1. YAZARLAR

  2. Yusuf Munayyer

  3. Netanyahu 'böl ve yönet' uzmanı
Yusuf Munayyer

Yusuf Munayyer

Yazarın Tüm Yazıları >

Netanyahu 'böl ve yönet' uzmanı

08 Kasım 2009 Pazar 11:16A+A-

ABD Başkanı Barack Obama bir çaylak. En azından İsrail başbakanı öyle düşünüyor. Binyamin Netanyahu bugüne dek, kendi kazanımlarını Obama ve Filistinliler pahasına azamiye çıkarmayı başarırken süreç içinde kendi konumunu da pekiştirdi.

Geçen ay BM Genel Kurulu’nun bir köşesinde yapılan üçlü görüşmeyi ele alın. Üst düzey Amerikalı yetkililerin sert ve aleni açıklamalar yaptığı ayların ardından, Netanyahu özgür dünyanın liderini yerleşimlerin dondurulması konusunda pes ettirmeyi başardı ve karşılığında da hiçbir şey vermedi. İsrailli şahinler ve ABD’deki müttefikleri için bu bir zaferdi. Fakat Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın popülaritesi üzerindeki etkisini kenara bıraksak bile, zafer bedelsiz kazanılmadı. Dünyanın dört bir tarafındaki liderler dikkat kesildi ve kuşkusuz bazıları Obama hakkında şu sonuca vardı: Bu adam kolay lokma.

Bunun, Netanyahu’nun siyasi bir durumu kendi lehine manipüle etmeyi becermesinin ilk örneği olduğunu düşünenler yanılır. Aslında Netanyahu Obama ve Filistinlilerle kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor, çünkü uluslararası ilişkilerin önemli bir amentüsünü anlıyor: Ülke içi siyaseti yabana atma. Netanyahu seçilmesinden sonra iki devletli çözüme karşı çıkan ve sömürgeci yerleşimlerin genişletilmesini destekleyen bir koalisyon kurdu. Bu da onu, İsrail yerleşimlerinin genişletilmesinin meşruiyetini tanımadığını söyleyen Obama’yla açık çatışma durumuna getirdi.

Washington’da ilkbaharda yaptıkları görüşmede, iki adamın aralarının iyi olmadığı açıkça görüldü. Obama yerleşimlerin durdurulması için bir kez daha bastırınca, Netanyahu İran tehdidinden ve Filistin’in İsrail’e yönelik ‘kışkırtmalarından’ dem vurup tartışmanın yönünü saptırdı.

Bundan kısa süre sonra Obama Abbas’la görüştü ve anlaşılan o ki, Filistin liderini iki çelişkili mesajla Ramallah’a gönderdi. Obama öncelikle, Abbas’ın Netahyahu’nun sözünü ettiği ‘kışkırtma’yı bastırması gerektiği yönünde baskı yapmış olmalı. İkincisi, Abbas’tan Hamas’la Fetih arasında uzlaşma sağlanması için Mısır’ın yürüttüğü ABD destekli arabuluculukla işbirliği yapmasını istemiş olmalı.

Abbas Ramallah’a dönünce, ABD destekli güvenlik birimleri Hamas yanlılarına yönelik tutuklama kampanyasını yoğunlaştırdı, Kahire’deki müzakerecilerse tarafları biraraya getirme girişiminde bulundu. Kördüğümü çözecek bir anlaşmanın imzalanması (ki haziranda imzalanması gerekiyordu) tekrar tekrar ertelendi.

Bu arada Netanyahu eski sömürgecilerin kılavuzlarından, ‘böl ve yönet’ sayfasını hatmekteydi. Abbas Batı Şeria’da pazu gösterir göstermez ve bazı Hamas yanlıları Filistin Yönetimi hapishanelerinden salınır salınmaz, terazinin kefelerini bu kez Hamas lehine indirip kaldırmanın vakti geldi.

Netanyahu Obama’yı, görüşmelerin önkoşulu olarak yerleşimlerin dondurulması talebinden geri attırmakla kalmadı, Abbas’a da İsrail’in Gazze operasyonunda savaş suçları işlediğini öne süren Goldstone raporuna yönelik BM oylamasının ertelenmesini kabul ettirdi. Netanyahu böyle bir raporun BM sistemi içinde ileriye götürülmesine niye bu kadar önem veriyordu? Neticede İsrail BM’yi hiçbir zaman kaale almadı ve uluslararası örgüt içinde İsrail’e yönelik her dişe dokunur kınama kararı sürekli ABD vetosuna katıldı.

Netanyahu Abbas’ın Cenevre’deki temsilcisi Goldstone raporunu öne çıkarmamazsa, bu kararın kritik bir anda Hamas’la Fetih arasındaki uçurumun açılması için suiistimal edilebileceğini biliyordu. Filistinli tarafların birbirine güvensizliğinin ve Batı Şeria’yla Gazze’deki ülkeciklerinin muktedirleri olarak konumlarını pekiştirmek için sürekli bir mücadele içinde olduklarının gayet iyi farkındaydı.

Aynı zamanda Netanyahu beklenmedik bir kararla, kaçırılan İsrail askerinin video görüntüsü karşılığında 20 Filistinli kadın mahkûmun salıverilmesini onayladı. Eğer Netahyahu’nun niyetini anlamıyorsanız bu kötü bir anlaşma gibi görünebilir. Fakat İsrail başbakanı Fetih’e karşı Hamas’ın elini güçlendirmek istiyordu.

Netanyahu aslında son aylarda Fetih’i Hamas’a karşı, Hamas’ı El Fetih’e karşı başarıyla oynuyor; bu arada Obama’nın ülke içi siyasetle, Filistin meselesiyle fotoğrafçılara poz vermenin ötesinde ilgilenemeyecek kadar meşgul olduğunu da adı gibi biliyor.

Bir yandan da dişe dokunur müzakereleri ertelemekle hem sağcı koalisyonunu bir arada tutmayı, hem de seçmenlerini memnun etmeyi beceriyor. Bir ABD başkanının yerleşimlere yönelik yakın tarihteki en en sert sözleri sarf etmiş olmasına rağmen, Netanyahu onları genişletmeyi sürdürüyor ve ev yıkımlarını devam ettirerek Arap Doğu Kudüs’teki etnik temizliğe göz yumuyor. Soru hâlâ aynı: Obama Netanyahu’nun Filistinlilerin geleceğini dikte etmesine göz yummayı sürdürecek mi, yoksa ayaklarını yere basıp dünyanın büyük bölümünün görmeyi umduğu lider mi olacak? (21 Ekim 2009)

RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT