1. YAZARLAR

  2. Abdulbari Atwan

  3. Libya'da korkunç senaryolar
Abdulbari Atwan

Abdulbari Atwan

Yazarın Tüm Yazıları >

Libya'da korkunç senaryolar

22 Şubat 2011 Salı 13:34A+A-

Libya’da ne olduğunu kimse tam olarak bilmiyor. Sadece Libya televizyonunun gösterdiği binlerce kişinin katıldığı başkent Trablus’taki gösterileri görebiliyoruz.  Manzara çok muğlak. İktidar internet ve facebook’u engellemiş. Yabancı muhabir yok. Yabancı ajanslara haber geçenlerin çoğu sistemin içerisinde olan kişiler. Öyle olmayanlar da sistemin baskısından korkuyor.

Bu, durumun Libya halk ayaklanmasının çıkmasından önce daha iyi olduğu anlamına gelmiyor. Libya daha çok Avrupa’da sosyalist devletlerin çökmesinden önceki dönemde Arnavutluk’taki Enver Hoca cumhuriyetine benziyordu. Ancak ortada temel bir fark var;  Libya lideri petrolden elde ettiği 200 milyar dolardan fazla bir servetin üzerinde oturuyor. Buna ek olarak Libya hazinesine yıllık olarak 50 milyar dolar giriyor.

Hali hazırdaki Libya devrimi ekonomik sebeplere dayanmıyor. Tamamen siyasi sebeplere dayanmaktadır. Nüfusun  yüzde 52'sini oluşturan (25 yaş altı) gençler, babalarının kırk yıldır kabullendikleri aşağılanmayı ve baskıyı kabullenmeyeceklerdir. Bu yüzden sosyal adalet, gerçek demokrasi ve servetin eşit paylaşımı için köklü değişim talep ediyor.

Halk ayaklanması genişliyor ve doğudaki Burka’nın dışına taştı. Hata gelen haberlere göre başkent Trablus’un banliyölerine ulaştı.

Göstericiler sistemin kökten sökülüp atılması ve değişim talep ediyorlar. Sistem ise ayaklanmayı bastırmak istiyor. Bu yüzden ölü ve yaralı sayısı korkutucu bir şekilde artıyor. Sisteme tabi kuvvetler halka karşı gerçek mermiler hatta roket kullanıyorlar. Yazının yazıldığı ana kadar 400 ölü ve binlerce yaralının olduğu bildiriliyor.

***

Libya rejimi batıdaki Tunus ve doğudaki Mısır tecrübelerinden çok şey öğrendi. Rejim, iki komşu ülkenin gösterileri sert bir şekilde bastırma noktasında gösterdikleri tereddüdün onların yıkılmasına sebep olduğunu düşünüyor. Bu yüzden elindeki bütün baskı unsurlarını kullanarak halk ayaklanmasını bastırmak istedi. Ama Libya’nın ayaklanan halkı da Tunus ve Mısır’daki kardeşlerinden çok şey öğrenmişlerdi; sistemin tamamen çökmesi talepleri yerine gelene kadar gösterilerde ısrar ve yolun ortasında vazgeçmemek.

Bu yüzden daha büyük kıyımlar beklemeliyiz. Libya hastanelerinin kötü, hatta çok kötü durumda olması ve en temel sağlık hizmetlerini veremeyecek durma gelmesi üzücü bir durum.  Ülkedeki bütün temel hizmetlerin durumu da aynı… Sistem bu hizmetleri tamamen ihmal etmiş durumda.

Libya lideri, ülkesinin doğu kesimini, özellikle de Bingazi’yi pek sevmezdi; bu şehir krallığa karşı darbesinde ve ilk yıllarında ona en çok desteği veren yer olmasına rağmen. Bingazi üniversitesi hukuk fakültesinin tüm öğrencilerini sınavsız bir şekilde sınıf atlatmıştı. Çünkü bu fakültenin öğrencileri devrimin desteklenmesinde en fanatik gruptu. Ama bu kesim, daha sorunların ve radikal hareketlerin beşiği oldu.

Bu şehre olan öfkesinden dolayı Libya lideri burada fazla ikamet etmemiştir. Bu öfke, şehrin ismini değiştirmeye itmiştir onu. Bir keresinde ‘Gar Yunus’, bir defasında da Romalılar dönemindeki ismi olan ‘Korina’ olarak değiştirildi.

Ve Bingazi şehri, kendisine ve son yıllarda kendisini destekleyen ‘devrim konseyleri’ne en büyük muhalefeti yapan şehir haline geldi. Dolayısıyla halk ayaklanmasının ilk kıvılcımının burada ateşlenmesi tesadüf değildir. Bu şehir asırlar boyunca hep Mısır’da olanlardan etkilenmiştir. Çünkü Mısır'a en yakın şehirdir halkı, Mısır kültür ve siyasetinden en çok etkilenen şehirdir.  

Libya lideri inadı, asabiliği ve katılığıyla tanınan bir kişidir. Ayaklananların talepleri karşısında kolayca geri adım atacağı beklenmemeli. O devrim komuta konseyindeki arkadaşlarının talepleri karşısında da geri adım atmamıştı. Muhaliflerine karşı görülmemiş bir şiddetle muamelede bulundu. Yukarıda anılan meclisten yanında sadece bir elin parmaklarıyla sayılabilecek kadar az adam kaldı. Mustafa Harubi, Ebu Bekir Yunus ve Huveylidi  Hamidi (Kaddafi’nin oğlu Sadi onun kızıyla evli) gibi.

Tunus ve Mısır devrimleri başarılı oldu. Çünkü göstericiler uzun solukluydu. Bu iki ülkedeki toplum kabile temelli değil sivil toplumlardı. Ana unsuru güçlü bir orta sınıftı. Halk ve esnaf (Özellikle de çiftçiler). Ancak Libya toplumu Yemen toplumu gibi kabilecilik unsuru ağır basan bir toplumdur. Yani devrimin başarısında ya da başarısızlığında kabile unsuru büyük bir rol oynayacaktır. Büyük bir kabile olan Verfele kabilesinin intifadaya katılmasından sonra ElMegarif, Ubeydat ve Zentan kabilelerinin tutumu ne olacak?

Bu çerçeveye eklenecek başka bir unsur da Libya’da Tunus ve Mısır'daki gibi güçlü bir ordunun bulunmaması. Libya lideri ordudan korkuyordu ve ona güvenmiyordu. Orduyu sistemi için bir tehlike olarak görüyordu ve ‘silahlı halk’ ismiyle alternatif bir yapıya dönüştürerek onu feshetti.

Devrim Konseyi meclisi üyesi Ömer Abdullah Hamişi’nin kalkıştığı ilk darbe girişimi zamanında alındı bu karar. Eski Fas kralı İkinci Hasan’ın onu Kaddafi’ye teslim etmesinden sonra idam edilmişti.

Bu durum Libya’da hala ordunun kalıntılarının varlığı gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Ancak silah olarak zayıf.  Sisteme bağlılığı şüpheli. Dolayısıyla sonucun belirlenmesi anlamında büyük bir rol oynaması zor. Libya liderinin oğulları ve akrabalarının komutasındaki milislere ve özel güvenliğe sığınması bunun en büyük delili.  

***

Arap dünyasında Libya rejiminin dostları azdır. Batıdaki  yeni dostlarıyla çok güçlü bağlara sahip değiller. Dolayısıyla doğu, batı ve kuzeyden güçlü bir destek beklemiyoruz. Hatta tem tersini görebileceğimizi yok saymıyoruz. Ölü ve yaralı sayısı artarsa Libya’da Darfur senaryosuna şahit olabiliriz. Güvenlik konseyi sivilleri koruma adı altında müdahale kararı alabilir. Hatta bu karar, Amerikanın Irak’a saldırısından önce yapıldığı gibi doğu ve güneyde uçuşa kapalı bölgeleri içerirse şaşırmayız. Libya rejimi güvenlik ya da propaganda, elindeki tüm kartları oynuyor. Doğuda bölgenin tamamen göstericilerin eline geçmesinde sonra İslami emirlik kurulduğu haberleri bu kartlardan birsidir. Rejim Batıyı korkutmaya çalışıyor.

Rejimin şanssızlığından, Batı bu korkutmayı kabul etmedi. Ya da daha doğrusu diktatör yandaşlarını, halklarının devrimleri karşısında koruyamadılar. Bu, Batı, Amerika ve İsrail’e batılıların kendilerinden daha çok yardımda bulunan en büyük ortağı Hüsnü Mübarek’ten vazgeçmişse, Libya Lideri Muammer Kaddafi’ye sarılacağını bekleyebilir miyiz?

Büyük bir üzüntüyle söylüyoruz ki; daha büyük katliamlar bekliyoruz. Bu yüzden Libya üç seçenekle yüz yüze:

1- Sistemin zararı azaltmak için gönüllü olarak çekilmesi. 1969 da İdris Senusi’nin askeri darbe haberini aldığında yaptığı gibi. Elindeki malları ve servetini yeni rejime teslim ederek Mısır’a gitti ve Abdunnasır rejiminin yardımlarıyla yaşadı.

2- Libya’nın iki ya da üç devlete bölünmesi. Böylece rejim onlardan birisinde kalacak.

3- Halka ayaklanmasının genişlemesi ve rejimin başını ve ailesini (Hayatlarını kurtarmak ve yargıdan kurtulmak için) Afrika ülkelerinden birine kaçmaya mecbur etmesi.

Son seçenek, halk ayaklanmasının başarıya ulaşması ve Libya’nın bölünmemesi bizim en çok tercih ettiğimiz şıktır. Bu Arap halklarının büyük çoğunluğunun en büyük temennisidir.

EL-KUDS EL-ARABİ

Çeviri: Metin Ünlü / Dünya Bülteni

YAZIYA YORUM KAT