1. YAZARLAR

  2. Mustafa Atav

  3. “Kimse Kusura Bakmasın, Kesinlikle Para var”…
Mustafa Atav

Mustafa Atav

Yazarın Tüm Yazıları >

“Kimse Kusura Bakmasın, Kesinlikle Para var”…

10 Haziran 2009 Çarşamba 18:00A+A-

Mış!..

AKP Genel Başkanı, fakir /fukara, garip/gurabanın halinden anlayan(!), halkın içinden gelen hem de koskoca TC. Başbakanının ağzında çıkan sözler bunlar.

Güya, teğet geçtiği söylenen krizin üstesinden gelinmesi için bilmem kaçıncısı hazırlanan teşvik paketinin açılmasının akabinde dile getirilen bu sözlere gülmeli miyiz, yoksa ağlamalı mıyız?

Yoksa…

Neyse!..

Farkındayım, biraz basit kaçacak ama gündemi bir başka açıdan ve Başbakanın ekonomiye dair geliştirdiği söylemden yola çıkarak ele almak istedim sadece.

Koskoca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bile “Ekonomi bahanesi ile Laiklik elden gidiyor!”

dediği yerde, biz de aslında “din elden gidiyor “ demişik çok mu?!!

*

Şu işe bakın!

İslam öğretisine ve inancına tabi olduğunu söyleyen, her seferinde Müslüman hassasiyetini dile getiren bir insan; kendisini baş tacı yapıp iktidar konumuna getiren fakir/fukara, garip/guraba dostu Bir Başbakan, halkının gözünün içine baka baka, gerçekte onların cebinde olmayan paranın hem de “kesinlikle” vurgusu yaparak var olduğunu söyler mi?

Söyledi işte ve biz de inandık!

Her fırsatta işçi, memur ve emekliyi enflasyona ezdirmedik diyenler; her asgari ücret zammı tartışmalarında verdikleri yüzde bilmem kaç kuruşla öncekilerden daha çok verdik diyenler, bir zamanlar sosyal refahtan, hak ve adaletten bahsetmiyorlar mıydı?

Bahsettiler evet…

Neymiş efendim!

Sosyal refah, sosyal adalet, eşitlik, özgürlük… vs. miş,mış;müş,muş!

Hep böyle avutulacak ve uyutulacak bir millet olup çıktık vesselam!

*

Şimdikilerin öncekilerden farkları neydi?

Haklarını yemeyelim…

Ve Umarım kızılmaz!

“Allah” diyorlar…

“Peygamber” diyorlar…

Namaz da kılıyorlar…

Ve hem de eşleri başörtülü..

Fark olarak yetmez mi?

Eee, biz de “eşi başörtülü Başbakan ve Cumhurbaşkanı” söylemine tav olduk ya, helal olsun, müstahaktır bize!

Sistem mühendisleri bu işi iyi biliyorlar…

Öyle ki; bilindik haliyle ölümü gösterip sıtmaya razı ettiler, şimdi bize kim ne yapsın ki?

*

Yıllardan beri muhalif ağızların, İslami söylemlerle parti kurup iktidara soyunanlar için “Bunlar din istismarcısı,dini kullanıyorlar,dini siyasete alet ediyorlar!” demelerine kızıp duruyorduk(!). Şimdi neredeyse onların o söylemlerine hak verme durumuna geldik!,

Yazık değil mi, ne hallere düştük!

İnsanların ümitleri, hem de “bir işçinin emeğinin hakkını alnının teri kurumadan verin” diyen bir Peygamber öğretisinin mensubu olarak, böyle mi boşa çıkarılır?

Güya onlar “Hakk” nedir iyi biliyorlardı!

O hakkın karşılığı, gerine gerine söyledikleri kendi maaşlarının neredeyse otuzda biri midir?

*

Kime ne söylüyoruz ki?

İnsana değer vermeyen, kendisine tabi olmayanı insan bile görmeyen laiklik; güya insanların kendi aralarından birinin iktidarını va’z eden ama aslında hem küresel ve hem de yerel derin güçlerin manipülasyon aracı olan demokrasi; yine özgürlüklerin teminatı olduğu söylenen ama aslında sistem mühendislerinin özgürlük garantisi olan liberalizmi baş tacı eden garip/guraba dostlarının yoğurduğu hamurdan ancak bu kadar sosyal adalet ve sosyal refah çıkar!

*

Onlar bazen yürekleri ferahlatırcasına beylik laflar ediyorlar,işi iyi biliyorlar yani..

Musalla taşına konulduktan sonra “Başbakan niyetine,Cumhurbaşkanı niyetine..” değil,”er kişi niyetine” denilerek cenaze namazının kılınacağını söylerken “İslami hassasiyet budur işte” diyerek mesrur oluyor ve aynı zamanda ümitleniyoruz; ama soralım şimdi:

Bütün bunları söyleyen biri, nasıl olur da sermaye gücünün kölesi kılınan ve asgari ücret olarak beşyüz küsur liraya mahkûm edilen insanların karşısında, üstelik işveren sendikalarının zam politikasını desteklercesine  “kesinlikle para var” der?

*

Asgari ücrete talim ettirilen insanların,zorla emekli edilmiş ve yok paraya ölümlerini bekleyen insanların ümitlerini ;“hak ve adaleti sağlamak bizim işimiz” ,(fakir/fukara, garip/guraba bizim dostumuz” söylemleriyle oya tahvil ederek iktidar olmadılar mı bunlar?

Şimdi okuyor ve izliyoruz, o insanların ümitlerini tazelercesine bazen bazı yerlerde gözyaşı döküyorlar.

Onlar, yani,uzlaşı siyasetinin mimarlarının düzenlediği bilmem ne olimpiyatlarında dinledikleri şiir, şarkı/ türkü ile gözleri yaşla dolan iktidar mensupları, geçmişte cafcaflı kelimelerle vaaz verip tavladıkları ve sonunda oylarını aldıkları halkın içine içine bir girseler de aslında nerelerde gözyaşı dökmek gerekirmiş bir görseler…

Ama ne gezer!

Artık sınıf atladılar, sosyal ve siyasal statüleri ve dahi banka hesaplarındaki miktarlar değişti…

Hoş, birçoğunun hesapları zaten kabarıktı ya, biz de söylenip duruyoruz işte!

Şöyle bir akşam yemeği niyetiyle girdikleri meşhur lokantalarda verdikleri hesap bile asgari ücretten fazladır onların.

Bir bayan yazarımızın dediği gibi bunlar insanı zorla komünist yaparlar!

Zorla sermaye düşmanı, zenginlik karşıtı yaparlar…

Ama yok, gâvura kızıp oruç bozmayız biz…

Bizim için “Allah var, problem yok” bunu iyi biliriz…

*

Şimdi, yanlış anlaşılmasın sakın; bizim meselemiz aslında para, pul değil…

Nasıl olsa kanaat sahibi olmak gibi bir erdemimiz var!..

Öyle öğrettiler bize!

*

Meselemiz, İslami hassasiyetlerimizi kendi iktidarlarının bekası için kullanan insanların bir daha bir daha oyununa gelmemek…

Ve Resulullah’ın dediği “Bir mü'min, bir (yılanın) deliğinden iki defa sokulmaz” sözünü hatırlatmak.

Öyle ki..

Biz komplo teorilerini iyi okur ve iyi biliriz!..

Her sohbetimizde global siyasetin Müslüman dünyayı kendi egemenliği altında sömürdüğünü bir marifetmiş gibi ağdalı ağdalı ifadelerle dillendirip dururuz!

Müslüman toplumların iktidarında olanların aslında birer kukla olduklarını her dem seslendirmeyi ödev biliriz!

Onlar iktidardadırlar ama muktedir değillerdir, demeyi de ihmal etmeyiz!

“Ilımlı İslam, Amerikan İslamı” gibi kurguların sahih İslam düşüncesine egemen kılınmaya çalışıldığından da haberimiz vardır!

“BOP” projesi üzerinde bir dolu yazılar okuruz, Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik anlamda rol model üstlendiğini ve sahih İslam düşüncesinin merkezi olan coğrafyayı ıslah etmek için görev aldığını; aslında bütün bu projelerde konu mankeni durumunda olduğunu duyar/işitiriz de bir türlü aynı deliğe elimizi sokmaktan geri durmayız ve bizi aldatanları hala iktidarda tutarız…

Yani biz her şeyi biliriz de hiçbir şey yapmayız!

Biz böyleyiz işte!

Sonra global krizle terbiye edilip, üç kuruş paranın derdine düşmüş bir vaziyette fakir/fukara, garip/guraba dostu(!) Bir Başbakan’ın ağzından çıkacak müjdeli haberleri bekleşip dururuz!

Garip, değil mi?

Bütün bu kurguların içinde rol model üstlenmiş bir iktidarın, varını yoğunu mevcut anayasal düzlemde kendi bekasını sağlamayı vazife edinmiş bir siyasal anlayışın halkının refah düzeyi için parmağını kıpırdatmasını nasıl bekleriz biz?

Onlardan birinin hemi de bir zamanlar para musluğunun, pardon, vanasının başında olan birinin müstakbel eşinin rüyaya yatarak keşifte bulunduğu ve çok karşı çıktıkları(!) Amerikanyanın en gözde hastanelerinde tedavi olmalarını kıskanmayalım sakın!..

Yine onlardan bazılarının güzel coğrafyamızın en güzide yerlerinde havuzlu villalarda yaşamalarına hased etmeyelim ve büyük büyük sermayelerle şirket kurmalarını kıskanmayalım ki zaten onlar oralarda asgari ücretle kaloriferci, hizmetçi, şoför yani işçi istihdam ediyorlar, az şey mi bu?

Bize müstahaktır, niye kızıyoruz ve alınıyoruz ki?

Birileri bas bas bağırıyor…

“Müslüman baronlar, Müslüman kapitalistler, Müslüman aristokratlar, Müslüman burjuvalar türedi ve hatta çoğaldı diye(Böyle nasıl Müslüman olunuyorsa artık!)”…

Para tam da onlarda var işte…

Yani, koskoca TC. Başbakanı boşa konuşmaz, bunu bilelim?

Var, diyorsa vardır!

Hem fakir/fukara, garip/gurabanın tamı tamına (527,13 TL) para nesine yetmiyor?

Basit mi kaçtı?

Olsun!

Böylesi basit meselelerin insanların düşün dünyasına zarar verdiği gerçeğinin altını çizmek istedim sadece…

Kimin rivayet ettiğini sorgulamadan Hz. Peygamberin şu duasını hatırlatırsam yanlış mı yapmış olurum?

---“Fakirlikten Sana sığınırım, darlık ve zilletten Sana sığınırım, zulüm etmekten ve zulme uğramaktan da Sana sığınırım”

*

Sahi,fakirlik/zilletten, zulüm etmek ve edilmekten Rabb’imize sığınmak acep nasıl olacak?

*

Birileri boşuna mı söylemiş ”Allah çok verip azdırmasın az verip bezdirmesin” diye…

Biz “azma” tarafına kulak verelim ,”bezme” tarafını ise boş verelim!..

Dedik ya, ne de olsa biz kanaat sahibiyiz!

YAZIYA YORUM KAT

2 Yorum