1. YAZARLAR

  2. M. Nedim Hazar

  3. Odak ve kamplaşma
M. Nedim Hazar

M. Nedim Hazar

Yazarın Tüm Yazıları >

Odak ve kamplaşma

02 Ağustos 2008 Cumartesi 04:03A+A-

Artık Mahkeme sonuçlandığına göre fikriyatımızı yazmaya sayın tekaüt yargıçlar ve savcılar bozulmazlar sanırım. Zira biliyorsunuz kendileri dışında yorum yapan, fikir belirten herkes ya mahkemeyi etkiliyordur ya da vatan hainidir, ortası yoktur!

Anayasa Mahkemesi'nin kararı hakkındaki görüşüm şudur; bu sonuç herkesin işine geleni istediği şekilde yorumlaması için alınmıştır. Yani galibi de mağlubu da, kazananı da kaybedeni de olmayan bir sonuçtur. Bu sonucun gösterdiği birkaç şey var.

İlki; her ne kadar CHP ve Ergenekon Medyası bundan rahatsız olsa da, birincisi mahkeme ve bu davayı açan zihniyet artık gelişen ve modern dünyaya çok fazla kafa tutamayacaklarını, dolayısıyla yargı vasıtasıyla bir darbe yapamayacaklarını anlamış bulunmaktadırlar. Yani demokrasi en azından hukuk cinayetine izin vermeyecek kadar ilerlemiş gibi görünüyor. Ancak bu demek değildir ki, her şey sütliman. Öte yandan mahkeme iktidar özelinde ülkenin yarısına, 'bak öldürmüyorum ama ölümcül yaralar da açabilirim' anlamına gelecek bir sonuç çıkarmıştır.

'Az buçuk laiklik karşıtı odak olmayı' da bu kararla öğrenmiş olduk. Hani, 'karşıtsın ama o kadar değil' ya da, 'ayağını denk al, aniden karşıt yapıp ipini çekebilirim' demek istemektedir. 'Öldürmesem de yaralayabilirim' anlamına gelen bir karar bu...

Delikanlı jargonunda bir deyim vardır; façayı bozmak...

Anayasa Mahkemesi bu karar ile tüm dünya ile zıtlaşmayı göze alamadığı için, karizmaya da halel getirmeyen bir sonuç düşündü sanırım. Lakin bununla beraber iktidarın ve Başbakan'ın karizmasına da bir çizik, siyasi façasına da bir darbe vurmayı ihmal etmedi.

Bir sefer son dönemde kullanılan iki terimden rahatsız oluyorum. İlki şu odak olma işi... Bakın şunu söyleyeyim; yüksek yargının birçok (hepsi değil) mensubuna göre başta iktidarı oluşturan kişiler ve çevreleri olmak üzere toplumun yarısından fazlasını oluşturan kişiler doğuştan 'laiklik karşıtı odak'tır. Aslında meselenin gerçek tanımı 'laikçilik karşıtı' olmalı ya neyse! Yani Başbakan ve iktidar partisi ağzıyla kuş tutsa yahut bir adaya çekilip hiçbir şey yapmasa dahi odaktır. Varlıkları odaktır zira!

İkinci cümle ise, 'Toplum kamplara bölündü'dür. Kastettikleri kamplaşma, çok renklilik ve çok sesliliktir. Bunun ne zararı vardır? Toplum düşüncelere, görüşlere, ırklara, renklere bölünebilir. Önemli olan bu bölünmüşlükten güzel bir tablo çıkarabilmektir. Nedir bu tek tipçilik? Sanırım rahatsız eden şey de budur. Misal yıllar boyu kartel türü bir medya yapılanması kimseyi rahatsız etmiyordu. Ve sanırım kartelciler toplumun kamplara bölünmemesinden o zaman ziyadesiyle memnundular. 28 Şubat gibi tek merkezden yönetilen bir medya elbette demokrasiden rahatsız olanların hayalidir, nostaljisidir.

Şimdi habercilik yapmadan gazetecilik, televizyonculuk yapmaya kalkışanların medyadaki bu çok seslilikten rahatsız olmaları ve toplumun kamplara bölünmesinden şikâyet etmeleri doğaldır. Bu memleket artık babalarının çiftliği olmaktan çıkmıştır. Misal CHP kendi zihniyetinin devlete de millete de hakim olmasından yıllar boyu memnundu. Lakin şimdi millet demokrasi vasıtasıyla bu partiyi tokatlamaktan yoruldu. Şimdi CHP de yargıyı son silah olarak görüp bu tek tipçiliğin gelen sonunu ertelemeye çabalıyor. Elbette nafile bir çaba...

CHP demişken sayın genel başkanlarının karar sonrası yaptığı açıklamayı duydunuz mu? Diyor ki, 'AK Parti kadroları değişsin, düşüncesi, yapısı değişsin...' Ve ekliyor da, 'bunun için yardıma hazırız!' Gülmekten yere düşecektim. Sayın Baykal sanırım çözümü buldu sonunda. Partisini düzeltmek yerine başka partiye de el atıyor. Sanırım kadro yollayacak ve belki part-time AKP'ye gidip başkanlık yapacaktır.

Hiç de fena fikir gibi durmuyor. Demokrasi ve ülke açısından eşsiz bir parti olan CHP, AK Parti'nin de kontrolünü eline almalı, Baykal haftada üç gün iktidar partisine bakmalı ve o yokken Sayın Sav'ı vekil olarak bırakmalıdır... Hatırlayacağınız gibi 22 Temmuz'da yedikleri tokadın kökenlerini araştırmış ve hezimetin nedenini milletin bilinçsiz oluşuna bağlamışlardı. Yani onların düşük oy almasının suçlusu halktı.

Yine benzeri bir çalışma yapsalar ve kadrolarını AK Parti'ye yönlendirseler güzel olmaz mı?

Memleketin hiçbir meselesi kalmaz inanın!

Ey yumurtaya can veren Rabb'im!

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT