1. HABERLER

  2. KÜLTÜR SANAT

  3. İslamofobik Bir Söylem ve Home Land Dizisi
İslamofobik Bir Söylem ve Home Land Dizisi

İslamofobik Bir Söylem ve Home Land Dizisi

​​​​​​​İsrail TV dizisi Hatufim uyarlaması olan Home Land, ABD’nin işgal ettiği ülkelerde CIA’nın oynadığı kanlı oyunlar etrafında örülen bir hikaye.

15 Mart 2019 Cuma 22:58A+A-

Münevver Sofuoğlu / Haksöz Haber

"Bir şeyin gerçek olmasından daha önemli olan, o şeyin gerçek olarak algılanmasını sağlamaktır." Henry Kissinger, ABD Dışişleri Eski Bakanı

Napolyon,  askerle birlikte bir ordu alim, sanatçı, gezgin, düşünür, tarihçi ve arkeologla Mısır'ı işgal eder. Bu işgal esnasında Mısır özelinde Şarkın biyografisini çıkartır. Ve mahiyetindekilere: “Araplar kendi kendini yönetemez. Bu kabiliyete sahip değiller.  Onlara ona göre davranmak gerekir.” diye hitap eder. Yani Doğu kendini tanıyamaz, yönetemez, konuşamaz. Batı kendini yönettiği gibi Doğu’yu da yönetir, bir kimlik tanımı yapar ve Doğu adına konuşur. Kısacası kendini yönetmekten aciz olan Şark’ın yönetilmesi gerekir (Oryantalizmin Eleştirel Kısa Tarihi / Yücel Bulut). Bu anlayışıyla yetişen Batılı zihniyet demokrasi kılıcıyla İslam coğrafyasının altını üstüne getirdi.

İsrail TV dizisi Hatufim uyarlaması olan Home Land, ABD’nin işgal ettiği ülkelerde CIA’nın oynadığı kanlı oyunlar etrafında örülen bir hikaye. Dizinin konusuyla ABD hükümetinin İslam coğrafyasındaki saldırıları, politik oyunları, ikiyüzlülüğü ve şiddet sarmalı arasında bir iç içe geçişlilik söz konusu. İşgal bir diziye, dizi ise bir savaşa dönüşmüş. ABD, Suriye, Irak, Pakistan ve diğer ülkelerde nasıl bir zulüm uyguladıysa, Home Land diziside de aynı yoldan yürümüş.

2011 yılında yayınlanmaya başlayan ABD yapımı politik gerilim Tv dizisi Home Land, 11 Eylül saldırıları arka planına sahip. Sanatın, teknolojinin, kalemin savaşla ittifakını gözler önüne seren Home Land, politikadan ana akım medyaya geniş bir yelpazeye sahip. Jenerik teması,  saldırı sonucu ortaya çıkan kaosun, acının, korkunun ve vahşetin fotoğrafı olarak ekrana yansıyor. Dizi, yer yer Amerika politikasını eleştiriyor izlenimi uyandırsa da büyük bir imaj yönetimi ile hem ABD halkının denetim toplumuna dönüştürülmesi hem de bölgedeki katliamları meşrulaştırma adına “terör” söyleminden ve 11 Eylül’den bolca faydalanıyor. İslamofobik söylemin hakim olduğu Home Land, “Sanat eliyle ırkçılık nasıl yapılır?” sorusuna cevap olabilecek örneklikte bir dizi.

 Küresel düzenin devamlılığı için İslam coğrafyasında cirit atan Arap düşmanı ajanlara Orta Doğu ülkelerinin kendi istihbarat servisleri destek sağlıyor. Örneğin, 4. sezonda İslamabad’da, ajanlar Taliban liderinin peşindedir. CIA’ya Pakistan’daki istihbarat servisleri yardım eder. Ya da İran’a kara para aklama söz konusudur, CIA, bu bilginin peşine düştüğünde yine destek İran istihbarat örgütünün tepe isminden gelir. İşgal ülkelerindeki kilit konumdaki yetkililer tipik bir CIA memuru şeklinde karakterize edilirler.

