1. YAZARLAR

  2. Nasuhi Güngör

  3. Kanın muhakemesi
Nasuhi Güngör

Nasuhi Güngör

Yazarın Tüm Yazıları >

Kanın muhakemesi

21 Ağustos 2009 Cuma 15:30A+A-

Dünkü ‘Saadet Partisi ve Kürt Açılımı’ başlıklı yazıma pek çok okur tepkisi aldım.

Gördüm ki kafalar bir hayli karışık.

Aynı siyasi partiye gönül veren bir kitleden, birbirine taban tabana zıt mesajlar almak doğrusu hayli dikkat çekici.

Son dönemin fırtınalar koparan açılımının Türkiye için ciddi bir umut olduğunu düşünenler de var. Tam tersine olup bitenin bir Amerikan projesi olduğunu ve eninde sonunda ülkeyi bölünmeye götüreceğini düşünenler de. Kuşkusuz tüm bu düşüncelerin ortak paydası samimi oluşları.

Bu nedenle açılım sürecinde herkesin, ama herkesin düşüncesini, tepkisini, eleştirisini, hatta öfkesini dikkate alan ve dinleyen bir üslubu bulmak zorundayız.

İktidarın sorumluluğu bu noktada bir kat daha artıyor. Çünkü yapmak istediğini toplumun geniş kesimlerine anlatmak, dahası ikna edici olmak zorunda.

*** 

Doğrusunu söylemek gerekirse, sadece dün ortaya çıkan siyasi açıklamalara baksak, bu konuda umutlu olmak hayli zor.

Muhalefet son derece sert açıklamalar yapmayı sürdürüyor. Üstelik bunlar anlık patlamalar filan değil. Tam aksine üzerinde düşünülmüş ve çalışılmış metinler. Benzetmeler, ağır suçlamalar, toplumun sinir uçlarına dokunan tuhaf sözler birbiri ardına geliyor.

İktidarın bu konuda attığı adımlar elbette eleştirilebilir. Eksik, hatalı veya yetersiz de bulunabilir.

Ne yapmak istediğini doğru dürüst paylaşmamakla da suçlanabilir.

Bunların hepsi sağlıklı bir toplumun ve siyasetin işaretidir; olmaması durumunda endişe etmek gerekir.

Lakin kabul edelim ki, özellikle muhalefetin ifadelerinde, gözlerinden fışkıran öfkede, vücut diline, ses tonuna

yansıyan üsluplarında ciddi bir sorun var.

Sahipsizlik duygusunu derinleştiren, kin ve intikam duygularını tahrik eden bu yaklaşımların, zaten çözmek için çırpındığımız sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getirdiğini ne zaman göreceğiz.

Sorun zaten ayrışma değil mi?

Sorun zaten aynı çatı altında yaşayan insanların kendisini o ülkeye ait hissetmemesi değil mi?

Bunu daha ileriye taşımak, sözgelimi iktidarın ya da devletin bu anlamdaki projesini başarısız kılmak önümüze nasıl bir fatura getirecek?

Kanı durdurmak için yapılan bir tartışmayı, tekrar ve tekrar aynı bataklığa çekmenin mantığı nedir?

Shakespeare’in dediği gibi, ‘Kanın muhakemesi yoktur’.

***

Yanımdan hiç ayırmadığım küçük defterlerden birine şöyle bir cümleyi not et

mişim:

‘İktidar gibi iktidarsızlık da sürekli olarak ifsat edilebilir.’

Yazık ki nereden alıntı yaptığımı kaydetmemişim.

Fakat bugün yaşadıklarımızı nasıl ifade edebilirim derken gözüme çarptı.

Kuşkusuz iktidarda olmak size her istediğinizi yapma hakkını vermiyor.

Ama aynı şekilde muhalefet olmak da sizi aklınıza estiği gibi konuşacak bir özgürlük bahşetmiyor.

*** 

Kısmetse bu yazıyla birlikte Ramazan ayına girmiş olacağız.

Oruç tutan ya da tutmayan milyonlarca insanın paylaştığı muhteşem atmosfere bir kez daha tanık olacağız.

Umud edelim ki, oruçla birlikte yoğrulan sabır, tahammül ve sıcaklık, bize ne söylediğimizi ve nasıl söylediğimizi gözden geçirmek için bereketli fırsatlar versin.

Hepinizin Ramazan ayını tebrik ediyorum.

STAR

YAZIYA YORUM KAT