İblîs’in mantık hatası
Anlam arayışındaki insanın önüne çıkan en büyük yanılgılardan biri, “var olanı” ölçü alıp, “olması gerekeni” uydurmaktır. Kur’an’ın ders verici en çarpıcı diyaloglarından biri de tam bu noktada karşımıza çıkar: Yüce Allah’ın İblîs’e emri ve İblîs’in itaatsizliği. İblîs’in emre olumsuz yanıtı, görünüşte akla dayalı bir kıyas gibi görünse de aslında hem mantıkî hem de ahlâkî açıdan bir sapmadır. Burada sorumuz şudur: Yüce Allah’a karşı gelen İblîs gerçekten haklı bir gerekçe mi sundu, yoksa aklî görünen bir bahaneyle baş mı kaldırdı? Rabbimiz A`raf 7/12 ayeti ile bize sadece İblîs’in düşüşünü değil, aynı zamanda insanoğlunun da her an düşebileceği bir yanlışı hatırlatıyor: Yaratılış malzemesini değer ölçüsü sayıp, ilahî emir karşısında kibirlenmek.
İlk Başkaldırı: Ben Ondan Hayırlıyım
Hz. Âdem’in bilgi üretme açısından meleklerden üstün olduğunun ortaya konulmasının ardından (el-Bakara 2/30-34) İblîs de melekler gibi Hz. Âdem’e secde emri almış olsa da meleklerden farklı olarak Allah’ın emrine karşı gelmiştir. Bu konu, Kur’an’da “öğretici nitelikli” ve gerilimi yükselten diyalog formunda (Allah dedi … İblîs dedi) verilmiştir: “(Allah) dedi: Sana emrettiğim zaman seni secde etmekten ne alıkoydu? (İblîs) dedi: Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın.” (el-A`raf 7/12). Ayet, emrin derhal yerine getirilmesini gerektirir; aksi hâlde şeytanın gecikmesi kınanmazdı. Kınama bulunduğuna göre gecikme dahi itaatsizlik sayılmıştır. Ayrıca ayetteki “secde etmekten (ellâ tescude)” kısmında yer alan lâ kelimesinin olumsuzluk anlamı (secde etmemek) taşımadığı, aksine “Ehl-i kitap da şunu bilsin ki (Li-ellâ ya`leme ehlu’l-kitâbi)” (el-Hadîd 57/29) ayetindeki gibi “bilme” fiilinin anlamını kuvvetlendirdiği ifade edilmiştir. (1) Ayetteki “alıkoydu” fiilinin “söyledi” anlamına geldiğini söyleyenlere göre zaten anlam sorunu yoktur: “Sana emrettiğim zaman sana kim söyledi ‘Secde etme!’ diye?” Kendisine sorulan soruya cevap vermek yerine “Hanginiz üstünsünüz?” sorusuna yanıt olabilecek şekilde İblîs “Ben ondan hayırlıyım” demiş ve kibre kapılan ilk mahluk olmuştur. O, fazileti takvâda (el-Hucurât 49/13) değil, yaratılış malzemesinde görmüştür. Sözgelimi Habeşli bir Müslüman Kureyşli bir inkârcıdan daha değerlidir. Nitekim takvâ, nesep üstünlüğünü hükümsüz kılar; fazilet konusunda inanç ve sâlih amel belirleyicidir.
