1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. İstikrarlı büyüme rakamlarının ardındaki istikrarsızlık!
İstikrarlı büyüme rakamlarının ardındaki istikrarsızlık!

İstikrarlı büyüme rakamlarının ardındaki istikrarsızlık!

Pazartesi gününün ilk saatlerinden itibaren gece yarısı verilen kararların bir sonucu olarak TL, tüm zamanların en düşük seviyesine geriledi. TL yaklaşık olarak yüzde 15 değer kaybetti.

22 Mart 2021 Pazartesi 15:47A+A-

HAKSÖZ HABER

Faizlerin düşürülmesi endişesi TL’nin değerini düşürdü

Türk Lirası, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hafta sonu gece yarısı merkez bankası başkanını görevden almasının ardından Asya borsalarında değer kaybetmeye başladı. Görevden alınan Merkez Bankası’nın yerine faizleri düşüreceği düşünülen bir başkanın atanması fikri ise borsada spekülasyon etkisi yarattı.

Pazartesi gününün ilk saatlerinden itibaren gece yarısı verilen kararların bir sonucu olarak TL, tüm zamanların en düşük seviyesine geriledi. TL yaklaşık olarak yüzde 15 değer kaybetti.

Naci Ağbal göreve gelir gelmez faiz oranlarını artırarak TL’nin dengesiz seyrini dengelemek istedi. Bir süre daha TL, döviz cinsi paralar karşısında direnebildi. Ancak son siyasi kararlar ve gece yarısı görevden almalar Türkiye’ye olan güveni sarsarak borsalarda TL aleyhine işlemlere yol açtı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaklaşık yüzde 16'lık enflasyonu düşürmek için çabalayan ve liraya değer kaybettirmek uğruna faizleri arttıran Ağbal'ı “görevinden af etti”.

Faiz İslam dinine göre kesin olarak haram olan bir eylem. Türkiye’nin uzun yıllardır yöneticiliği yapan Erdoğan’ın da açıkça faize karşı olduğu biliniyor. Kapitalist düzen ve sistem ise çalışmadan sadece faiz üzerinden bile milyarlarca doları borsa üzerinden kazanıyor. Haliyle Erdoğan’ın faiz politikalarını bitirmek için faizi asgari düzeye indirme çabaları kapitalist sistemler için büyük bir tehdit oluşturuyor.

Türkiye’de son yaşanan siyasi olaylar da ekonomiyi olumsuz etkiliyor. Erdoğan’ın gece yarısı aldığı kararlar Türkiye ekonomisini etkilediği gibi toplumun endişelerini ve sıkıntılarını da arttırıyor.

Türkiye pandemi koşullarında ekonomileri iyice daralan ülkelere nazaran üretimde öne çıkarak dünyanın en çok büyüyen 2. ülkesi oldu. Buna rağmen ekonomideki ve siyasetteki çalkantılı hareketler büyüyen ekonominin ardındaki gizli tehlikeleri açığa çıkarıyor: Enflasyon ve TL’nin değer kaybı.

Türkiye'de 2020 yılı enflasyon oranı 14,6 olarak açıklanmıştı. Ancak bağımsız araştırmacılar ve tüketici derneklerinin alternatif enflasyon hesaplarına göre, halkın hissettiği "gerçek enflasyon" yüzde 36,7 ile yüzde 50 arasında değişmekte. Faize karşı alınan önlemler siyasi kararlar ile günlük reçeteler olmaktan öteye geçemedi.

Eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın işlerin en kötüye gittiği vakitte “görevinden af edildiği” hatırlandığında insanların aklına, “Madem iyi ve yetenekli bir ekonomist idi neden görevinden ayrıldı ve şu anki ekonomik tablodan o sorumlu değil mi?” soruları geliyor. Türkiye yönetimi ise ekonomide aldığı kararları halka açıklamak yerine, gece yarısı yaptığı hamleler ile ekonomideki gidişatın olumsuz sorumluluğunu paylaşmaya yanaşmıyor.

 

TL’deki değer kaybının düşüşü sadece Merkez Bankası Başkanları yüzünden mi oluyor yoksa ekonomideki istikrarsız “büyüme”den mi kaynaklanıyor?

Eski bir bankacı ve eski bir AK Parti milletvekili olan Şahap Kavcıoğlu'nun cumartesi günü erken saatlerde göreve atanması; Erdoğan'ın 2019 yılından bu yana “değiştirdiği” üçüncü Merkez Bankası Başkanı oldu.

Haliyle istikrarlı ekonomik büyümenin ardında, istikrarsız bir yönetim anlayışı olduğu ortaya çıktı. Görevlendirmelerden kaynaklanan bir sorun olduğu düşünülmese dahi Merkez Bankası Başkanlarının sürekli olarak değiştirilmesi ekonomideki dalgalanmaları tetikledi.

Merkez Bankası Para Piyasaları Kurulu(PPK) aldığı ve alacağı kararlarla ekonomideki faiz oranlarını belirliyor. Son üç başkan değişikliğinde de PPK üyeleri değişmedi. Alınan kararlar sadece Merkez Bankası Başkanı’na has olamayacağına göre, sorumluluk tek başına Merkez Bankası’nın Başkanına mı yüklenmeli yoksa alınan kararların şahsi olmadığı, kurum kararları olduğu ifade edilerek PPK üyelerinin de görevden alınması gerekmez miydi? Görünen o ki sadece başkanlar sorumlu kabul ediliyor.

TL cuma günü 7.21 seviyesinden 8.58’e kadar değer kaybetti. Gün içi kırdığı rekoru ile de tüm zamanların en kötü düşüşünü yaşadı.

Westpac kıdemli döviz stratejisti Sean Callow, "Lira, değerinin koruyucusunun pozitif reel faiz oranlarıyla desteklenen istikrarlı bir para birimi umutlarını paylaşmamasından korkan yatırımcılar tarafından eziliyor." diyerek sermaye sahiplerinin borsadaki eylemliliklerine dikkat çekti.

Merkez Bankası Başkanları değişirken PPK üyelerinin değişmemesi siyasi kararların tek başına TL'de değer kaybına yol açmadığını gösteriyor. 

ppk-uyeleri.jpg 

 

Lira lunaparktaki hız treni gibi düşüyor

Olası bir senaryoya göre TL bugün itibariyle Avrupa borsalarında da değer kaybetmeye devam edecek.

Yüzde 15 değer kaybetmesi öngörülen TL’nin sürekli olarak düşüşler yaşaması, lunaparktaki oyuncaklar gibi hareket ettirilmesine bağlanıyor.

Sermaye sahiplerinin de istikrarsızlıkları lehlerine çevirmek için giriştikleri hamleler TL’nin sürekli değer kaybını tetikliyor.

Çoğunlukla büyüme yanlısı politikalardan dolayı TL borsada değer kaybederken, Türkiye'deki politika kararlarının düzensiz doğası da bu durumu tetiklemeye devam edecek görünüyor.

Ekonomistler, merkez bankasının bağımsızlığına ilişkin endişelerin Türkiye’nin hızla yükselen ekonomisini ve rekor dolarizasyonunu daha da kötüleştirdiğini ve geçen yılki lirayı desteklemek için döviz müdahalelerine yönelik alışılmışın dışında ve maliyetli politikaya yol açtığını söylüyorlar.

Lira, 2018’deki kur krizinden bu yana değerinin yarısını kaybetti. Ve ekonomideki istikrarsız politikalar ile siyasi hamleler bu düşüşün karşısında duramıyor. İktidarın ne yapacağı ise halka açıklanmadığından bir bilinmez olarak sonuçları ile karşımıza çıkmaya devam edecek görünüyor.  

 

HABERE YORUM KAT

4 Yorum