1. YAZARLAR

  2. Gülsüm Peker Alpay

  3. AMEN: Sessiz Suça Ortak Olmaktır!

Gülsüm Peker Alpay

Yazarın Tüm Yazıları >

AMEN: Sessiz Suça Ortak Olmaktır!

Şubat 2003A+A-

Savaş kapımıza dayandı. Bütün iletişim kanallarında savaş konuşuluyor, savaş yazılıyor. Irak halkı bebesinden yaşlısına büyük bir tehdit altında. Korkunç bir felaket beklentisi içinde yaşamaya çalışıyor. Biz ise bulunduğumuz yerden bu vahşete ortak olmamak, göz yumuyor olmamak adına, katil Amerika'nın karşısında olduğumuzu haykırıyoruz. Muhtemel savaşa engel olunması için çaba sarf ediyoruz. Çünkü biliyoruz ki savaş makinesi Amerika, hastalıklar, sakatlıklar getirecek, doğayı tahrip edecek, ekini ve mahsulü talan edecek. Amerika Ortadoğu'nun kontrolü ve petrollerin sahibi olma adına, iktidarını pekiştirmek için tüm canlıları, hayatı yok edecek her türlü vahşeti uygulayabilecek kirli bir sabıkaya sahip. Hiroşima, Nagazaki, Vietnam, 1. Körfez Savaşı, Afganistan vd.

Uyurken öpmeye bile kıyamadığımız çocuklarımız gibi çocukların, annelerimiz gibi annelerin, babalarımız gibi babaların bir anda hareketsiz kalmasını düşünebiliyor musunuz? Tarihte olmuş olanlar ve olacak olanlar karşısında sessiz kalmak suçtur! Suça ortak olmaktır!

Tek tek konuştuğumuzda insanların savaşa karşı olduğunu görüyoruz. Fakat sessiz kalmak tercih ediliyor. İnsanların, kurumların tarafsızlık adına suskunluğunu, eylemsizliğini ve bunların sonuçlarını gözler önüne seren bir film tekrar gösterimde: "Amen". 13 Aralık 2002'de Tursak (Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı) tarafından düzenlenen 5. Uluslararası Sinema Tarih buluşmasında gösterilen 75 filmden biri olan Amen'in yönetmeni Costa Gavras, "İnsanların dramlar karşısındaki kayıtsızlıklarından yola çıktığını ve buna dair gözlemlerini yansıttığını" söylüyor. 132 dakika süren film Fransız-Alman ortak yapımı. Oyuncular: Ulrich Tukur (Kurt Gerstein - Kimyager SS subayı), Mathieu Kassaviltz (Riccarda Fontono - genç rahip). Senaryo; Costa Gavras, Jean-Cloude Grumberg.

Kariyeri boyunca siyasi tarihin ayıplarına ayna tutan, bu vasfıyla, sinemanın duayenleri arasına giren Yunan asıllı yönetmen, insanlığa karşı işlenen devlet suçlarına savaş açıyor. İnsan haklarına, özgürlüklerine ve onuruna karşı yönelmiş her türlü saldırıya karşı çıkan tutumuyla, haksızlıkları eleştiriyor. "Z", "Ölümsüz" filmleri ile Yunan cuntası ve faşizmini eleştirdi. "Sıkıyönetim" ile Latin Amerika'nın askeri diktatörlüklerini, "itiraf" ile Sovyet komünizmini, "Amen"de ise 2. Dünya Savaşı'nda yaşanan Yahudi katliamına Vatikan'ın tepkisizliğini, Amerika ve bazı Avrupa ülkelerinin de suç ortaklığı yapmalarını eleştiriyor.

"Schindler'in Listesi" ve '"Hayat Güzeldir" filmlerinde olduğu gibi alışılmış, klişe Hollywood Holocaust sahnelerine hiç yer vermeyen filmde, katliamı hazırlayanların mutfağını görüyoruz. Haşerat temizlemek için geliştirdiği Zyclan B gazının, özel odalarda kitlesel ölümler için kullanıldığını öğrenen kimyager SS subayının bu vahşeti duyurma ve durdurmaya çalışma mücadelesi anlatılıyor.

Genç rahip Riccardo Fontona kiliseye karşı çıkmayı göze alarak, SS subayına yardımcı olmaya karar veriyor. İki adam birlikte kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar. Riccardo, Vatikan'da üst düzey görevli babasının, din adamı kisvesi altında kurt bir politikacı gibi davranan kardinalin ve bizzat Papa'nın duyarsızlığı karşısında etkisiz kalır. Verilen bütün sözlere rağmen Papa, Nazi soykırımını kınamaktan çekinir. Suskunluğu ile olayı yaşanmamış sayar.

Yalın, duygu sömürüsünden ve abartıdan uzak olan film, katliam sahnelerine yer vermemiş. Sadece Temerküz Kampları'na dolu gidip, boş dönen trenleri göstermekle yetinmiş. Bir de SS subayı Gerstein'in gaz odalarındaki katliamları anlatırken ailelerin birlikte yok edildiğini aktardığına şahit oluyoruz. Gaz yetersiz geldiğinde canlı anneyi sarıldığı çocuktan öldükten sonra bile ayırmanın mümkün olmadığından, canlı insanların fırınlara itildiğinden görüntüsüz, sözlü olarak haberdar ediliyoruz.

Filmde bilinen bir trajediye dünyanın göz yummasına gönderme yapılıyor. Pasif duruşun da bir suç olduğu teması işleniyor.

Olaylar geçtikten sonra arkadan ağlamak yerine, katliamlara önceden engel olmaya çalışmak gerek. 1948'den beri Filistin fiili işgal altında. Her gün onlarca çocuk ölüyor. Daha fazla insan sakat kalıyor. Uygulanan ambargolar sonucu ilaç ve yiyecek ulaşamadığı için büyük trajediler yaşanıyor. Bugün 13 milyon Iraklı çocuk ölüm tehdidi altında. Hayatta kalabilen insanları için bir aylık yiyecek, üç aylık ilaç stokları mevcut. Savaş karşıtı duyarlılıklar savaştan önce oluşturulmalı. Costa Gavras'tan da bundan sonraki filminde Ortadoğu'da Müslümanların uğradıkları zulümleri gözler önüne seren, kamuoyunda sinema aracılığı ile etki uyandıracak bir eser vermesini bekliyoruz.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR