1. YAZARLAR

  2. Mustafa Atav

  3. Ne yani Onlar “Dua” Edemezler mi?
Mustafa Atav

Mustafa Atav

Yazarın Tüm Yazıları >

Ne yani Onlar “Dua” Edemezler mi?

25 Mayıs 2009 Pazartesi 17:39A+A-

”Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan'ın ölüm haberini aldıktan sonra Arnavutköy'deki evine gelen gazeteci Leyla Umar, “Ben ölmesini bir gün daha yaşamasına tercih ettim. Türkan Saylan o acıyı çekmesin diye ölmesi için dua ettim” dedi.”

“Artık sıktı!” denilse de içimizdeki bazı beyinsizlerin(A'raf/155) hak etmedikleri halde, bizatihi Allah’a iman etmenin karşılığı olan “dua” kavramını kullanarak içini boşatmalarından bahisle bu haberdeki önemli bir ayrıntıya dikkat çekmek isterim.

Haberin kahramanı olan Leyla Umar’ın  “Dua “ kavramını, çok sevdiği birinin güya görünen acısının bitmesi için ölümünü isteme pahasına bir araç olarak kullanması aslında istismarın ve acziyetin/çaresizliğin ta kendisidir. Kendilerini yaratanı bu dünyaya müdahale etmesini istemeyerek tatile gönderen zihniyet sahiplerinin(deizm), bahsi geçen acılar ve birtürlü önünü alamadıkları ölüm karşısında ismini telaffuz etmekten imtina ettikleri ilahi iradeyi güya “dua” ederek tatilden geri çağırmalarının başka ne türlü izahı olabilir?

Bakmayın siz, onlar aslında kendilerini kimin yarattığını da (Ankebut/61)  dua etmeyi de(Enfal/35) ve kimin duaya karşılık vereceğini de biliyorlar! Ama onlar sırf inkârlarından ve kendileri gibi olanların kendilerini kınamalarından çekindiklerinden dolayı bilmezlikten, görmezlikten geliyorlar ve tabii ki bunun sonucu olarak Rabb’imiz Allah’tır diyemiyorlar.

Dua, dua edenin acziyetini itiraf sadedinde kendinin fevkinde olana bir yakarma,ondan bir şeyler isteme,dileme olduğuna ve onun duaya icabet edeceğine inanıldığına göre onlar aslında “dua”nın gerçekte ne olduğunu bizden daha iyi biliyorlar(!)..

Biliyor olmalılar ki onlardan nasıl olsa daha çok var dercesine -ki cenazelerde atılan sloganlara bakılırsa öyle- güya iyi niyetli olarak acının son bulması adına birbirlerinin ölümü için itiraf edemedikleri bir güce dua ediyorlar!

Habere vesile olan Türkan Saylanın, Leyla Umar’ın duası ile olsa gerek(!) görünürdeki acısının bittiğinin bir işareti olan, gerçekte ise hak edenlere elim bir azabın esas başlangıcı olan vefatının akabinde cenaze namazının (hem de vasiyet doğrultusunda) kılınması, aslında İslam geleneğinin içinde doğup büyümüş ama bu gerçekliği zihinsel anlamda itekleyerek karşı duranların ne kadar isterlerse istesinler inadına cephe aldıkları “Din/İslam” ın hem dilinden ve hem de onun sosyal görünürlüğünün sembolü ve gereği olan ritüellerinden kendilerini alamadıklarının/kurtaramadıkların göstergesidir.

Onların dilinde, yaratılışından itibaren aciz olduğu gerçeğini fark edemeyen insanların ölüm karşısında ki bu acizliklerini itiraf etmelerinin “öte” si, ahreti olmayan dua” şeklindeki karşılığı herhalde bu olsa gerek.

Öyle anlaşılıyor ki bu sözleri sarfeden muhterem(!) hanfendiye bir Allah’ın kulu ”Pardon efendim, anlamadık, kime dua ettiniz?” diye soramamış…

“Öte” si olmayan dua, muhatabı olmayan, olsa bile O’nun dediklerine itibar edilmeyen dua gerçekten “dua” olabilir mi?

Düşünmüyorlar hiç hazretler!

Ölümün akabinde kılınan cenaze namazı, kimsenin anlamı/mesajı üzerine kafa yormadığı okunan sure ve dualar onların da vazgeçilmezlerinden… Olur ya, ihtimaldir, belki bu tür ritüellerle affedilebileceklerdir(!),niye tatbik etmesinler ki?

Nasreddin Hoca’dan mülhem “ya tutarsa!”

Hatun/er kişi niyetine…

Meyyit için duaya…

Allah için namaza…

El-fatiha…

Ve sonrası!..

Artık vasiyet takipçisi/uygulayıcısı imamlar(!) tarafından kırk gün Yasinler (bu ara verilecek bahşişler cabası), mevlütler okunmaya başlanmıştır…

Sene-i devriyelerinde mezarı başında Kur’an okumalar vs. bunlar hep bilindik ritüeller…

Olsun…

Bunlar sıradan, rutin işler ve onlarla da şeriat gelecek değil nasıl olsa! …

Neymiş efendim, ne demiş, “acıdan kurtulması için dua etmiş” miş!

“Öte”sine inanılsaydı hiç böyle dua eder miydi, hazretler?

Aman Allah’ım!

Bu nasıl bir kabul, bu nasıl bir inanç, bu nasıl bir telakki?

Yoksa ,“Biz mi yanlış biliyor ve inanıyoruz?”  diye insanın kendi kendine sorası geliyor!

Herhalde bu dünyanın görünen ve bilinen acısından kurtulduktan sonra onlar için  “öte” si garanti (Bakara/80) olmalı ki böyle “dua etmiş olmalılar!

Yok oluşa gerçekten inanıyorsalar bu dua ve ritüeller de neyin nesi?!!

Ah bir bilebilseler!

Gerçek acı “öte” de… Ölümün ötesinde(A'raf/36);(Taha/74);( Al-i İmran/131)vb.

Azabın, acının ta kendisi; yalnızlığın, terkedilmişliğin ta kendisi “öte” de…

Onlar “ahiret” diyemiyorlar da o yüzden “öte” den bahsediyoruz…

Hakları olmadığı halde cenaze namazlarını kıldırıyorlar, Kur’an’ı okutuyorlar ama ahrete inanmıyorlar işte…

Nereden mi biliyorum?

İnansalar, sağlıklarında Müslümanlara karşı laiklik adına, çağdaşlık(ÇYDD) adına kin ve nefretlerini kusarlar mıydı?

İnansalar, başörtüsü mağduru kız/bacılarımızla alay eder, onların kendi değerlerine göre yaşam haklarını, öğrenim özgürlüklerini ellerinden almaya çalışır ve kendilerinden başkalarını çağdışı ilan ederler miydi?

İnansalar, din olgusunu sağlıklarında gericiliğin sembolü olarak görürler miydi?

Ki anılan derneğin kuruluş amaçlarından biri de zaten bu değil miydi?

İnansalar, Kalplerinin derinliklerinden(Enfal/2) bir türlü “Allah” diyemedikleri ilahi iradenin bu dünyaya müdahalesinden rahatsız olurcasına “Namaz kılmasınlar, bale yapsınlar” derler miydi?

İnansalar, herhalde başkaları için ölümü temenni etmezler; ümitvar olup iyileşmeleri için, ölmeden acısının dinmesi için, çok sevdiklerinin aralarından ayrılmaması için yok oluşa, boşluğa değil; Allah’a, şefkat ve merhamet sahibi, kendisinden başka ilah olmayana dua ederlerdi.

Ama ne gezer!

Heyhat!

Görüyoruz, dinliyoruz ve okuyoruz işte!

Ölüm bile bir ders değil onlara!

Onların duaları, mabed önünde tapınmaları yalnızca ıslık çalmak, el çırpmaktan öteye gitmemektedir.(Enfal/35)

Hülasa…

Onlar ellerinde kutsadıkları bayrak ve dilekçelerle kendi merkezlerinde dönedursunlar ve kendilerine azabı engelleyemeyecek boşluğa dua etmekten geri durmasınlar, kendileri bilirler…

Biz ise Rabb’imizin dediklerine kulak verelim. Rabb’imizin bize öğrettiği dualardan başka güzel dualar mı var?

“Ey Rabb’imiz biz iman ettik. İşlediğimiz günahları bağışla ve bizleri ateşin azabından koru. (Al-i İmran/16)Ey Rabb’imiz, bizi unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Ya Rabbi! Bize, bizdekilerden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ya Rabbi! Gücümüzün yetmeyeceği yükü bize yükleme bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge. Sen bizim mevlamızsın, kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.(Bakara/286)

Bizi doğru yola ilet, kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna; sapıkların ve gazaba uğrayanların yoluna değil.”(fatiha/6-7)

YAZIYA YORUM KAT

7 Yorum