1. YAZARLAR

  2. Salih Tuna

  3. Kürt sorununu çözmezseniz olmaz mı?
Salih Tuna

Salih Tuna

Yazarın Tüm Yazıları >

Kürt sorununu çözmezseniz olmaz mı?

31 Ekim 2008 Cuma 05:09A+A-

Hülya Avşar bacımız da “Güneydoğu sorununu kadınlar ve anneler çözer…” diyerekten, “Kürt sorunu”na dadanmış.

Allah encamımızı hayreylesin!

Yanlış anlaşılmasın, Hülya Avşar veya Gülben Ergen'in memleket meseleleriyle ilgilenmesine karşı değilim.

Ayrıca, “reklâm kokan hareketler bunlar” yollu konserve lakırdılarla da kimsecikleri töhmet altında bırakmak istemem.

Nihayetinde, meçhule saygı prensibi vardır.

Lakin her önüne gelen de “Kürt sorunu”na bodoslama dalarsa halimiz nice olur!..

Dikkat isterim:

Mesele, Hülya Avşar'ın “Kürt sorunu”nu çözmek için kolları sıvaması değildir.

Mesele, Hülya Avşar'ın “Kürt sorunu”nu çözmesidir.

İşin vahameti tastamam buradadır.

Hülya Avşar'ın çözeceği sorunun başımıza nasıl bir sorun açacağını düşünsenize!

Sevgili Ertuğrul Özkök de “Kürt sorunu”nu kökten çözmeye çalışmıştı da, yüreğim ağzıma gelmişti.

Hani, “biz artık sonuç istiyoruz“ narasıyla, “yerel başbakan”ın yahut “yerel parlamento başkanı”nın gözlerinin ferini söndürecek, az kalsın Kuzey Irak'ı topyekûn haritadan silecekti.

Şükür ki şükür, “Kürt sorunu”nu çözememişti.

Maazallah, ya çözseymiş ne yapardık?

Kerameti kendinden menkul “seferberlik” emriyle alayımıza “celp” çıkaran Ertuğrul Bey'ciğimin aklına uysaydık, sonradan çekeceğimiz “ah-u vahlar” ne işe yarardı?

Neyse ki, verilmiş sadakamız varmış da ucuz atlattık.

Demem o ki; bir sorunu çözmek daha büyük bir soruna neden oluyorsa, o sorunu çözmemek, çözmekten evladır.

Mevzunun hassasiyeti Hülya Avşar'a bir an önce anlatılmalı, yol yakınken vazgeçirilmelidir.

Eyvahlar olsun! Ya inadım inat deyip de vazgeçmezse!

Ya Bekir Coşkun veya Yılmaz Özdil de ondan cesaret alıp, “Kürt sorunu”na el atarsa!

İşte o zaman başımıza kaynar suları boca etsek yeridir.

Bölgede dini inançların etkili olduğunu söyleyen Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un, terör örgütüne katılımların önüne geçilmesi için din adamlarının çok önemli olduğunu ve imamsız camilere bir an önce atama yapılması gerektiğini ifade ettiği bir dönemde, mezkur köşe yazarı insanlarının “Kürt sorunu”na el atması gerçekten de büyük bir talihsizlik olur.

Çünkü onlar her başörtülüyü cumhuriyet düşmanlığına, her mütedeyyini “göbeğini kaşıyan adam” veya “bidon kafa”ya, dini inançların etkili olduğu her yeri de “irtica”ya bağlamayı marifet bellemişlerdir.

Sakın “Kürt sorunu”nu çözmeye kalkışmasınlar, aman ha! Ancak ve ancak terör örgütüne katılımları artırırlar.

Uzun lafın kısası; herkes her sorunu çözecek diye bir kural yok.

Eh yani, herkes “Kürt sorunu”nu çözmezse ne çıkar?!

Zaten herkes “çözdüğü” için çözülmüyor.

Haddizatında cibilliyetine, meşrebine, her şeyden önemlisi de, dişine göre olmayan sorunlara asılmasın hiç kimse.

Bilip bilmediği konulara cumburlop dalmasın.

Mesela Bekir Coşkun, başörtülü hanımlara mahiyeti meçhul sersemsepet lakırdılarla akıllar satacağına, Ciner'in gazete işi yattı mı yatmadı mı; kafayı ona yorsun.

Emin Çölaşan'a şahitlik yapmakla yetinmesin.

Köşe yazarına sansür yapıldığını söylediği gazetede yazmayı sürdürmenin anlamını da fehmetmeye çalışsın.

Kankasının “Yazılarına sansür uygulandığı halde gazetesinde kalmaya devam eden haysiyetsizdir, şerefsizdir” sözü bu konuda mutlaka yol gösterici olacaktır ona.

Hulasa, işine baksın.

İlkesiz, usaresiz ifadelerle başörtüsü üzerinden zirzopluğa, hoppalığa kalkışmasın.

Başörtülüleri “Yokmuş gibi kadınlar” tesmiye ederek hayıflanacağına, “Varmış gibi kadınlar”ın hangi tecimevlerinde, hangi kuytularda, hangi randevuevlerinde “varlık” göstermek zorunda bırakıldığına hayıflansın.

Hülya Avşar'a gelince…

Onun selülit sorunu yok muydu yahu?

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT