1. YAZARLAR

  2. Duran Kömürcü

  3. Mehmet Paksu’ya uyarı
Duran Kömürcü

Duran Kömürcü

Yazarın Tüm Yazıları >

Mehmet Paksu’ya uyarı

29 Haziran 2009 Pazartesi 02:07A+A-

Mehmet Paksu dostum Bugün gazetesinin köşe yazarıdır. Cinselliğin sembolü Haydar Dümen’in İslami versiyonunu ele alır. Okuyucularına da faydalı olmaya çalışır. Bazen de hüküm ifade eden kavramları dile getirir.

İnternetten okuduğum “Tağut nedir ne değildir” yazısı da bunlardan biridir. Yazısında;

“Tağut kavramı siyasi bir kavram değil, Kur’anî bir kavramdır. Kur’an da Allah kelamı olduğuna göre meseleyi ilahi ve dini açıdan inceler” diyor ve ekliyor: “Kur’anî kavramlar güncel, siyasi, gelir-geçer meselelere çekilmeye çalışılırsa sonuç Kur’anî metodlara ters düştüğü gibi, Kur’anî yaklaşım da olmaz.”

“Kur’an siyasetle uğraşmaz. Güncel meseleler ilgi alanına girmez, gel-geç meseleler onu ilgilendirmez” buyuruyor. Halbuki Kur’an Müslümanın yirmidört saatini kontrol altına alır. Helal ve haramlarla yaşama şemasını çizer. Nerede ve nasıl davranacağını öğretir. Bu şemaya uyanlara da Müslüman denir.

Dostum, “Tağut kelimesi iki ayette geçer” buyurmuşsun! Kur’an’da tam sekiz ayette tağut kelimesi geçmektedir. İki ayetin de imanı esas aldığını söylemişsin. İmanı olmayana Müslüman denir mi? Müslümanın, tağuta karşı gelmesi iman esaslarındandır.

“... Allah’a inanan kimse, kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır.” (Bakara-256)

“Allah, inananların dostudur. Onları karanlıktan aydınlığa çıkarır. Küfredenlerin dostları ise tağuttur.” (Bakara-257)

“Küfretmeleri emrolunmuş iken, tağutun önünde muhakeme edilmelerini isterler...” (Nisa-60)

Ayetleri Müslümanın yol haritası değil mi? Hayatımıza, projektör vasıtası görmez mi? Allah’ın “İman edenler Allah yolunda savaşır, küfredenler de tağut yolunda...” (Nisa-76) emirleri, hangi tarafta olmamızın açık ve net göstergesi değil mi? Allah’ın;

“Allah’a ibadet edin, tağuttan kaçının...” (Nahl-36) buyruğu, neye koşup neden kaçacağımızın emirnamesi değil mi?

İslam’a beşik olmuş... Kur’an’la şekillenmiş... Dinin sembolü ezan. Hürriyet ve bağımsızlığın alameti bayrak... Cennet vatanımız... Dar’ul-Harp olarak görmek tağutu anlamamak, tağutu tanımamaktır... Buyurmuşsun. Bu cümlelerin içinde hamaset yatmıyor mu? Müslümana yüklenen mesuliyeti zorlamıyor mu? Geçmişle bağ kuracağım derken okurunu tağutun kucağına atmıyor musun? Neden “Yaşadığımız sistem tağuttur” diyemiyorsun? “Geçmişteki Müslümanlar vazifesini yapıp gitmişler, biz bırakılan emaneti bile koruyamadık, İlay-ı Kelimetullah davasını, tağuti mahkemelere teslim ettik” diyemiyorsun?

Diyeceğim, Müslümanlar inancında hür mü? Sistem Kur’an’la şekillenmiş de biz mi kıymetini bilmiyoruz? Allah’ın hükümleri ile hükmediliyor da biz mi cahil kaldık? Bütün bunlar varsa Türkiye Dar’ul-İslam’dır, yoksa; ilan edilmemiş Dar’ul Harp’tir.

Dostum, ruhsatları kastettiği mananın dışına götürürsen, sistemleri istemeyerek de olsa meşrulaştırırsın. İslam’ın ihyasına değil, sistemin sağlamlaşmasına vesile olursun. Dinin mukaddes saydıklarını sistemin içine korsun. Onlara malzeme olursun. Sonra da;

“Laikliğin esası İslam’dadır. İslam’ın kendisi demokrasidir. Cumhuriyyet cumhurdan gelir” yaveleri yayılır. Sonra da “Namaza mani olan mı var? Talebelere mani olan nerede?” denir. İslami inançlar yozlaşır. Beşeri sistemlerin hedefi, Allah inancını ortadan kaldırmaktır. Esası sulandırılır, içine de mukaddeslik eklenince Allah’ın hükümranlığına darbe vurulur. Vuranlar da inananlar olur.

Sizi tenzih ederim. Ama gerçekler bunlardır. Hareketlerimize dikkat edilmez, İslami kavramlar hırpalanırsa beşeri sistemler vahyin önüne geçer. Sonra da, beşeri sistemlerin çeşmesinden su içmek için oraya girilir. Hizmet ediyorum derken, hezimetle karşı karşıya kalınır. Gel, Kur’an’ca düşünelim. İstek, arzu ve çıkarlarımızı İslam zannetmeyelim. İslam’ı kendimize göre algılamayalım. Kur’an’a göre durumumuzu sorgulayalım. Dost nasihatını bir düşünsen! “Ben bilirim, nasihata ihtiyacım yok” demesen.

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT