Cem Ersever'in, PKK'nın akademisi olarak tanımladığı, işkenceleriyle ünlü Diyarbakır Cezaevi'nde, işkencecilerinin dahi saygı gösterdiği bir kadın olarak tanımlanıyor Sakine Cansız.

Gültan Kışanak'ın, 'Esat Oktay Yıldıran'ın yüzüne tükürmüştü' sözlerinin bir anlamı var.

Mahkumlara b.k yediren, mahkumlara köpeği Co karşısında esas duruşta istiklal marşı okutan bir komutandı.

Çünkü Sakine Cansız, Gültan Kışanak'ın koğuş arkadaşı.

Aynı hücreyi paylaşmışlar, aynı yerlerde işkence görmüşler.

Başbakan yardımcısı Bülent Arınç'ın,' Ben de olsam dağa çıkardım' dediği türden işkenceler bunlar.

Dün Fransa'da öldürülen Sakine Cengiz'in en önemli özelliği, en ağır işkencelere maruz kalmasına rağmen, ağzından bir kelime alınamamış.

Öyle ki, işkencecileri bir süre sonra koğuşa gelip, onunla tanışmak istemişler. Onlar üzerinde de bir saygınlık oluşturmuş.

Bir başka kaynak ise, 'Kandil'de Cemil Bayık neyse Avrupa'da da Sakine Cengiz o' diye anlattı.

Sakine Cengiz aynı zamanda Öcalan'la birlikte PKK'yı kuran ve Öcalan'ın eşi Kesire Öcalan'la birlikte uzun süre kadın örgütlenmesini yöneten isim olarak biliniyor.

Cemil Bayık, Kandil'de parayı yönetiyor, Sakine Cansız'ın da Avrupa'daki para trafiğinin başındaki bir isim olduğu söyleniyor.

Yılda 11-12 milyon Euro'dan söz ediyorum.

Devletteki kayıtlarda daha çok Duran Kalkan ve Murat Karasu çizgisinde gözüküyor.

PKK'dan kaçarak Avrupa'ya sığınan Selim Çürükkaya,'Öcalan tarikatı üyesi kadınlar'dan biri olarak tanımlıyor Sakine Cengiz'i.

Peki Fransız istihbaratı tarafından 24 saat telefonları dinlenip, faaliyetleri izlenen, Paris'in merkezinde bu cinayet nasıl işlendi.

Fransız istihbaratı, cinayet öncesi süreçteki yoğunlaşmayı, yaşanan tartışmaları izlemedi mi?

Kapı kırılmadığına, 2 kadın başlarına kurşun sıkılarak öldürüldüğüne göre, cinayetin tanıdık birileri tarafından işlendiği izlenimi doğuyor.

Başbakan Erdoğan başta olmak üzere AK Parti yöneticilerinin,'Örgüt içi infaz' ya da,'Pravokasyon' olarak nitelendirdiği olaya ilişkin olarak BDP eş Başkanı Selahattin Demirtaş,' Bu açıklamayı yapanların bizzat bu katliamı planlamadığını nereden bileceğiz' şeklindeki açıklamasını nereye koyacağız?

Bu olay üzerine PKK'nın yayın organlarını izledim. Kadın militan sayısının yüzde 40 gibi bir orana ulaştığı hareketin, üç önemli kadın yöneticisinin infazı ne anlama geliyor sorusuna cevap aradım.

Asala'dan bu yana bizim derin devletin Avrupa'da operasyonları yok. BDP'liler gibi hemen, bu işi Türk derin devleti yapmadı demiyorum. Yapabilir ama uzun süredir böyle bir pratik yok.

Fransız derin devleti kendi ülkesinde bu tür cinayetleri işlemez. Ama işletebilir. Tetiği çeken PKK olabilir ama çektiren güç farklı. Sakine Cansız örgütün Almanya sorumlusuydu ve olaydan önce kalkacak trenle Almanya'ya gidecekti.

Tetiği içeriden birilerinin çektiği anlaşılıyor. PKK içinde iç hesaplaşma başladı, çözüm yanlıları tasfiye ediliyor diye düşünülebilir.

Ama hangi ihtimal olursa olsun tek bir gerekçesi var.

Büyük harflerle yazıyorum 'PRAVOKASYON'

Tony Blair,'bir yolculuk' isimli kitabında İRA sorunun çözmek üzere masaya oturdukları ilk gün, 'İRA'nın iki Jandarmayı öldürdüğü haberi'ni aldığını anlatıyor. O an masadan kalkmayı düşünmüş ama Tony Blair, o gün masadan kalksa, belki bugün İRA sorunu can yakmaya devam edecekti.

Şimdi o noktadayız.

Ahmet Türk'ün Paris'teki yaşanan provokasyondan habersiz, Çarşamba akşamı katıldığı bir TV proğramında, sürecin hassaslığına dikkat çekerek,'Bize yönelik saldırı olabilir' sözlerini bir kenara not etmek gerekiyor.

Çözüm için adım atıldığı bir sırada, süreci sabote etmeye yönelik ilk saldırı yapıldı.

Geçmişte bu tür süreçleri sabote etmek için Bingöl ve Silvan saldırıları meydana gelmişti. Bu kez süreç farklı, sabotaj da farklı bir yerden geldi.

Bu kez aynı tuzağa düşmemeli, masadan kalkmamalı, hatta masaya daha güçlü bir şekilde sarılmamız gerekiyor.

Kurşun adres sormaz derler.

Bu kez kurşunun tek bir adresi var.

O da çözüm…

YENİ ŞAFAK