1. YAZARLAR

  2. Roni Margulies

  3. Kitlesel sol parti
Roni Margulies

Roni Margulies

Yazarın Tüm Yazıları >

Kitlesel sol parti

23 Eylül 2009 Çarşamba 12:11A+A-

Şu anda kitlesel bir sol partinin devasa yürüyüşler örgütlüyor olması gerekirdi.

Örneğin, 1 Eylül günü İstanbul’da “Barış, hemen şimdi” pankartının arkasında yürüyen 600 bin kişilik bir gösteri. Ankara’da biraz daha küçük, ama Kızılay’ı saatlerce trafiğe kapayan, sonra da Meclis’in önünde bir saatlik oturma eylemi yapan bir gösteri.

Örneğin, 12 Eylül günü “Tüm darbeciler yargılansın”, “Ergenekon davasının müdahilleriyiz” ve “Savcı Öz, yanındayız” pankartlarıyla tüm Taksim Meydanı’nı kaplayan, bir yandan Şişli’ye, bir yandan Tünel’e uzanan bir milyon kişilik bir gösteri.

Bu gösteriler gerçekleşmedi, çünkü böyle bir parti yok.

Geleneksel komünist partilerin yok olması, sosyal demokrat partilerin neoliberalizmi tümüyle benimsemesi ve devrimci partilerin küçüklüğü, bir zamandır Avrupa’nın her yanında aynı ihtiyacı ortaya çıkardı: Kitleler temsil edilmiyor, yeni bir sol parti gerek.

Neoliberal siyasetlere duyulan tepki ve savaş karşıtı hareketin yarattığı radikal seferberlik geniş kitleleri sola çekerken, bu sola kayışın örgütsel bir ifade bulması daha da önem kazandı.

Nitekim, birçok ülkede yeni partiler yaratıldı. Almanya’da Sol Parti, Fransa’da Yeni Antikapitalist Parti, Portekiz’de Sol Blok, Danimarka’da Kızıl-Yeşil İttifak, İngiltere’de Respect, İskoçya’da İskoçya Sosyalist Partisi, Brezilya’da P-Sol, savaş karşıtı hareketin, neoliberalizm karşıtı mücadelelerin içinden çıktı, bunların üzerinde yükseldi, geleneksel sol güçlerin ötesinde geniş, yeni ve genç kitleleri seferber etmeye çalıştı.

Bu partilerin bir ortak yönü de, sosyalist ve sosyal demokrat solun bazı kesimleri ile toplumsal hareketleri, kampanya aktivistlerini, örgütlü siyasete bulaşmamış kitleleri, azınlıkları, çevrecileri ve başkalarını biraraya getirmesi, getirmeyi amaçlaması.

Türkiye’de yeni bir kitlesel sol parti ihtiyacı benzer ama biraz farklı nedenlerden kaynaklanıyor. Ecevit’in “Karaoğlan” günlerinden beri ezilenlerin ve muhaliflerin oy verdiği “sosyal demokrat” parti Genelkurmay’ın sesi oldu, azgın milliyetçiliğin bayrağı haline geldi. Bu sabah okudum, Baykal’ın bayram mesajı şöyle: “Bu memleketin dürüst, namuslu aydınlarını, Silivri’de tutuklanmış olan gerçek aydınları, vatanseverleri saygıyla selamlıyorum.”!

Muhafazakâr ve neoliberal bir hükümet partisine karşı İslâm düşmanlığı yapan çok, ama hükümetin neoliberalizmine ve muhafazakârlığına karşı ne parlamentoda ne de sokakta bir muhalefet var.

Son yıllarda geniş kitleler siyaset meydanına çıktı, ama geleneksel solun anladığı, alışageldiği anlamda değil. Ankara’da 1 Mart 2003 günü tezkereyi engelleyen 100 bin kişi, her yaz Barışarock’a katılan on binler, Hrant’ın cenazesinde yürüyen 200 bin kişi, iklim değişikliğine karşı gösteri yapan ve genetiği değiştirilmiş organizmalara karşı imza veren on binler, Küresel BAK’ın binlerce etkinliğine katılan yüz binler, irili ufaklı düzinelerce işyeri direnişine katılanlar.

Bu genç, atılgan, yıpranmamış kitlelere hitap edebilecek bir parti yok. Doğal olarak milliyetçiliğe, ırkçılığa, savaşa karşı olan bu muhalif kitle CHP’ye elbette ilgi duymadığı gibi, mevcut sol partilerin hiçbirine de, yine çok anlaşılır nedenlerle ilgi duymuyor. Oysa, Avrupa’da olduğu gibi, burada da bu yeni kuşağın taleplerini, özlemlerini, başka bir dünya isteğini siyaset sahnesine taşıyacak, siyasi bir ifade verecek bir oluşuma ihtiyaç var.

İki yıl önce, Ufuk Uras ve Baskın Oran seçim kampanyalarından böyle bir oluşum çıkmak üzereydi ki.. çıkaramadık. Olsun. Geç olsun da güç olmasın. Şimdi yine yola çıkıyoruz.

Şöyle olabileceğini düşünüyorum yolumuzun. Az sayıda ortak talep oluşturmalıyız. Ayrılıklarımızı değil, birlikteliğimizi ön plana çıkaran, ama kırmızı çizgiler de içeren talepler. Örneğin: Kemalizme ve milliyetçiliğe netçe hayır; savaşa hayır; Kürt sorununa barışçıl çözüm; sınırsız düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü; herkese ücretsiz eğitim ve sağlık hizmetleri...

Amaç sosyalistleri biraraya getirmek de değil, sosyal demokratları biraraya getirmek de değil, bu talepler için çalışmak isteyen herkesi biraraya getirmek olmalı. Bu taleplerin altına imza atan herkese (sosyal demokratına, devrimcisine, türbanlısına, futbolcusuna) kapılarımız açık olsun. Türkiye’de yoksul olan, örgütsüz olan, işsiz olan, ezildiğini düşünen, sesi olmayan, başka bir ülke ve başka bir dünya isteyen herkesin sesi, bayrağı ve umudu olmaya çalışalım.

Bu talepler etrafında, hep birlikte, sokakta, tabanda, kitlesel kampanyalar şeklinde iş yapmaya başlayalım. Becerip beceremediğimizi 2011 seçimlerinde görürüz.

TARAF

YAZIYA YORUM KAT