1. YAZARLAR

  2. KENAN ALPAY

  3. Kerç Boğazı’ndan Verilen Mesaj
KENAN ALPAY

KENAN ALPAY

Yazarın Tüm Yazıları >

Kerç Boğazı’ndan Verilen Mesaj

27 Kasım 2018 Salı 11:11A+A-

Rusya ve Ukrayna arasında süregelen gerilim 25 Kasım Pazar sabahında birkaç level birden atlayarak daha tehlikeli bir boyuta yükseldi. Her ne kadar Rusya ve Ukrayna arasında yapılan anlaşma gereği Kırım Körfezi’nde iki ülke gemilerinin de bölgede serbestçe seyredebileceğini kabul etmiş olsa da Rusya son dönemlerde Ukrayna limanlarına girip çıkan gemileri sıkıca kontrol ediyor. Gerilimi yükselten son gelişmeyse Rusya’nın Ukrayna donanmasına ait üç gemiye silahla müdahale edip el koymasıyla zuhur etti.

Avrupa’nın en geniş yüzölçümüne sahip ülkesi olan Ukrayna yaklaşık olarak Türkiye kadar bir coğrafi alana sahip durumda. Ne var ki; Kırım’ın yanı sıra Donetsk ve Lugansk gibi iki eyaleti Rusya tarafından işgal edilmiş halde. Sözde Donetsk Halk Cumhuriyeti, Lugansk Halk Cumhuriyeti ve Kırım Halk Cumhuriyeti olarak bağımsızlıklarını ilan ettiler. Ancak her üç cumhuriyet de para birimlerinden başlayıp askeri varlıklarına kadar kontrolü altında oldukları Rusya’ya bağlılar. Bununla birlikte Ukrayna’nın parçalanma sürecine girdiği süreçten bugüne çatışmalar, sabotajlar, suikastlar neredeyse kesintisiz bir biçimde Rusya’nın Kharkiv başta olmak üzere diğer eyaletleri de koparma siyasetinde ne kadar kararlı olduğunu gösteriyor.

Suçlamalar Peşin, Belgeler Uzakta

Odessa’dan yola çıkıp Mariupol’a giden iki gambot (silahlı küçük tekne) ve bir römorkörün önünü tankerle kesen, üstüne bir de römorkörü mahmuzlayan ve nihayet silahla müdahale eden Rusya donanmasına havadan iki savaş uçağı ve iki helikopter de eşlik ediyordu. Suçluyu ilan etme noktasında elbette Rusya son derece hızlıydı, her zamanki gibi. Çünkü Ukrayna gemileri yasdışı bir şekilde Rus karasularına girmiş ve bölgede deniz trafiğini durdurmuştu.

Rus İstihbaratı FSB ve Kremlin sözcüleri hiç tereddüt etmeksizin Ukrayna’yı tehlikeli manevralar yapmak, sınır güvenliği uyarılarını yok saymak, bölgede çatışmalı durum yaratmak başta olmak üzere bir dizi provokatif tutumla suçladı. Hatta bizzat Ukrayna Hükümeti tarafından Karadeniz’de Rusya’ya yönelik birkaç amacı birden olan kışkırtıcı eylemler için emirler verildiği de ilan edildi. Rusya bir taraftan silah kullandığını, gemileri 6’sı yaralı olmak üzere 23 mürettebatıyla birlikte alıkoyduğunu kabul ediyor fakat iş haklılığını ispat noktasına gelince “Ukrayna Hükümeti’nin provokasyon belgeleri yakında kamuoyuna sunulacak” deniliyordu.

Üç eyaleti işgal edilerek koparılmış Ukrayna halkı Kırım Körfezi’nde boğulmamak için Rusya Büyükelçiliği önünde öfkeli protestolar düzenlemekten başkaca seçenek görünmüyor yakın gelecekte. Devlet Başkanı Petro Poroşenko’ysa NATO üyesi ülkelerin liderlerini tek tek arayıp Rusya’ya karşı destek istese de aldığı cevap “gerginliği azaltın ve itidalli olun”dan daha ileriye geçmiyordu. NATO ve AB, Ukrayna’ya olan desteklerini yineliyorlardı tabii ki. AB hiçbir surette Kırım’ın ilhakını tanımayacağını tekrar ediyor gelişmeleri yakından takip ettiğini bir kez daha deklare ediyordu. Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne, egemenliğine vurgular yapılıyordu. Rusya'nın Kırım, Karadeniz ve Azak Denizi'ni askerileştirme çalışmalarının Ukrayna'nın bağımsızlığını tehdit ettiği kaydediliyor ve hatırlatılıyordu.

Sorunu gidermek üzere NATO veya AB’den hiçbir fiili hareket olmadığı gibi bağlayıcılık ifade eden resmi bir beyan da bekleyenler avuçlarını yalıyor. İş, Ukrayna Parlamentosu’nun 60 gün sürecek şekilde “seferberlik içermeyecek bir sıkıyönetim” düzenine geçilmesini düzenleyecek görüşmelere kalıyordu elbette.

Düşman Kampa İteklenen Müttefikler

Türkiye gibi Ukrayna örneği de pek çok açıdan güvenilir dost, askeri müttefik, stratejik ittifak gibi meselelerin nasıl bir mahiyet arz ettiğini “görünen köy kılavuz istemez” misali ortaya koyuyor. Amerika Birleşik Devletleri anlaşılan o ki Ukrayna ve diğer Avrupa Birliği ülkelerini bir süre daha Rusya ile araya alıp sıkıştırmaya devam edecek. Ukrayna ve Suriye’de bir kararsızlık, tereddüt veya kafa karışıklığı eseri olarak değil gayet planlı programlı bir biçimde Rusya’nın işgal ve tehdidine alan açan tarafın Amerika olduğu kimse için bir sır değil.

Madem Fransa ve Almanya öncülüğünde Avrupa Birliği ülkeleri NATO’dan ayrı bir Avrupa Ordusu kurmaya niyetlenip bunu açıkça telaffuz etmişlerdi Amerika da fırsatı bulmuşken “hodri meydan” demekteydi. Amerikan Başkanı Donald Trump’ın Suudi Arabistan’a yönelik sarf ettiği “bizim askeri desteğimiz olmasa iki hafta saltanatınızı koruyamazsınız” sözü Fransa’ya dönünce daha az acımasız ve başa kakıcı değildi: Emmanuel Macron Avrupa'nın ABD, Çin ve Rusya'dan korunmak için kendi ordusunu kurmasını öneriyor. Ama Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında Almanya vardı. Peki, bu Fransa açısından nasıl gelişmişti? ABD ordusu gelip yetişmeden önce Paris'te Almanca öğrenmeye başlıyorlardı. NATO için öde ya da ödeme.

Amerika’nın Türkiye kadar Almanya ve Fransa’yı da terbiye etmeye, tümden teslim almaya yönelik bir siyaset yürüttüğü aşikâr. Rusya, Çin veya İran’ın iktisadi, ticari, diplomatik veya askeri başarısından daha çok Amerika’nın yıkıcı, kırıcı, itici politikalarıyla bölgesel ve küresel bir yeniden yapılanma arayışına mecbur kalıyor taraflar. Kerç Boğazı’nda, Kırım’da, Donetsk ve Lugansk’taki işgal salt olarak Rusya’nın kudretinden veya Ukrayna’nın zayıflığından kaynaklanmıyor. Amerika ve Rusya arasında enteresan bir denge işliyor adeta. Müttefiklerini daha sıkı terbiye etmek üzere diğer kampa itekliyorlar sanki.

Yeni Akit

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum