1. YAZARLAR

  2. Yasin Aktay

  3. Mısır'da darbeyi destekleyen ülkeleri kim kurtaracak?
Yasin Aktay

Yasin Aktay

Yazarın Tüm Yazıları >

Mısır'da darbeyi destekleyen ülkeleri kim kurtaracak?

30 Eylül 2013 Pazartesi 07:41A+A-

Çevremizde olup bitenlere bakıldığında Türkiye açısından durumun üç sene öncesine nazaran pek iç açıcı olmadığı söyleniyor. Ne de olsa, etrafındaki bütün komşu ülkelerle birlikte bütün bölgede tam bir barış havzası oluşturma hedefine doğru adım adım ilerliyordu Türkiye.

Bu, 'hayali dünyaya bedel' hedefleri Türkiye adına tutturan dış politika aktörleri halen işbaşında ve ama son zamanlarda yaşanan gelişmeler dolayısıyla işlerin yolunda gitmediği değerlendiriliyor.

Aslında değerlendirmeye yolunda gitmeyenin ne olduğu ve bunda Türkiye'nin rolünün gerçekte ne olduğunu sorarak başlamak gerekiyor. Yolunda gitmeyen şey, en kötü ihtimalle, yine bizzat Türkiye'nin ilan ettiği ve bu uğurda var olan direnç alanlarına karşı koyarak uyguladığı sıfır sorun politikası. Çevremizde yaşanan bütün sorunlara karşılık hemen hedefe konulan da bu politikanın kendisi.

'Sıfır sorun politikası' nın hedefe konulmasının sebebi, acaba yanlış olması mı, yoksa özünde doğru olduğu halde aksıyor olması mı? Bu belli değil. Tuhaf ve kafa karıştırıcı olan, bu politika ilk telaffuz edildiğinde bile şiddetle muhalefet edenlerin, şimdi bu politikadan sapılıyor diye aynı şiddette muhalefet ediyor olmaları.

İşin gerçeği ise, yaşanmakta olan ve yeni ortaya çıkan bütün sorunlara rağmen Türkiye'nin sıfır sorun politikasından vazgeçmiş olmadığıdır. Bu politika, nihayetinde sorun çözmeye dönük bir iyi niyet ifadesi ve iradesinden öte bir şey değildir ve Türkiye bu iradeden vazgeçmiş değildir.

Ancak sorunları sıfırlamak bazen onları görmezden gelmekle olabileceği gibi, çoğu kez görmezden gelerek sorunlar çözülmüş olamıyor, daha da büyüyor. Diğer yandan, görmezden gelinemeyecek olanlarla yüzleşme bazen çok büyük çabalar gerektirebilir. Sorunları sıfırlamak, şimdiye kadar halı altına itilmiş bir sürü sorunla yüzleşmeyi ve onları daha görünür hale getirmeyi gerektirebilir. Sorunların birileri için bir geçim, gelir veya iktidar kaynağı haline gelmiş olduğu durumlarda soruna el atmak çok daha büyük sorunlar da yaratabilir. Bunun için sorunu çözmenin, bizzat üreteceği sorunlara kıyasla girişmeye değip değmeyeceğini değerlendirmek siyasal tercihle ilgilidir. Aktif politika büyük dostlar ve müttefikler yarattığı kadar gizli veya açık büyük rakipler ve hasımlar da üretir. Bunların ürettiği engeller ve kösteklemeler başlıbaşına sıfır sorun politikasının en önemli sorun alanlarından birini oluşturabilir.

Bu bağlamda Suriye ve Mısır'la ilişkiler genellikle Türkiye'nin dış politikasındaki kayıp alanları olarak işaret ediliyor. Oysa her iki ülkeyle yaşanan sorunların kaynağının Türkiye olduğunu kimse söyleyemez. Ancak bu konuda Türkiye'yi suçlayanların gerek Mısır gerek Suriye'de alternatif olarak nasıl bir politika izlenebileceğini ve bu politikanın alternatif maliyetlerinin ne olabileceği üzerinde de bir fikirleri olmalı.

