1. HABERLER

  2. İSLAM DÜŞÜNCESİ

  3. İslamcılığa Nasıl Bakmalıyız?
İslamcılığa Nasıl Bakmalıyız?

İslamcılığa Nasıl Bakmalıyız?

Faruk Beşer, İslamcılık kavramını her kesime çağrıştırdığı anlamlarıyla inceliyor.

29 Eylül 2019 Pazar 18:22A+A-

Yeni Şafak/ Faruk Beşer

İslamcılığa nasıl bakmalıyız?

Sosyolojik, siyasi ya da ideolojik bir hareket olarak İslamcılığı anlatacak değiliz. Bu işin artık yeterince uzmanı var, hatta akademik çalışmalar, tezler yapılmış ve yapılıyor.

İşin derin boyutunu onlardan öğrenmek gerekir. Biz sadece kavramın bizde çağrıştırdıklarını ve özellikle de bu kavrama karşı çıkanlar neden karşı çıkıyor, sorusunun cevabını vermeye çalışacağız.

İslamcılık nedir?

İnanca, duyguya, gözleme dayalı sübjektif olguların üzerinde ittifak edilen bir tanımının yapılamaması normaldir. Ama İslamcılık tanımının Panislamizm’den geldiği biliniyor. Osmanlının Batıya karşı son çırpınışını kırmak için Batı Osmanlının direniş hareketlerini terörizme eş değer Panislamizm diye niteledi. Sonra bu kelime İslamcılığa evrildi ve olumlu bir vasıf da kazandı. 20. Yüzyılın başlarında kurtuluşumuz İslamcılık, Osmanlıcılık ve Türkçülük kulvarlarında aranır oldu.

Sanıyorum İslamcılık kavramı ortaya çıktıktan sonra İslamcı diye nitelenen kişilerin ya da hareketlerin hiçbiri yeni bir ideoloji ya da siyasi bir hareket olarak ben de İslamcılığa katılıyorum diye ortaya çıkmış değildir. Belki bunlardan her biri İslam’dan yana oluşunu kendince önemsediği, ya da İslam’ın özü itibariyle yara aldığını düşündüğü noktaları öne çıkararak dile getirmiş ve kendi açısından İslam’ı savunmuştur. Bunun gibi, İslamcılığı tarif edenler de yine kendi durdukları noktadan ve önemsedikleri çıkışlardan hareketle ona farklı tarifler getirmişlerdir. Mesela: İslamcılık bütünüyle İslam’a dönüştür, İslam’ın yanlış anlamalardan arındırılarak yenilenmesidir/tecdiddir, ıslahtır, İslam’a dayalı siyasi bir harekettir, hukukta ekonomide, yönetimde İslam’ın kurallarının uygulanmasını istemektir, İslam ümmetinin yeniden özgürleşmesi ve birleştirilmesi (ittihad-ı İslam) çabasıdır vb.

Bu farklı bakışların İslamcılığı tanımlamada ortak noktaları da yok değildir. Mesela: İslamcılık, İslam’ın kendi içinden çıkan bir kavram değildir. İslamcılık ötekine bir tepki hareketidir, başkalarının/Batının güçlendiği, ilerlediği, müslümanların ise geri kaldığı, yenik düştüğü kabulünden doğmuştur ve bundan kurtulmanın çarelerini aramadır. Olaylara ulusçuluk ya da Osmanlıcılık açısından değil, ümmetçilik açısından bakar, modern olana, hatta modernizme endeksli bir kavram olarak ortaya çıkma sebebi, İslam’ın akide ve ibadet yönünü tekrar yaşanır kılmaktan ziyade, onun toplumsal alanda, siyasette yönetimde olmasını istemektir vb.

Bu haliyle İslamcılık bir bakıma da müslümanların modernleşme, ya da en azından moderniteye alternatif bulma çabasıdır. Bunlar bilinen şeyler.

Benim üzerinde durmak istediğim noktalar ise şunlardır. Bir: Evet bu kavram İslam’ın kendi içinden çıkmadı, müslümanların kendi kendilerini tanımlamaları değil. Bu sebeple de kendimi konum olarak hep İslamcı denenler cephesinde görmekle beraber kavrama bir türlü ısınamadım. Olsa olsa ödünç alınan ve bir noktada bırakılması gereken bir kavram olduğunu düşünüyorum. Bu da müslümanların tekrar ayağa kalkmalarıyla ilgili bir durum. O zaman muhtemelen göğsümüzü gere gere, biz İslamcı değil, Müslümanız diyebileceğiz. Gerçi müslüman kelimesini de sorunlu bulabiliriz. Çünkü müslim-an, Farsçadaki ân aidiyet eki ile müslim olan anlamındadır. Peki, neden biz Kuranıkerim’in bize verdiği isimle, tıpkı mümin gibi, müslim olarak değil de müslüman olarak anılıyoruz? Bu da düşünmeye değer.

İkinci nokta ise şudur: Her ne olursa olsun, bugün İslamcı kavramına bütün olarak karşı çıkmak da, bu kavramı çıkaranların oltasına takılmak anlamına gelebilir. Nasıl bidayette ‘İslamcı’ nitelemesiyle, İslam diye bir derdi olan müslümanlar terörize edilip etkisiz kılınmak istendiyse bugün de aynı tavır sergilenmektedir. Bugün İslamcılık, ya da onun bir dalı olan Siyasal İslam diyerek ona karşı çıkanlar da en baştakiler gibi İslam’ın topyekün bir hayat dini olmasını istemeyenlerdir ve çoğunluk itibariyle dillerinin altındaki bakla başkadır. Kavramın kendisine karşı olmak ise bundan farklı bir şeydir.

Bu açıdan başından beri The-Jamaa’nın İslamcılığa ve Siyasal İslam’a karşı olması benim hep dikkatimi çekmiştir. Bugün İslam’ın uyanış döneminin en donanımlı ve ortayolcu hareketi olan İhvan-ı müslimin’e dahi iyasal İslam, ya da İslamcı (İslamiyyun) diye karşı çıkılmakta ve terörist ilan edilmektedir. Buna destek olanlardan birisi de yine The-Jamaa’dır. Ama onlar bu Amerikancı ve müslümanları karalayıcı tavırlarının cezası ve takdir-i ilahinin bir cilvesi olarak kendileri de terör örgütü ilan edildiler. Bunu daha önce de yazdık.

 

 

HABERE YORUM KAT

4 Yorum