1. YAZARLAR

  2. Yasin Aktay

  3. Nesine şaşırıyoruz?
Yasin Aktay

Yasin Aktay

Yazarın Tüm Yazıları >

Nesine şaşırıyoruz?

09 Mayıs 2009 Cumartesi 05:04A+A-

Mardin'de işlenen katliamla ilgili ortaya çıkan her ayrıntı garip bir biçimde olayın gerçek mahiyeti üzerine yeni sis perdeleri örmeye başladı.

Hâlbuki ne kadar açık görünürse görünsün bu tür infial yaratıcı olayların hiçbir zaman yarattığı ilk etkiye itibar edilmemesi gerektiğini bilmek için yeterince alışmış olmalıyız. İlk izlenimlere itibar etmeyi zorlaştıran sadece bu tür olayları düzenleyenlerin genellikle bu eylemlerinin nedenlerini çarpıtmak, hatta suçlamaları başka hedeflere yöneltmek için gösterdikleri ince işçilik değildir. Böyle bir ince işçilik sözkonusu olmasa bile olaylar medya mensuplarının zihinlerindeki hazır kalıplar, önyargılar ve gündelik hayat mitolojileri eşliğinde yansıyor. Üstelik burada açık bir kasıt olduğunu da ima etmek bile haksızlık olur. Bir dikkatsizlik, özensizlik medyanın dilini şekillendiriyor.

Mazlum-Der'in olayla ilgili yaptığı incelemelerde ve dün arkadaşımız İbrahim Karagül'ün yazısında işaret edilenler olayın ilk anda göründüğü kadar açık olmayabileceğini gösteriyor.

Ancak ortaya çıkan kesin gibi görünen gerçekler de var. Mesela bu olaya karşı sergilenen tuhaf anlamazdan gelme, aşırı hayret duygusu.

Bu kadar büyük bir vahşetin düşmana bile yapılabilmesini anlayamadığımızı ifade ediyoruz. Kuşkusuz bu bir yanıyla iyi bir şey... Anlayamamak, kabullenmemek demektir. Ancak korkarım burada bizde bu olayı kabullenmeyi zorlaştıran en önemli sebeplerden birisi sadece cinayete kurban gidenlerin sayısal çokluğu. 44 kişi değil de 10-15 kişi düzeyinde kalsaydı olay daha az şaşırtıcı olurdu, gibi.

Oysa bir kişi öldürmenin bütün insanlığı öldürmek olduğunun idrakinde olanlar için bir kişi öldürmek ile çok kişi öldürmek arasında bir fark yoktur.

Cinayetin işlendiği silahlar bir kez ele alınıp hedefe doğrultulduğunda çok sayıda insanı "kolaylıkla" öldürmeye imkan veriyor. Silahın bu kadar kolay elde edilebildiği bir ortamda bu silahı kullanmamayı temin edecek değerlerin de olması gerekiyor.

Hâlbuki bizzat bu silahların mevcuduyeti bu değerleri de yok etmek üzere işliyor. Bir silahın üretilme ve temin edilme amacı insanın öldürülmesidir. Her silahın yapılmasında bir insanı öldürmeye bir niyet, yola çıkmış bir potansiyel vardır. Silahlar insanları öldürmek için yapılır, eline silah alanların bunu kime karşı kullanacaklarının bir noktadan sonra bir önemi olmuyor.

44 insanın bu şekilde öldürülmesine hayret eden insanlar aynı gün bir terör saldırısı sonucu onlarca teröristin öldürülmesi ile ilgili haberleri büyük bir kayıtsızlıkla izleyebilir, belki aynı saldırıda Allah muhafaza birkaç şehidin haberini duymayı iyice kanıksamıştır.

İnsan öldürmeyi bir rutin haline getirmiş, bütün hayat tarzını ve tüketim kültürünü de buna göre uyarlamış bir dünyada herhangi bir olaydaki ölümlerin sayısına ve biraz da mizansenine bakarak hayretler pompalamasını çok ikiyüzlü bulmuyor musunuz?

Mardin'deki olay dolayısıyla gözler tekrar törelere çevrildi.

Çok söylendiği için kısa kesiyorum. Bu olayın törelerle ilişkilendirilmesi sadece bölge hakkındaki oryantalist fantezileri besliyor. Eskiden beri bölgede geçerli olduğu bilinen hiçbir törede bu olayın hiçbir yanını bağdaştırmak mümkün değil. Benim gibi, bölgenin insanı olan ve bölgenin törelerine de değişimine de yıllardır sosyolojik tahlilleriyle tanıklık eden Ali Bulaç çok iyi özetlemiş. Hiçbir törede kadın öldürmek, orantısız intikam almak, kan davasında sırayı bozmak, namaz kılarken birini vurmak, hele bebek vurmak yok. Bu olayı yapanlar belli ki hiçbir kuralı, hiçbir töreyi de tanımıyor.

Doğrusu şu ki, bölgede töreler de zannedildiğinden çok daha fazla zayıflamış durumdadır. Töre adına yapıldığı söylenen pek çok iş modern şartlarda ortaya çıkmış aşiret gururu ile modern bireyselliğin ucube-melez görüntülerinden ibarettir.

Töreler özellikle modern dönemde, sağlıklı bir biçimde sürdürülmelerini imkânsız kılacak bir değişime maruz kalmıştır. Modern hukuk ve eğitim kurumlarının gelişimiyle birlikte büyük ölçüde işlevsiz kalan törelerden arta kalan şeyler olsa bile bunlar bir tutarlılığa veya bütünlüğe sahip değildir.

29 Mart mahalli seçimleri de aslında aşiretlerin eski etkisini sürdüremediğini çok açık bir biçimde göstermiştir. Şehirleşme travmatik bir biçimde etkisini göstermiş ve eski ilişkileri yerle bir etmiştir. Ne ağanın ağalığı, ne şeyhin şeyhliği kalmıştır.

Üstelik bu olaylar Mardin'de değil de Anadolu'nun herhangi bir yerinde de olabilir, olmuştur da. O yüzden bu tür olayların gerçek nedenlerine inmek istiyorsak geçmişte kalmış törelere değil yaşadığımız değişimin mahiyetine odaklanmak zorundayız.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT