1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Kürdü Hendekte Boğmak...
Kürdü Hendekte Boğmak...

Kürdü Hendekte Boğmak...

Hendek siyaseti olarak kavramsallaştırılacak uygulamaları ile, ellerine paslı NATO silahlarını tutuşturdukları Kürt gençlerine, hemen hiç bir rasyonel hedef koymadan, geleceğe dair hiç bir vizyon ve umut koymadan zalimce ölüm ve şiddet dayatılıyor.

07 Aralık 2015 Pazartesi 16:20A+A-

Mustafa Ekici / Yazar / Star

Umut bizi yaşama bağlar. Bir ideale gönül bağlamak, baş koyduğun idealden bağımsız olarak yüce bir eylemdir ve şüphesiz kayda değer bir erdemdir. Çünkü bir ideale baş koymakla kendinden başkaya, kendinden öteye muazzam bir değer atfetmiş, bu değer uğruna kendine dair bir zorlama, kişiselliğine dair bir fedaya girişmiş olursun ki bu gerçekten insan varoluşuna dair ciddi bir sıçramadır.

Nitekim bütün kutsama, içeriğinden bağımsız olarak bütün iman ve adanma, giderek bütün sanat ve ifade eşiği bu sıçramadan sonra meydana gelir. İnsan kapasitesine dönük bir zorlama olarak ‘iman’ içinde muhteşem bir umut barındırır.

İşte insanı insan kılan, sık sık her birimizi derdest eden bu ‘absürd’ yaşama, bu ‘kıyıcı ormana’, bu ‘zalim ve kalpsiz dünya’ya karşı bizi bir anlam ile donatan, her birimize bir ‘umut’ bahşeden bu ‘iman’dır.

Bu umuttur yaşamı bir bayrak gibi varlığın burcuna diken. Bir insanı bir insana meftun kılan, aşk ile dünyayı bir cennete çevirip, iman ile olmazı olduran bu umuttur. Bütün kutsal bu umudun ve ‘iman’ın etrafında örülür, bu umut ile dünya her sabah yeniden ve yeniden kurulur. Adalet, merhamet ve kutsal bu iman ve umut ile vücud bulur.

Buraya kadar bahsini ettiğimiz şey tamamen bireye dair, ruha ve gönle dair âteşin bir haldir.

Lakin bu âteşin hal, bu değerli adanma ve ‘iman’ eylemi bireysel umudun yanısıra topluma dair de muazzam sonuçlar doğuran, derin heyecanlar ve umutlar yaratan süreçlere de yol açar. İşte buradan itibaren elimize sağlam bir izlek almamız gerekir. Bütün bu muazzam insan volkanını, bu kuşatıcı ve tahrip edici insani eylemi, adalet ve merhamet üzere sevk edecek bir yol ve yordam üzerinde sabit kılmak gerekir.

İçinde merhamet ve adalet olmayan, insanı yüceltmeyen, insan varlığına dair gerçek bir koruma ve inşa etme hedefi gözetmeyen planlar, şeytani oyun ve izlekler üzerinde bu umut ve iman zamanla insandaki adanmayı çılgın bir şiddete, şiddet tapınısına, ölü seviciliğe, faşizme sürükler. Zamanla zıddına dönüştürür toplumları.

Emperyalizmin istediği gibi

İnsanlık tarihi, büyük iman ve adanmalarla girişilen mücadeleler, kişisel aşk destanları, zulümlere karşı muhteşem direnmeler, giderek devrimler, kahramanlıklar ve büyük toplumsal altüst oluşlar tarihidir. Bütün dinlerin temeli, siyasi hareketler ve yaşamı sürdürülebilir kılan anlam ve adalete dair sıçramaların temeli hep bu adanma ve umuttur.

Yüz yıl evvel emperyalizmin çektiği çitlerle neredeyse köy köy bölünen, hiç bir insani değer ile uyuşmaz bir kıyıcılıkta bir siyasa dayatılan İslam coğrafyasının en mağdur şubelerinden biri olarak Kürtlerin, dayatılan zalim siyasaya direnmeleri, buna dair bir adanma içinde olmaları, içlerinin bir özgürlük ve adalet umudu ile yanması kayda değer bir erdem, insanlık adına yüceltilmesi gereken bir eylemdir. Nitekim Müslüman Kürt halkı zalim rejimlere, emperyalizm artığı ve bekçisi siyasal düzenlere karşı oluşan isyana, siyasal hareketlere, içeriğinden bağımsız olarak muazzam sırt vermiş, ‘zari’ diyerek adeta içselleştirmiş, yoksunluklarına rağmen bu hareketleri desteklemiş, çok iç acıtan bir şekilde evlatlarının bu yollarda kurban edilmesini sineye çekmiştir.

Şimdi karşı karşıya kaldığımız siyasi süreci değerlendirirken, tarih içinde ‘haklı’ ve yüceltilmesi gereken umuda, fedakarca adanmalara rağmen son dönem ‘Kürt siyasasının’ neden dünya çapında bir ‘haklılık’, mazlum milletlere bir umut mercei olamadığını, üzerinde yürünen izlek ve yol ile izah etmemiz gerekir. Çünkü içeriğinden bağımsız olarak isyan, umut ve adanma bireysel düzlemde yaşama anlam katan bir olgu iken toplumsal ve siyasal düzlemde adalet ve insanı yüceltme amacına haiz bir izlekde değilse amaçsız bir şiddet çağrısından, ölümün estetize edilmesinden ve tedhiş/terör eyleminden başka bir anlama gelmemektedir.

Kürtler PKK sorunu

Nitekim Kürtlerin mazlumluk ve mağduriyetine isyan gibi çok meşru bir temele dayanan umut ve adanma ile yola çıkan Sol Kürt hareketi, bu yanlış siyasi yol üzerinden, Kürdün varettiği muazzam direnci adeta çarçur etmiş, kendilerine karşı mücadele ettiği emperyalizm bekçisi güç odaklarına dönüşmüş, kendi kendini inkar etmiştir. Irkçılık, faşizan Kürtçülük, din ve İslam karşıtlığı, Müslüman halklar arasında düşmanlık, batılı emperyalistlere vekalet gibi Kürdün ontolojisine ters ne varsa hepsine bulaşarak bu kirleri Kürt halkına “özgürlük hareketi” olarak sunmuşlardır.

Direnen mazlum asaletini, devrimci soyluluğunu, Kürdün kendinde içkin mertliğini sekter bir solcu/örgüt çıkarcılığı ile yok edip Kürdü emperyalist sömürgenin sopası haline getirmişleridir. Bütün devrimci birikimi hoyratça harcayıp barış, özgürlük ve adalet kavramlarını kürdün zihninde umutsuz birer boşluğa çevirmişlerdir.

Üç yılda 500 bin kişilik bir katliam yaşayan Boşnak liderlere, 60 yılı aşkın İsrail işgalciliğine direnen Filistin’e, yüz yılı aşkın Rus kıyıcılığına direnen Çeçenistan’a, onlardan çıkan derin ve evrensel mesajlara ve evrensel çaptaki haklılığa bakın, bir de Kürt adına siyasa dayatan ekiplerdeki neredeyse şiddeti ve ölümü kutsayan, bir halkı topyekun ölüme davet eden vizyonsuzluğa bakın, PKK yürütme konseyi üyesi Duran Kalkan’ın şu sözlerine bakın...

“Bir bütün olarak direneceğiz, ev ev, sokak sokak, mahalle, kasaba kasaba, dağ dağ, vadi vadi direneceğiz. Gençlik direnecek, kadın direnecek, 7’den 70’e halk direnecek. Barikat da kazacağız, hendek de, sokak başında direneceğiz, vadide direneceğiz, dağda direneceğiz. Halk direnecek, gerilla direnecek, yurtdışındaki insanlarımız direnecek, zindandakiler direnecek.”

Kürt halkı ödediği bedeller ve yaptığı fedakarlıklarla bundan çok daha iyisini hak ediyor.

Kırık yıllık savaşının ardından Kürtler adına mücadele ettiği savıyla destek bulan örgüt ve siyaset, günün sonunda Kürt halkında muazzam bir hayal kırıklığı, iç karartan bir umutsuzluktan başka bir şey var edememiştir.

Kürtlere ölüm vadetmek

Yukarıya sözlerini alıntıladığım, yaşları 70’e yaklaşan bu yaşlı amcaların yetmiş yıllık yaşamlarından ve 40 yılı bulan fiili mücadele ve savaş deneyimlerinden kendi ve halkları için çıkardıkları sonuç budur; hendek, barikat, ölüm.

Bu sözlerin hiç bir yerinde akıl, siyaset, jeopolitik, gelecek vizyonu, plan/proje, ama en kötüsü umut yoktur. Bu sözlerde umudu tükenmiş bir adamın, adanma ve ‘iman’ dolu, anlam ve umut için yanan gençleri, kadınları, çocukları kendi peşinden umutsuzca ve zalimce ölüm ve şiddete daveti vardır.

Sadece küçük kasaba ve ilçelerde kazdıkları hendeklerde değil, binlerce Kürt gencini akıl almaz bir kurmay cehaleti ile savaş uçaklarına siper eden, dağlarda kurda kuşa yem eden, bir mezar taşından bile yoksun kılan bu sapkın sol fantezisi peşindeki ekiplerin anlaması gereken, halkın bu zalimliğin ve ihanetin hesabını er geç soracağıdır.

Hendek siyaseti olarak kavramsallaştırılacak uygulamaları ile, ellerine paslı NATO silahlarını tutuşturdukları Kürt gençlerine, hemen hiç bir rasyonel hedef koymadan, geleceğe dair hiç bir vizyon ve umut koymadan zalimce ölüm ve şiddet dayatılıyor.

Kendilerinin de sık sık ifade ettikleri ‘Kürt özgürlük hareketi yalnız bırakılıyor, halk beklenen desteği vermiyor’ yakınmalarının temel nedeni de bu umutsuzluktur.

Şimdi Kürt halkının umudu başka mecralara akmaktadır.

Dedikleri gibi, dağda, ovada, hendek ve barikatta değil, mecliste, masada, salonda ve devlettedir. Halkın göstermiş olduğu yolu ve desteği, Şiilikle gözleri kör ve sapkın bir şiddete meyilli, inşacı değil yıkıcı bir ontoloji olan Pers, Rus ve nerdeyse günlük değişir şekilde batılı emperyalist sömürge güçlerinin peşinde, bir oraya bir buraya savuranlar, Kürt halkının bölgenin diğer halkları ile kaderini nasıl birleştirdiğini, nasıl derinden derine bir inşaa sürecine girdiğini ve kendilerini nasıl acı bir tasviyeye tabi tuttuğunu görememektedirler.

Kürt umudu büyütüyor.

Bölgenin kadim ve kardeş halkları ile, Araplar, Türkler ve diğerleri ile derin ve anlamlı siyasalar peşindedir Kürt.

Kürt umudu İstanbul ile, Şam ile, Erbil ile, Kerkük ile büyütüyor.

Kürt umudu Diyarbekir ile, Kudüs ile, Mekke ile büyütüyor.

80 yıllık mazlumluk ve mağduriyetinden insanlık, adalet ve merhamete dair umudu büyüterek kurtulacağını gayet iyi biliyor Kürt. İradesini her tür şiddet, tedhiş, terör, desise ve yalan ile gasp etmiş olanlara nasıl hesap soracağını, evlatlarını o ölüm hendeklerinden, o solcu barikatlarından, o kıyıcı ölümlerden nasıl kurtaracağının da hesaplarını bir bir yapıyor.

HABERE YORUM KAT