1. YAZARLAR

  2. M. Şükrü Hanioğlu

  3. "Liberal" seçkinciler, demokrat muhafazakârlar
M. Şükrü Hanioğlu

M. Şükrü Hanioğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

"Liberal" seçkinciler, demokrat muhafazakârlar

20 Ekim 2013 Pazar 20:31A+A-

Mısır ve Türkiye benzeri toplumların temel sorunu demokrasiyi savunan muhafazakârlık karşısında gerçek değil seçkinci ve ancak Batı'nın Oryantalist lensleriyle görülebilen bir "liberallik"in yer almasıdır

"Batı taklit edilecek bir model ancak aynı zamanda bir aşağılık kompleksi kaynağıydı. Liberaller ona benzemek istemiyorlar fakat onun gibi olabilmek için Batı'yı yakalamayı arzu ediyorlardı. Onlar, Batılılar gibi giyiniyorlar, görünüm olarak Batılıları andırıyorlar, buna karşılık Batı'yı reddediyorlardı."

Yukarıdaki alıntı Mısırlı "liberallerin" nasıl olup da askerî darbeyi desteklediklerini açıklamak amacıyla Samuel Tadros tarafından yapılan bir değerlendirmeden alınmıştır. Geçtiğimiz günlerde Motherland Lost: The Egyptian and Coptic Quest for Modernity [Kayıp Anavatan: Mısır ve Kıptî Modernlik Arayışı] başlığı altında yayınlanan ilginç bir çalışmanın da yazarı olan Tadros'un Arap baharı ile ilgili değerlendirmelerinin pek çoğuna katılmak mümkün olmamakla birlikte zikredilen tespitinin Türkiye'nin de dahil olduğu pek çok Ortadoğu toplumu için geçerli olduğunu vurgulamak gereklidir.

Bu toplumlarda "özgürlük" söylemi kullanan, bu nedenle de Batı tarafından "liberal" olarak tanımlanan bireyler, gerçekte Weberyen anlamda seçkinci bir statü grubu oluşturarak demokrasi karşıtı siyasî yaklaşımları içselleştirmektedirler. Bu ise Batı ile "aşk-nefret" ilişkisi yaşayan söz konusu "liberaller"i, Türkiye ve Mısır örneklerinde görüldüğü gibi, vesayet rejimleri ve askerî darbelere destek verme durumunda bırakmaktadır.

Anti-liberal liberaller

Bu ilginç bir çelişki olarak algılanabilir. Halbuki Batı kamuoyundaki algının tersine "liberal" olarak tanımlanan söz konusu bireylerin gerçekte ne geleneksel ne de Amerika'daki anlamıyla "liberallik" ile ilintilendirilmeleri mümkün değildir.

Batı kamuoyu "Türk liberalleri" olarak tanımlayarak imparatorluğu ihya edeceklerini düşündüğü Jön Türklerin liberallik ile uzaktan da olsa ilişkisinin olmadığını ancak İttihad ve Terakki iktidarında anlayabilmişti. Mısır'da bir askerî diktatöre karşı meydanlara dökülüp, kısa süre sonra bir diğerinin darbesine destek verenlerin "liberal" olmadığı ve demokrasiyi tesis benzeri bir amacının bulunmadığını kavrayabilmek de mevcut kavram kargaşası nedeniyle süre alacaktır.

Batı kamuoyunda oluşan yanıltıcı algılar ve "liberallik" yakıştırmasının temel nedeni, Batı modernliğini taklidin "özgürlükçülük" olduğunun düşünülmesidir. Buradan hareketle söz konusu gruplar Batı toplumlarında "özgürlük" ve iktidarın sınırlanması talepleriyle ortaya çıkmış liberal hareketlere benzetilmektedir.

Modernliğin "özgürlükçü" olmayan ideoloji ve yaklaşımlar da ürettiği gerçeği bu çerçevede yapılan benzetmeleri fazlasıyla sorunlu kılmaktadır. Bunun yanı sıra Mısır ve Türkiye örneklerinde "özgürlük" söylemi kullanan grupların "liberal" düşünce ile herhangi bir yakınlığı da bulunmamaktadır. Bunlar liberalliğin iki temel ilkesine zıt yaklaşımları içselleştirmiş seçkinci statü gruplardır.

İlk olarak bu sözde liberaller "hükûmetin iktidarına sınırlama getirilmesi" temel ilkesinin tersine "hikmet- i hükûmetçi" bir yaklaşımla sorgulanamaz "güç"ü, hayırhâh ve "devrimci" olduğu varsayımıyla sahiplenmekte ve ona destek olmaktadırlar. Devlet ile özel bir ilişki geliştiren, ona sadık ve bağımlı bir burjuvazi de yaratan bu "liberaller" onun topluma müdahalesini sınırlamayı değil tam tersine artırmayı savunmaktadırlar.

İkinci olarak, bu gruplar "kamu yararı" ve değişik alanlarda "iyi"nin ne olduğunu belirleme konularında tekelciliği savunarak liberalizm ile taban tabana zıt bir yaklaşımı benimsemektedirler.

Batı tarafından, kullandıkları "özgürlük" söylemi nedeniyle "liberal" olarak yaftalanan seçkinci gruplar, gerçekte sadece liberalizmi değil çoğulculuk ve demokrasiyi de savunmamaktadırlar. Bunlara "liberal" pâyesi verilmesinde Tadros'un da belirttiği Batı davranış biçimlerinin benimsenmesi önemli rol oynamaktadır.

Muhafazakâr demokratlar 

Özgürlükçü söylem kullanan seçkinci statü gruplarının gerçekte özgür bir toplum değil, kitlenin "aydınlatılma" yoluyla kendilerine dönüştürüldüğü bir baskıcılığı hedeflemesi ve bunun aracı olarak da "devlet"i kullanması, Mısır ve Türkiye benzeri toplumlarda muhafazakârlığı demokrasi savunucusu durumuna getirmiştir. Merhum İdris Küçükömer'in "sağ-sol siyasî konumlar" üzerinden açıklamaya çalıştığı bu durum liberal, demokrat, muhafazakâr, solcu, sağcı benzeri kavramlar kullanılırken fazlasıyla dikkatli olunmasını zorunlu kılmaktadır.

Batı kamuoyunun, Oryantalist değer yargıları nedeniyle görmek istemediği bu muhafazakâr yaklaşım, Mısır ve Türkiye benzeri toplumların "özgürlükçü liberallerdemokrasi karşıtı muhafazakârlar" benzeri basmakalıp şablonlar üzerinden anlaşılmasını imkânsız kılmaktadır.

Bu yapılırken "muhafazakârlık"ın, üzerinde oluşan baskı nedeniyle demokrasi talebinde bulunan bir çizgiye kaymış olmasının, liberal bir pozisyona karşılık gelmediğinin gözden kaçırılmaması gereklidir. Toplumumuzda, Batı kamuoyunun nasıl olup da "liberaller"den daha demokrat olduğunu kavrayamadığı "muhafazakârlık"ın devlet karşıtı "liberal" bir yaklaşım olduğunun düşünülmesi kavram kargaşasını artırmaktadır.

Halbuki muhafazakârlığın, Türkiye ve Mısır benzeri toplumlarda "devlet"e karşı takındığı tavır özünde "devlet müdahalesinin sınırlanması" temelli "liberal" bir yaklaşım değildir. Bu alanda alınan eleştirel pozisyon müdahalenin seçkinci statü gruplarının ideolojik amaçlarına hizmet etmesinden kaynaklanmaktadır.

Muhafazakârlığın "kamu yararı" ve "iyi"nin tanımlanması alanlarında tekelciliğe karşı liberal tarafsızlık yaklaşımını savunmasını beklemek ise onun doğasına aykırıdır. Söz konusu toplumlarda muhafazakârlık demokrat tavır benimseyebilir ancak "liberal" olamaz.

Muhafazakârlığın seçkincilik karşıtı ve demokrasi yanlısı bir konum aldığı Mısır ve Türkiye benzeri toplumların temel sorunu bunun karşısında gerçek değil seçkinci ve ancak Oryantalist lenslerle görülebilen bir "liberallik"in yer almasıdır. Bu sözde "liberal"lik muhafazakârlığın Batı'dakinden çok daha demokrat ve değişim taraftarı bir çizgiye kaymasına neden olurken, gerçek liberalliği marjinalleşmektedir.

Demokrasi-liberal demokrasi 

Bu açıdan bakıldığında Tadros'un "Batılılar gibi" giyindikleri, buna karşılık "Batı'yı reddettikleri"ni belirttiği sözde liberallerin Mısır ve Türkiye benzeri toplumlarda "darbe destekçisi" olmaları son derece doğaldır. Onlar, özgürlükçü söylem kullanmalarına karşılık, seçkinci statü grubu üyeleri olarak, her türlü demokratikleşme çabasına karşı çıkmaktadırlar.

Bu toplumların "kimin yöneteceği" üzerine odaklanan "demokrasi"den, "kimin nasıl yöneteceğini" düzenleyen "liberal demokrasi"ye geçebilmesi ise "darbe destekçisi" sözde liberallerin yerini gerçek liberallerin alması, bunun neticesinde de "seçkinci statü grubu demokrat muhafazakârlık" kutuplaşmasının temel toplumsal tartışma ekseni olmasının sona ermesiyle mümkün olabilecektir.

SABAH

YAZIYA YORUM KAT