1. YAZARLAR

  2. Nagehan Alçı

  3. Kabataş görüntüleri 8 ay kimin elindeydi?
Nagehan Alçı

Nagehan Alçı

Yazarın Tüm Yazıları >

Kabataş görüntüleri 8 ay kimin elindeydi?

17 Şubat 2014 Pazartesi 15:50A+A-

Savaş ortamında sağlam zemin bulmak dünyanın en zor işidir. Bu gün Türkiye de bir algı ve operasyonlar savaşından geçtiği için attığımız her adımın altına önce büyük bir dikkatle bakmak şart. Bu nedenle birkaç gündür Kabataş görüntüleri üzerinden kopan kıyamete ihtiyatla yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum. Olayın yaşandığı iddia edilen günlerde ortada genç bir kadın vardı. Meslektaşlarımıza yaşadığı inanılmaz vahşeti anlatıyordu. Bu kadarla da kalmıyordu. Emniyete de bu beyanlarda bulunmuştu. İfadesi şu an elimde. Kan dondurucu bütün detaylar var o ifadede. İfadenin yanı sıra darp edildiğine dair rapor da vardı. Üstelik bu hanımla konuşan meslektaşlarımız vücudundaki morlukları gördüklerini söylüyorlardı.
Şimdi bütün bunları unutup ‘yalan, siyasi manipülasyon’ demek biraz kolaya kaçmak olmaz mı? Böyle bir algı savaşının ortasında polis teşkilatının servis ettiği bir görüntüye temkinli yaklaşmak gerekmez mi? Unutmayalım, bu servisi Gezi’de protestoculara terör uygulayan polisler yapıyor. Ben 31 Mayıs akşamındaki sert müdahale ile ilgili şüphelerimi 2 Haziran’da yazmıştım. 
Bugün‘paralel ekip’ denilen ekibin işi olabileceğini söylemiştim. Hükümetin Gezi’deki en büyük hatası devlete hakim görünmek adına bu polislere sahip çıkmasıydı...

Belli ki görüntüler algı savaşının bir parçası. Yoksa bu kadar zaman sonra ortaya çıkmasını nasıl izah edeceğiz? O zaman akıllara iki soru geliyor: Görüntüler üzerinde oynanmadıysa, ekleme, çıkarma yapılmadıysa, yani Z.D.’nin anlattıkları hayal ürünüyse polis bu kayıtları neden sakladı? Bu yalana neden müsaade etti? Oynandıysa bu yeni operasyon önceden planlanan, 17 Aralık sürecinin devamı mı, yani ta en baştan planlı mı hangi görüntünün ne zaman çıkacağı, hangi operasyonun ne zaman yapılacağı? Öyleyse sırada neler var? Bunlar neden engellenemiyor?
Ben dün Elif Çakır’ı aradım. Z.D. ile ilk konuşan gazeteci o. Olayı detaylarıyla kamuoyuna ilk kez aktaran da. ‘Biz o günlerde kızın ifadesi yetmez. Görüntüleri de muhakkak izlemeliyiz, diyerek kamera kayıtlarının peşine düştük. Yusuf Ziya Cömert (Star gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni) ile Vali Hüseyin 
Avni Mutlu ve Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’dan yardım istedik. Bize kayıtların olmadığı söylendi. O günlerde olmayan kayıtların şimdi nasıl ortaya çıktığını bilmiyorum ama benim karşımda ağır travma altında, vücudunda morluklar olan bir kadın vardı’ dedi. Z.D. ile ikinci olarak görüşen gazeteci ise Balçiçek İlter. Onunla da konuştum. Kendisi de yazdı zaten. ‘Ben gördüğümü yazdım, yanlış yazdıysam gördüklerim ve duyduklarımın yanıltmış olmasındandır’ diyor. Soruşturmanın eski savcısı ise o görüntülerin devamının olduğunu söylüyor. Büyük bir bilgi kirliliği yaşanan günlerden geçtiğimiz kesin. Görüntüler kadar bunların neden ve nasıl şimdi ortaya çıktığının, 8 ay boyunca kimlerin bu görüntüleri ellerinde tuttuğunun da peşine düşmeliyiz...

Pierre Loti’yi koruyalım

İstanbul kozmopolit, renkli bir dünya şehri. Bu vasfının altında farklı kültürleri, değerleri barındırması var. Bu değerlerden biri de Pierre Loti okulları. Fransız Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olan, hem Türk hem de Fransız çocuklarına eğitim veren okul 2. Dünya Savaşı’nda kurulmuş ve bugünlere kadar gelmiş. Son günlerde kulağıma birtakım sıkıntılar yaşandığı, Fransa’ya bağlı çalışan öğretmenlerle ilgili prosedürel sıkıntılar çıktığı geliyor. Halbuki böyle değerler korunmalı. Umarım Fransa Devlet Başkanı Hollande’ın başarılı ziyareti makro politikadaki olumlu yansımalarının yanı sıra bu mikro soruna da çare olur...

Milliyet

YAZIYA YORUM KAT