Alt metni çelişkiler yumağıyla dolu olan dizide sahte demokrasi havariliğine, kadın ve çocuk hakları ikiyüzlülüğüne bolca rastlamak mümkün. Dizinin dördüncü sezonunda esir alınan CIA amiri Taliban liderine "Siz cihatçı İslamcılar kadını sindirip kapattınız. Çocukları, koca bir nesli 1500 yıllık bir tarihle aldattınız. Bunun için hadisleri de referans aldınız.” der. Öbür taraftan Pakistan’da kadın ve çocuktan oluşan dört yüz kişilik bir düğün alayına yapılan saldırıda yaşanan insanlık suçu “bir iş başarısı” olarak sunulur. Bir başka bölümde ise Suriye’de bir ilkokula düzenlenen bombalı saldırıda katliam görüntüleri kamuoyuna yansıyınca “Yaptığımız terör operasyonlarını nedense hep ya düğün ya da okul ve medrese saldırısı diye dünyaya duyuruyorlar. Bu yalanı şimdi kamuoyuna kim açıklayacak?” şeklinde vicdan yoksunu bir ifade kullanılır.

Başka bir coğrafyaya, başka bir dine ve kültüre mensup Müslüman kadın adına konuşan ve onun için özgürlük mücadelesi veren dizi, 3. sezonda İranlı kadın ajanı kadroya dahil eder. Saçı önden gözükecek şekilde başına şal takılan Farah Sherazi, binaya giriş yaptığı andan itibaren farklı bir tür görmüş gibi çarpılmış bakışlara maruz kalır. CIA’ya düzenlenen saldırı akabinde işe alınan Sherazi, şalı yüzünden her seferinde İslamofobik saldırıya maruz kalır “Eğer o başındaki ile burada kalmak istiyorsan herkesten çok daha fazla çalışmak ve bir beynin olduğunu göstermek zorundasın. Zira o başındaki garip şeyle buradaki herkese hakaret ediyorsun.” Sherazi, dizinin esas kızı olan ajan Carrie de dahil olmak üzere kurum içinde uzun süre ismiyle hitap edilmeden “başında garip şey olan” nefret söylemiyle çalışır. Bir sonraki sezonda ise şal artık boynunda aksesuar işlevi gören fulara indirgenmiştir. Zihinsel ve fiziksel bir Amerikalı formuna geçen Sherazi, CIA için herkesten çok çalışıp çabalarken bir saldırı sonucu ölür.

Hollywood’un Vietnam filmlerinde gördüğümüz tablonun bir benzeri Home Land dizisinde de karşımıza çıkıyor. Kan, öldürme/ölmek neticesinde ortaya çıkan ruhsal bozukluklar, yorgun Amerika tablosu, yorgun ajanların karşılarında ön göremedikleri bir bataklık. Karşı tarafta ise bu bataklığa karşı ülkelerini, kadınlarını, çocuklarını ve kimliklerini ilk gün ki dirilikle koruma mücadelesi verenlerin motivasyonu, CIA servisi tarafından sorgulanan ama cevabi bulunmayan bir soru.

Dizide, Ortadoğu halkının hayatta kalma mücadelesine dair Kur'an'a atıflar yapılıyor. Bu direnişin Resulullah döneminden devam ede gelen bir süreklilik olduğu vurgulanıyor. Müslümanların tarihi köklerine dikkat çekerek, bu savaşın operasyonlarla kazanılamayacağı, ancak bölge haritadan silinecek şekilde yerle bir edilirse netice alınacağının altı çiziliyor. Hadis-siyer tarihine atıflar yapılırken Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz saldırı, patlama, kan, şiddet, silah ve parçalanmış cesetler eşliğinde İslami kavramlar, ezan sesi, cami ve Kur’an görüntüleri aynı karede buluşuyor.

Amerika kamuoyu "hain saldırı" gündemiyle meşgul edilirken ülke sürekli 11 Eylül ruhuyla teyakuz halindedir. Ajanların hem bürolarında hem de evlerinde aileleri ile oldukları saatte açık olan televizyonda mütemadiyen saldırı, bombalama ve şüpheli saldırgan haberleri geçmektedir.

