1. YAZARLAR

  2. Kürşat Bumin

  3. Nihayet Özel Harekât !
Kürşat Bumin

Kürşat Bumin

Yazarın Tüm Yazıları >

Nihayet Özel Harekât !

14 Ekim 2008 Salı 05:58A+A-

Bazı haber kaynaklarında büyük bir müjde olarak öne çıkarıldı olay. “Özel Harekât” nihayet tekrar görev başındaydı.

Özel Harekât Daire Başkanlığı'nın düzenlediği 35. dönem kursunu başarıyla tamamlayan 511 Özel Harekât mensubunun sertifikaları törenle verilip söz konusu personel terörle mücadele için görev yerlerine uğurlandı.

Bir gazetenin yazdığına göre, tören geniş kapsamlı düşünülmüş ama Aktütün ve Diyarbakır olaylarından dolayı “mütevazı uğurlama”ya dönüşmüştü.

Söylediğim gibi bazı haber kaynakları bu gelişmeyi bir müjde olarak duyurdular okurlarına.

28 Şubat'ta “asker-polis” gerginliğinin bir sonucu olarak bölgeden çekilen Özel Harekâtçılar nihayet görev başındaydı.

Bir gazetenin bu gelişmeyi “Rambolar görevde” başlığıyla vermesine çok şaşırdım doğrusu. “Rambo”? Bu rezil sıfatın sonuç olarak İçişleri Bakanlığı'nın emrinde, yasaların kendilerine çizdiği daire içinde çalışan bu polislere uygun düştüğünü hayal bile edemememiz gerekmez mi?

Bir gazeteci Özel Harekât'sız geçen on yılın hesabını kimin vereceğini soruyordu.

Bu çerçevede şu da dikkatimi çekti: İnternette karşımıza çıkan ve kendilerini “ülkücü” olarak sunan bazı sitelerde de büyük sevinç vardı. Bunlardan birisi “Yiğitler dağlara geri dönüyor” başlığıyla veriyordu haberi. Bazı Özel Harekâtçıların “Eğer helikopter bizi çatışmanın olduğu yere götürür bırakırsa, gerisini biz hallederiz” şeklindeki eski açıklamalarının hatırlatılması unutulmadan.

Kursu başarıyla tamamlayanlara sertifikalarının verildiği törene İçişleri Bakanı Beşir Atalay da katılarak bir konuşma yapmış.

Atalay, yeni Özel Harekâtçılara “Her zaman ifade ettiğimiz gibi güvenlik-özgürlük dengesini hiç ihmal etmiyoruz, hiç ihmal etmeyeceğiz. Vatandaşımızın sevgisini kazanacağız, vatandaşımıza sevgiyle muamele edeceğiz” demiş.

Atalay'ın bu sözleri “Özel Harekât” söz konusu olduğunda hemen herkesin aklına gelen eski hatıraları düşünerek yaptığını sanıyorum. Biliyorsunuz, söz konusu personelin bölgeden geri çekilmesine ilişkin bilgiler büyük ölçüde 28 Şubat'la ilişkilendirilerek takdim edilse de, “Özel Harekât”ın bölgede yapıp ettiklerine ilişkin “hatıralar”ın hacmi çok geniştir.

Atalay'ın “güvenlik-özgürlük” dengesinden söz etmesini böyle açıklıyor olsam da, bana göre bu bahsin açılması için uygun bir platform değildir söz konusu “tören”.

Polis teşkilatının bütün bölümleri gibi “Özel Harekâtçılar” da tabii ki bu “denge”nin ne anlama geldiğini bellemek zorundadırlar. Ancak siz daha ilk günden karşınızdaki tecrübesiz kadroya bu “denge”yi hatırlatırsanız terazinin “özgürlük” kefesinin törenden hasarlı ayrılması kaçınılmazdır gibi geliyor bana.

Tamam, sonuç olarak “devlet” -“iyi” haliyle tabii ki- maksimum özgürlük / maksimumum güvenlik paradoksu üzerine kuruludur. Ancak dünyada hakkında kim bilir kaç yüz bin sayfa karalanan bu “hassas denge”, bu kavram çiftinin “özgürlük” ayağının ısrarla, hatta inatla öne çıkarılmasını, önceliğin-yaratıcılığın daima onda olduğunun tekrar tekrar ilanını gerektirmiyor mu? Dolayısıyla genç harekâtçıları bu “denge”yi hatırlatmak yerine, “Ne kadar özgür isek, o kadar güvenlik içindeyiz. Haklarımız ne kadar az ise, o derece güvensizlik içindeyiz” diyerek Güneydoğu'ya uğurlamak (polis törenlerinde epeyce garip kaçsa da) daha doğru, daha bir yerinde değil mi? Özgürlüğün “siyasetin varlık nedeni olduğunu” unutmayalım; bu arada devletin varlık nedeninin “güvenlik” olduğunu da hatırlayabiliriz tabii ki.

“Özel Harekât” tekrar görev başında olduğuna göre, bakalım bu Daire'nin 2000'de elinden alınan “ağır silahlar” da iade edilecek mi?

Bu satırları okurken Güneydoğu'da askerin dışında bir güvenlik kuvvetinin kullanılmasına kesinlikle karşı olduğum gibi bir sonuç çıkarılmasın. Son günlerin “zaafiyet” tartışmalarının da ortaya koyduğu gibi güvenlik işinin hak ve hukuku aklından çıkarmayan profesyonel güvenlikçiler tarafından üstlenilmesi makul bir seçenek. Benim konuya ilişkin endişem, “asker-polis” çekişmesinin bir kere daha bu alana taşınmaya çalışılmasından. “Özel Harekât”ın tekrar görev başına çağrılmasının bu çekişmeyi ısrarla hatırlatan biçimde sunulmasından.

Oysa biz -artık- biliyoruz ki, büyük sorun -“asker” ya da “polis” fark etmez- devletin “güvenlik” şapkası altında değil, siyasetin “özgürlük” ilkesi çerçevesinde çözülebilir ancak.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT