1. YAZARLAR

  2. Abdülkadir Selvi

  3. O gece neler yaşandı?
Abdülkadir Selvi

Abdülkadir Selvi

Yazarın Tüm Yazıları >

O gece neler yaşandı?

01 Eylül 2011 Perşembe 00:36A+A-

28 Şubat'ın bin yıl devam edeceği açıklanmıştı. Millet, 3 Kasım 2002 seçimleri ile 28 Şubat'ın hesabını gördü.

Bin yıl devam edeceği ilan edilen 28 Şubat'ın ömrü 5 yıl oldu. 27 Nisan ise en fazla 4 yıl dayanabildi.

"e-muhtıra" Genelkurmay'ın sitesinden kaldırıldı ama bıraktığı izlerin kolay kolay silinmesi mümkün değil.

Darbeler ve muhtıralar tarihi yazıldığında, mutlaka ona da bir sayfa açılacak.

Gülünecek bir yanı yok ama yeni bir espri olduğu için paylaşmak istedim.

İnternet Andıcı ortaya çıktığı zaman, Genelkurmay'da geceli gündüzlü silme işlemi yapılmıştı.

Tekrar gelmeyecek şekilde 70 defa silinen dosyalardan sonra, görevliler ünite amirine, "Delate edildi" diye tekmil veriyorlarmış.

"e-muhtıra" Genelkurmay'ın sitesinden kaldırılınca, "Delate edildi" diye tekmil verilmiş.

Bir zamanlar demokrasi için "Delate" tuşuna basılıyordu, devir döndü bu kez, "e muhtıra"lar geri dönüşüm kutusuna gönderiliyor. Sıra darbeci zihniyete de gelecek. Darbeci zihniyetin, "Delate" tuşuna basacağımız günlerin uzak olmadığına inanıyorum.

Bugün sizi alıp 27 Nisan gecesine götürmek istiyorum.

Önce birkaç soru;

Kabine'nin önemli bir bakanı muhtırayı hangi ünlü gazeteciden öğrendi?

Makam aracı olmayan iki bakan o gece neler yaşadı?

O gün hangi bakanların TV'lere çıkıp, muhtıra metnindeki iddialara yanıt vermesi kararı alındı?

Sinirlerin gerildiği anda Cemil Çiçek, hangi espriye kızdı?

Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, İzmir'de öğretmenlik yapan yeğenini neden arama gereği duydu?

Muhtıraya karşı dış dünyanın nabzı yoklandı, AB'den gelen mesaj neydi, ABD'nin tavrı nelere yol açtı?

O akşam Adalet Bakanı ve hükümet sözcüsü Cemil Çiçek'in telefonu çaldı. Arayan ünlü gazeteci Taha Akyol'du. CNN TÜRK'ün başında olan Taha Akyol, "Bizim çocuklar yayına girmek için aşağıda hazırlık yapıyor. Size muhtıra verilmiş haberiniz var mı?" dedi. Cemil Çiçek haberi alır almaz hemen üst komşusu olan İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu'yu aradı. Taha Akyol'dan aldığı bilgileri iletti. Aksu'nun haberi yoktu. Hemen TV'nin başına geçtiler.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, makam araçlarını erken göndermişlerdi. Bakanlar, Dışişleri Konutu'nda toplanıyordu. Zaman önemliydi. Ali Babacan, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün koruma amiri Osman Çanga'yı aradı, bir araç istedi. Babacan, Çanga'nın gönderdiği araçla geçerken Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik oğlunun aracına atladığı gibi konutun yolunu tuttu. Hüseyin Çelik o telaşla araçta ruhsat olup olmadığını kontrol etmediği için sabah 04'te evine dönerken, Atakule önünde polis çevirmesine takıldı. "Ehliyet-Ruhsat" diyen polis, "Bir bakayım" diye torpido gözüne eğilen kişinin Milli Eğitim Bakanı olduğunu fark edince, "Sayın bakanım" deyip selama durdu. O gece üç bakanın TV'lere çıkıp, muhtıradaki iddialara yanıt vermeleri kararı alındı. İsmi belirlenenlerden birisi de Başbakan Yardımcılarından Abdullatif Şener'di. O gece ortalarda gözükmeyen Şener, TV'lere de çıkmadı.

Genelkurmay Başkanı Büyükanıt, bir gün sonra karşısına oturan Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in,

"Açıklamanızda yer alan 23 Nisan günündeki Kur'an-ı Kerim Okuma Yarışması ve Kutlu Doğum Haftası'yla ilgili iddialarınız yanlış" sözü üzerine kısa bir süre şaşkınlık yaşadı.

Büyükanıt, "Bana bunu verdiler" diyerek yanındaki dosyayı Milli Eğitim Bakanı'na uzattı.

Hüseyin Çelik dosyaya göz attıktan sonra, " Bu haberleri yalanladığımız resmi açıklamalar size iletilmemiş. Bu dosyada haberler, tek yanlı olarak yer almış, ama bizim resmi açıklamalarımıza yer verilmemiş" dedi.

Çelik bunun üzerine yanında getirdiği, dosyayı Büyükanıt'a verdi. Genelkurmay Başkanı'nın kafasında ilk soru işareti oluşmaya başladı. Büyükanıt'ın odasında Milli Eğitim Bakanı ile Genelkurmay Başkanı internetin başına geçtiler. Hüseyin Çelik, köy okullarının dahi internete geçtiğini, ders konularının artık bakanlığın resmi sitesinde yer aldığını anlattı.

Milli Eğitim Bakanı'nın açtığı sayfada eşkenar üçgenle ilgili bir problemin çözümü yer alıyordu.

Büyükanıt, "Benim yeğenim Ercan, İzmir'de öğretmenlik yapıyor, onu arayıp soralım" dedi. Özel kalemi hemen Ercan öğretmeni bağladı. Büyükanıt, "Evladım ders konularını internet üzerinden takip edebiliyor musunuz?" diye sordu. "Evet dayı" yanıtını alınca, ikinci şaşkınlığını yaşadı.

Muhtıraya sert bir şekilde yanıt verilmesi kararı alınmıştı. "Biz de Başbakanlığın resmi internet sitesine koyalım" diye bir öneri geldi, hemen reddedildi. Sinirler gerilmeye başlanmıştı. Muzip bir parti yetkilisi, gergin havayı biraz dağıtmak istedi. "Hükümet sözcüsü kim? Cemil Çiçek. O zaman biz de hükümet sözcüsü Cemil Çiçek'in açıklaması diyelim" önerisini getirince, Cemil bey, "Beni eleştirirsiniz ama sıkışınca da beni öne sürersiniz" diye lafı yapıştırdı.

O gece dış dünyanın da nabzı tutuldu. AB'den gelen mesaj çok netti. Muhtıraya karşı duruluyor ve hükümete destek veriliyordu. ABD'lilerin nabzını yoklayan kabinenin etkili bir ismi ,"Amerikalılar her zaman olduğu gibi yine flu" dedi.

YENİ ŞAFAK 

YAZIYA YORUM KAT