzu hatırlamak daha önemli. 1990’lı yıllarda PKK yine karakol basıyordu, asker ve sivil katlediyordu, buna karşılık hükümetler de terörü telin mitingleri düzenliyor, sokaklarda en uzun Türk bayrağı taşıma rekorları kırıyor ve demokratik alanı daraltarak sarsılan iktidarlarını korumaya çalışıyorlardı. Her ne kadar AKP hükümeti Kürt meselesinde umut vaat eden girişimlerde bulunduysa da PKK saldırıları karşısında bugün aynı eski iktidar reflekslerini göstermeye başladı. Başbakan Erdoğan da eski başbakanlar gibi çareyi PKK’yı bahane edip Kürt sorununu gündemden düşürmekte buldu. Medyaya tehditler yağdırarak, PKK saldırılarını karartmaya çalışıyor, asker cenazelerinin bile görmezden gelinmesini istiyor.

PKK saldırılarının ardından Kürt sorununun öylece ortada cenaze gibi durduğunu ve bu cenazeyi artık kaldırmak gerektiğini hatırlatanlar ise “terör propagandası yapmakla” suçlanıyor. İktidar yanlısı kalemler “insanlar ölüyor, PKK’yı kınayın ama Kürt sorununa el atmayan AKP’yi de eleştirmeyin” diye koro hâlinde tempo tutuyorlar. İyi de PKK’yı 70 milyon kınıyor zaten, bunda bir eksiklik olduğunu nereden çıkarıyorsunuz? Eksiklik Kürt sorununun çözümü noktasında değil mi? AKP’nin 10 yıllık iktidarı döneminde dünya değişti, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da diktatör rejimler devrildi, yanı başımızda Kürt devleti kuruldu ama Türkiye’nin Kürt sorunu hâlâ çözülmedi ve olduğu gibi duruyor. 1990’larda Özal federasyonu tartışmaya açmıştı, Demirel ve İnönü Kürt realitesini tanımıştı, Mesut Yılmaz, Avrupa Birliği’ne giden yolun Diyarbakır’dan geçtiğini söylüyordu, Tansu Çiller bile Kürt sorununa Bask modeli çözüm öneriyordu. Peki ya Erdoğan Kürt meselesinde çözümün neresinde duruyor? Kuşkusuz Erdoğan da bu işi çözmeye niyetlendi ama sonunda çark etti, sadece PKK ve Kürt sorununda değil, yeni anayasayı da ortada bıraktı, Avrupa Birliği’ni de gündemden düşürdü, Kıbrıs ve Ermeni sorununu da 1990’lardan daha ileri bir noktaya taşıyamadı.

Hükümet, PKK sorununu çözemeyebilir ve örgütü şiddetten vazgeçiremeyebilir ama Kürt meselesinde reform yaparak şiddetin toplumsal kaynaklarını kurutabilir. Hem bunu yapmayıp hem şikâyet etmek neyin nesi, anlamıyorum? Sihirli bir çözüm veya bir mucize mi bekliyoruz, bu şiddetin son bulması için?

PKK’yı dizginlemeden, örgüte silah bıraktırmadan Kürt sorununu çözmenin imkânsız olduğunu düşünmek hatalı. İktidar şimdi bu noktada. Ne PKK’yla müzakere yoluyla bu sorun çözülebilir ne de salt askerî yolla bu işin üstesinden gelinebilir. “Güvenlikçiler” ile “müzakereciler” arasına sıkışıp kalmayalım. Mesele Kürt sorunu olduğuna göre önce buradan işe başlamalı, arabayı atın önüne sürmeyelim. Meclis Kürtlerin haklarını verirse, şiddeti devreden çıkarmak, akan kanı durdurmak hiç olmazsa bugünkünden daha kolay olur.

PKK’yla varın istediğiniz kadar mücadele edin ama önce şu Kürt sorununa bir el atın.

[email protected]

TARAF 

YAZIYA YORUM KAT