Suriye işgaline dair Batılı ülkelerin gündeminde yer alan politik söylemler karakterlerin diyaloglarında ifade buluyor. Batılı siyasi söylemde en çok dile getirilen konulardan biri  "saldırganın" kimliğine dair yapılan ifadelerdi. Saldırganın sadece savaş olan ülke vatandaşları arasından çıkmadığı, aynı zamanda oraya giden askerleri de bekleyen bir tehlike olduğuna dikkat çekiliyor. Bölgede operasyonlara katılırken esir düşen ana karakterlerden Nicholas Brody, bu süreçte Müslüman olur. Sıkı bir eğitimden sonra Beyaz Saray’a operasyon düzenlemek için ülkesine dönüyor. Avrupa’daysa liseli öğrenciler kandırılıp bölgeye gönderiliyor. Gidenler değil, dönenler büyük tehdit olarak işleniyor. Cami, cemaat ve imam üçgenindeki hücre evlerinde saldırı planları yapılıyor 

Dizinin, son üç sezonu CIA örgütünün şahin kanadının ülke seçimlerini nasıl manipüle ettiğini işliyor. Devlet içinde devletleşen şahin kanat,  ana akım medya eliyle ülke seçimlerini sabote etmek için sosyal medyayı silaha dönüştürür. Medya yalan haberle öfkeyi harekete geçirip ulusal kriz yaratır. Herkes, her şey ulusal güvenlik tehdidi malzemesi olur. Kendi vatandaşları için bile yüksek güvenlikli bir polis devletinde iliklere kadar işleyen korku dışa vurulur. Seçim sonrasında kalıcı olabilmenin ve ülkenin normale dönmesinin tek yolu olarak bölgede daha kapsamlı kesintisiz savaş masaya yatırılır. İç barışın, istikrarın ve ülkenin geleceği buna mahkum edilir.

CIA ve Mossad’ın izni olmadan siyasiler hiçbir şey yapamaz. Politikanın asıl aktörleri bu iki örgüttür. Gerekli görürlerse kendi ülkelerinde dahi bombalı saldır düzenleyebilirler; bunun için yedek operasyon ajandaları var. 11 Eylül dahil olmak üzere ABD ve Avrupa saldırılarını tartışmalı bir hale düşüren şahin kanat, siyasilerden istediklerini almak için göçmenleri kurban olarak seçerler. Seçilmişler, isteseler de istihbarat örgütlerine rağmen ne içeride insani bir göçmen politikası ne de bölgede barışçıl bir politika uygulayabilirler. Dizide, demokrasinin sadece sandık ya da hukuk olmadığı alttan alta dünyayı aslında istihbaratların yönettiği mesajı verilir.

Home Land,  seçim sürecinde olan ülkelerde Rusya’nın sosyal medya üzerinden küçük bir kıvılcımla iç savaş çıkartma politikasına da genişçe yer veriyor. Sosyal medya üzerinden örgütlenen Rusya istihbaratı, Avrupa ve Amerika’da mevcut hükümeti devirmek için sıradan bireysel ya da adli bir vakayı ayaklanmaya / iç savaşa dönüştürüyor. İstediği ülkede akıllı telefonlarda, sosyal medya hesaplarında, bankalarda ve kartlarda bırakılan her izi sürerek demokrasi ismi taşıyan paravan vakıflar finansörlüğünde yargı mensuplarını da içine alacak şekilde operasyonlar gerçekleştiriyor.

Batı toplumları dışında kalan insanların yaşama, barınma ve inanma hakkı gerçeğinden kopuk bir senaryo ile Batı’nın savaş politikasını kurgulayan Home Land dizisinde Müslümanlara yöneltilen nefret söylemine dair bir kaç örnek şöyle:

"Camiler, medreseler cihatçı İslamcı üssü", "Bizi asıl korkutan Suriye'ye gidenler değil geri dönenler", "Burayı patlatacağınıza gidip ülkeniz için savaşın", "Biz onları besleyip-barındırdıkça onlar bizi patlatmaya devam edecek", "İmamlar cihatçı terör organizasyoncuları".

Paralel evren diye bir gerçek var ise o da Batı’nın sadece kendisine kurduğu cenneti korumak için cehenneme çevirdiği Ortadoğu gerçeğidir.

Başlangıç Tarihi: 2011 / 42 Dak. 

Yönetmen:  Alex Gansa, Gideon Raff, Howard Gordon

Ülke : ABD

Sezon sayısı: 7

HABERE YORUM KAT

2 Yorum