1. YAZARLAR

  2. Mustafa Karaalioğlu

  3. Korku devleti öyle mi?
Mustafa Karaalioğlu

Mustafa Karaalioğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

Korku devleti öyle mi?

26 Ağustos 2010 Perşembe 22:13A+A-

On yıllardır siyasette, kültürde, sanatta, sporda, yargıda, apartman yönetiminde, okul aile birliğinde, iş dünyasında, bürokraside ve medyada köşe başlarını tutan zümre bugün korkuyor. Tuttukları köşeleri garanti eden siyasal sistem demokratikleştikçe, o sistemi besleyen anayasanın değişme ihtimali arttıkça ve hepsinden önemlisi de tarih boyunca kaderine razı olan ülkenin gerçek sahipleri oyuna dahil olmaya başladıkça bu zümrenin korkuları artıyor.

Arttığını nereden anlıyoruz. Gittikçe soğukkanlılıklarını kaybediyor, ağızlarını bozuyor ve seviyelerini düşürüyorlar.

Kendisi gibi düşünmeyenden korkan, paylaşmaktan çekinen, farklılıklardan nefret eden bir zihniyetin korku tiyatrosunu izliyoruz. Yıllarca bu ülkenin hiçbir sorunuyla ilgilenmemiş, aksine her kritik anda ülkeyi küçümsemiş bir güruh şimdi en şoven cümlelerle vatanseverlik rolü oynuyor. Şahsi endişesi üzerine o sahte vatanseverlik şalını atarak kalabalık toplamaya çalışıyor.

İkinci sınıf kariyerine rağmen bu ülkede her zaman birinci sınıf muamele görmüş; aklına her estiğinde hakaretler yağdırdığı AK Parti döneminde yıldızı daha da parlamış ve AK Parti’nin yönettiği kurumlardan iş alacak kadar benimsenmiş bir piyanist bunu söylüyor...

Yönettiği gazete, tarihinin en büyük kârını AK Parti döneminde yaparken, orantısız reklam gelirleriyle rekorlar kırarken, bu sahte korku kampanyasının rantını süren gazeteci de bunu söylüyor...

Hayatı boyunca kazanmadığı parayı bu iktidar döneminde kazanan, “iş” ve “menfaat” kapıları kendisine ardına kadar açılan “sanatçı” etiketli bir başkası da aynı koroda söylüyor.

Yine bu dönemde serveti dört-beş kat artmış ve ne hükümet ne de devletten tek bir kem söz duymamış “işadamı” da korkudan bahsediyor.

Ya da son 8 yılda gündelik hayat konforu beşe-ona katlanmış bu ülkenin vatandaşı olmanın gururunu bütün dünyada yaşayan “seçkin-beyaz-sosyete” mensubu da aynı korkuyu terennüm ediyor.

“Kampanya” ile gerçek çelişiyor...

Tek bir cümle mantıklı gerekçesi yok ama sorulunca darbeciyi, andıçcıyı, faili meçhulcüyü savunacak kadar kimliğini deşifre ediyor.

Korkusu da zaten budur...

Asker siyasete karışamayacağı için, yıllardır gönül verdiği partinin iktidar umudu olmadığı için, toplum oyunu gördüğü için, maskeleri düşürdüğü için korkmaktadır. “Eski güzel günler” geride kaldığı için, ait olduğu küçük zümreyi koruyan kollayan asker-sivil bürokrasi artık takatten düştüğü için korkmaktadır.

Hasılı... On yıllardır katıksız bir mutlulukla imtiyaz süren o zümre bugün demokrasi geldiği için korkmaktadır.

Kendi korkusunu da ülkeye mal etmeye çalışmaktadır. Açıkça askeri çağırmaya utandığı için sivili kovmaya çalışmaktadır.

Geleneksel koruyucu kurumların dokunulmazlığı bittiği için, kendi ayrıcalıkları da bitmiştir, korkuları bundandır.

Seçim ve millet iradesi canlarını sıkmakta, demokrasi ağızlarının tadını kaçırmaktadır. Zira demokrasi paylaşmak, farklı olana tahammül ve en önemlisi de fırsat eşitliği demektir.

Adını korku devleti ilan ettikleri ülkenin, girdiği bütün seçimleri açık farkla kazanan başbakanının “Bu son seçimim, bırakıyorum” sözünü bile duymazdan geliyorlar. Bu nasıl bir korku devletidir ki “en korkulan isim”, hiçbir mecburiyeti yokken eşyalarını toplayıp gitmeye hazırlanabiliyor!

Ergenekon sanıklarının Başbakanı Hitler’e benzeten kitap yazabildiği, o kitabın rahatlıkla basılıp en ünlü kitapçılarda satılabildiği bir “korku devleti!”nde yaşıyoruz.

Ya da Emniyet Müdürlüğü koltuğunda otururken yüzlerce sayfa kitap yazıp ait olduğu kuruma, hükümete, devlete en ağır eleştirileri yapabilen insanların yaşadığı bir korku devleti! burası.

STAR

YAZIYA YORUM KAT