Ne yapmalıydı mesela Türkiye? Kendi halkına karşı düşmana bile yapılmayacak katliamları yapan, kimyasal silah kullanarak çoluk çocuk öldüren Suriye diktatörünün yaptıklarını görmezden gelip normal ilişkiyi sürdürmeyi mi? Yaptıkları görmezden gelinse bile Esad'la normal ilişki sürdürülebilir mi? Elinde katlettiği çoluk çocuğun yüzbinden fazla insanın kanı bulunan biriyle el sıkışıp hangi ilişki kurulabilir? Bu nasıl bir sapkın fantezidir, Allah aşkına?

Suriye'de eli kanlı yönetimle normal ilişki sürdürmemeyi bir politika zaafı görenler Mısır'da da darbe yapmış, üstüne bir de katliamla tüy dikmiş bir yönetime karşı takınılması gereken en doğal, en insani tavrı koyan Türkiye'nin tavrını dış politika başarısızlığı hanesine yazıveriyor hemen. Mısır'ı halihazırda yönetenlerle ilişkilerin bozuk olduğu bir gerçek. Ama bu Türkiye'nin dış politikasındaki bir zaafın mı, Mısır'daki anormalliğin mi bir sonucu?

Bence asıl anormal olan, bizi asıl endişelendirmesi gereken Mısır'da (Suriye'de de olduğu gibi) hiç birşey olmamış gibi ilişkileri sürdürmemizi isteyen kafadır. Bütün bu suçları yüklenmiş olan darbecileri kalbinden ve aklından silmeyen, silmediği gibi ziyaret edip cesaretlendiren kafa Türkiye içinde de darbeye de katliama da her türlü entrikaya da hala izin veriyor demektir.

Bu arada işin yine reel-politik boyutunu ihmal etmeyelim. Mısır'daki darbeden sonra kar-zarar bilançoları çıkaranların dikkatine sunulmak üzere, geçtiğimiz hafta İstanbul'da düzenlenen 'Halkların İradesine Karşı Darbeler karşısında Dünyanın imtihanı' başlıklı toplantıda Mısır, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinden katılımcıların ortaya koyduğu ekonomik-politik tabloya iyice bakmalı.

Gerçekten Mısır darbesini destekleyen ülkelerin halihazırdaki ve gelecekteki kayıpları sayarak bitirilecek gibi değil. Mısır ekonomisi zaten çok kötü durumdaydı. Darbeden sonra iyice çökmüş durumda ve bu darbe düzenini devam ettirebilmek ekonomik açıdan maliyeti bir çok ülkenin istikrarını tamamen yok edeceğinin işaretlerini veriyor.

Mısır'da darbeyi kotardı diye isteyenler, S. Arabistan'ın veya Körfez'in güçlü olduğu veya karlı çıktığı zehabına kapılmaya devam etsin. Bu insanlık dışı darbeye verdikleri destek esasen onları ekonomik olarak tam bir batağa sürüklemiş durumda. Bu haliyle Mısır'ın iyice dibi bulmuş ekonomisini ilanihaye finanse etmeye devam etmeleri imkansız. İşin siyasi boyutunu, yani kendi halkları ve uluslararası düzeyde içine yuvarlandıkları rezil durumu saymıyoruz bile.

Türkiye'nin batağa saplanmış olma hayalini çok sevenleri üzecek bir haber şu ki, Mısır'da herkesin kaybettiği bir sosyo-politik felaket olarak darbenin en az zararla dokunduğu ülke yine Türkiye.

Diğerleri, bu saatten sonra bütün enerjilerini ve mesailerini kendilerine bir çıkış yolu bulmakla harcamak zorundalar. Bu ceza da onlara yeter.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT