1. YAZARLAR

  2. Mehmet Çağdış

  3. Kalem Suresi ve Direnişçinin Güncesi -2
Mehmet Çağdış

Mehmet Çağdış

Yazarın Tüm Yazıları >

Kalem Suresi ve Direnişçinin Güncesi -2

23 Eylül 2008 Salı 21:55A+A-

Ey itaat eden;

“Yalanlayanlara itaat etme” Onlarla arzu ettikleri gibi buluşma. İyi bir tüccar gibi pazarlık edesiniz, el sıkışasınız, orta noktada anlaşasınız isterler. Din bütündür. Bir harfi diğerinden geri kalacak değildir. Kitabın Fatiha’sı da, Nas’ı da birdir. Amenna ve saddakna. İnandık diyenler; kitabın bir kısmına uyup bir kısmını terk etmek üzere söz mü verdiler ki yalanlayanlarla masaya oturmaktan çekinmezler? Cahiliyenin tüm kurum ve kurallarıyla pazarlık içerisine girip el sıkışanlar; tuttukları ellerden ne kazanmakta, nelerden vazgeçmektedirler? Filistinli çocuğun kanına bulaşmış o eli tutanı da; dünkü halini de unutma?

İktidar sahipleri mensubu bulunduğun inancın bir tek parçasından vazgeçmen için yüzlerce taviz verebilirler. Sen dimdik dururken mahallenden bazı kişiler iktidar hırsıyla makamlara talipli olabilirler. Hatta bunun için taviz vermekten, politika yapmaktan, pragmatist söylem ve eylemler geliştirmekten geri de durmayabilirler. Devrimci kimliği kuşanmış bir Müslüman hiçbir zaman hedefini iktidar sahiplerinin makamlarıyla sınırlayamaz. Onun hedefi de, yöntemi de kendine özgüdür. Allah’ın iktidar takdir edeceği güne inanarak, merhaleyi gözeterek “iman, arınma ve dayanışma” bilinciyle Kur’an toplumu için çalışır.

Böyle bir toplumun inşasını hedefleyen her direniş eri; tüm tağuti yapıyı, onun işlevselleşmiş hali olan düzeni/sistemi reddetmede açık tavra sahip olmalıdır. Devleti sahiplenen, sağcı, milliyetçi, muhafazakâr, toplumcu, coğrafya ve tarih yüceltici söylemler metodu zaaflı kılar. Tağuti sisteme karşı oluşturulacak yöntem net ve devrimci bir söylem gerektirir. Bu tavır muhatap olunan toplumla açıkça paylaşılmalı ve elin içi toplumun yüzüne net olarak gösterilmelidir. İslami mücadele toplumdan soyutlanarak, hayatın içerisinden koparılarak, mağaralara çekilerek, “ilkel robinson”luğa soyunularak yapılamaz. İslami mücadele bizzat hayatın orta yerinde, muhatap olunan toplumun evlerinde, çarşılarında, meydanlarında; karanlıklara sığınarak değil, gün ışığına çıkarak, kamusal ve özel alanlarında yapılır.

Mücadele Âdem’le başlayan ve kıyamete kadar devam edecek bir süreçtir. Hedefi küçülten, dünyevileştiren bir mücadele İslami değildir. Öyle olduğunu ileri sürenler gerek yürüdükleri yolda, gerekse de nihai varış noktasında asıllarından uzaklaşır, yöntemin ve hedefin rengine bürünürler. Bugün çevrene dönüp bakarsan dün hedefini iktidar olarak belirleyenlerin gelip gelebildiği son hali de rahatlıkla çözümleyebilirsin.

İman edenlerle inkârcılar arasında sürekli bir mücadele vardır. Anlaşmaları mümkün değildir. Kâfirlere karşı şiddetle muhalefet et. Babalarının dinine çağıranlara, düzenlerini devam ettirmek için sana el uzatanlara asla boyun eğme. Herkese karşı yumuşak huylu, merhametli ol, ama konu dinin ölçüleri olunca milim şaşma. Onlar isterler ki, susasın. Mağarana çekilesin. Düzenlerine laf etmeyesin. Aralarındaki sömürü uzlaşmasını dillendirmeyesin. Gemi yürüsün ama su dalgalanmasın. Sınıfsal ayrışmaları, ruhbanlıkları, tekkeleri, ilim sömürüleri sürsün. Şatafatları sönmesin. İsteyen buna ortak olsun. Ona laf etmesin. İnançlarına, ritüellerine karışmasın, düzenlerine çomak sokmasın. Camiler açık kalsın. Namazlar kılınsın. Lakin o namaz sahipleri caminin yanı başında çöp toplayan mazlumu görmesin. Mekkeliler de Ebu Talip’e gidip demişlerdi ki; “Yeğenin tanrılarımıza söz söylüyor, dinimizi aşağılıyor, fikirlerimizi saçmalık olarak nitelendiriyor, atalarımızı sapıklıkla suçluyor.” Cevap açık ve şiddetli idi: “Bir yanıma güneşi, bir yanıma ayı verseler yine de vazgeçmem.”

O iktidar sahipleri aslında bir arada da değillerdir. Perdeler arkasından birbirlerine oyunlar oynarlar. Lakin mevzu dinin beklentilerine geldiğinde bir anda oturup uzlaşırlar. Onlara karşı dik ve direngen ol. Sarsılma. Top yekün “la” de.  Boz oyunlarını. Pazılın parçaları gibi olduklarını, bütünü oluşturmak gerektiğinde çok rahat kol kola girebildiklerini unutma. Yani sistemin; kişiliklerden, kurumlardan bağımsız bir varlığı olmadığını bil. Kinin seni adaletsizliğe de sürüklemesin. Haddi aşanlara karşı tavrın yine Allah’ın çizdiği hudutlar çerçevesinde olsun.

II

Ey güzel ahlak yolcusu;

“Yemin edip duran aşağılıklar, herkesi kınayanlar, söz getirip götürenler, hayra engel olanlar, saldırganlar ve günahkârlara, kaba soysuz ve alçaklara itaat etme.” Direnişi ve takvayı kuşananlar ahlakını Allah’ın terazisine koyma kararlılığı ve cesaretinde olanlardır. Bundan imtina edenlerin, küçük övgüler karşılığında cenneti bırakanların vay haline. Dine sımsıkı sarılan bir kişilik sağlam ve eksiksiz düşünce pratiğine, sarsılmaz, kavi bir iradeye, dengeli ve işlerlik kazanmış kimlik ve yapılanmaya, bu kimlik ve yapıyı sürekli kılacak, diriliş ateşini harlayacak vasat bir heyecana ve özgüvene sahip olmalıdır.

YAZIYA YORUM KAT

2 Yorum