Toprak mı Ateş mi? Hakikatin Delilleri
Yukarıda geçen ayette “Sana emrettiğim zaman seni secde etmekten ne alıkoydu?” şeklindeki soru, İblîs’in yargılanmadan hüküm giymediğini göstermek için olabilir. Diğer bir ihtimale göre de bu soru, Allah’ın emri ve Hz. Âdem’in üstün tutulması karşısında kibirlenen İblîs’i aşağılamak içindir. Hâlbuki toprak yaşatmaya, imar etmeye dönük iken ateş çoğunlukla yok etmeye dönüktür. Ayrıca Allah’ın ruhundan üflenmiş (el-Hicr 15/29), yeryüzüne halife kılınmış (el-Bakara 2/30) bilgi üretebilme kabiliyeti verilmiş olması (el-Bakara 2/31), meleklerin ona secde etmesi (el-Bakara 2/34) ve Allah’ın onu elleriyle yaratması (Sâd 38/75) da Hz. Âdem’in İblîs’e üstünlüğüne kanıt olarak gösterilebilir. İblîs’in kıyas yapan ilk kişi olduğu kabul edilebilirse de yaptığı kıyas batıl temellere dayalı olunca buradan hareketle kıyası kötülemek doğru olmaz. Bu olumsuz tutumuyla İblîs, yaratılış farkını yüce Allah’ın emrine üstün tutup emre karşı gelmiş, Allah katında değerli varlıkların (melekler) safına katılmamış, kibir gibi ahlaki bir zaafı karakteri hâline getirmiştir. Müslümanlar, şeytan gibi olmamak için bu üç yanlıştan uzak durmalıdır.
Olandan Olması Gerekeni Çıkarmak: İblîs’in Mantık Tuzağı
İblîs’in akıl yürütmesi görünüşte bir kıyasa benzemekle birlikte ciddi bir mantık hatası taşır. O, yaratılış maddesini (ateşi) Hz. Âdem’in yaratıldığı maddeden (topraktan) üstün kabul ederek “olan”dan, yani mevcut durumdan hareketle “olması gereken”i çıkarmaya kalktı.(2) Aşağıdaki akış şeması bunu anlatmaktadır.

Şemadan da anlaşılacağı gibi ne ateşin gerçekten topraktan üstün olduğu kanıtlanmıştır ne de yaratılış maddesi üstünlüğün ölçüsüdür. Hiç yaratılan malzeme, onu yaratanın emrinden üstün tutulur mu? Yüce Allah’ın açık emrine rağmen, İblîs’in kendi akıl yürütmesini öne çıkarması bir sapmadır. Bu yüzden onun kıyası, “olandan olması gerekeni üretme” yanlışının tipik örneğidir. O, yanlış akıl yürütmeyi “mantıklı bir gerçek” gibi sunarak da aldatma peşindedir. Yine İblîs, bir yandan “beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın” diyerek yüce Allah’ı yaratıcı olarak tanımakta ancak seküler bir tutumla (3) hayatı ilahi emirlere göre düzenlemeyi reddetmektedir. İblîs’in, bakışını takvânın nuruna değil, ateşin ve toprağın ham maddesine çevirdiği ve böylece ilahî ölçüyü bırakıp maddeye sarıldığı; özü yücelten manayı değil, göz aldatıcı maddî sureti üstünlük gerekçesi kıldığı söylenebilir.
Sonuç
Görüldüğü üzere A`raf 7/12 ayeti, bize İblîs’in “olan”a saplanarak “olması gereken”i gölgelediğini, böylece aklın da ahlâkın da yolunu şaşırdığını hatırlatır. Bu tablo, üstünlüğün toprakta ya da ateşte değil, ancak takvâda bulunduğunu (el-Hucurât 49/13) berrak biçimde gösterir. Literatürde kıyas ve mecaz üzerinden yapılan tartışmalara biz, İblîs’in seküler bakışını açığa çıkararak yeni bir pencere ekledik; fakat meselenin salt mantık değil, ahlâk meselesi olduğunu da ihmal etmedik. Yazıda ele alınan ayet (el-A`raf 7/12), ileride diğer diyalog ayetlerine yöneldiğimizde daha geniş açılımlar sunacaktır. Ayette günümüz insanı için de apaçık bir ders saklıdır: Malzemeye, görüntüye, güce tutunan modern zihin, aslında şeytanın tuzağına düşmektedir. Oysa ayet bize şunu söyler: Değer, görünende değil; hikmettedir. Yol, maddenin cazibesinde değil; mananın nurundadır.
1-Kur'an’da benzer “lâ (لا)” kullanımları için bk. el-Kıyâme 75/1; el-Enbiyâ 21/95.
2-“Olan”dan “olması gereken”e açıklama yapmaksızın geçişin eleştirisi ve bunun mantıksal olarak sorunlu olduğuna ilişkin bk. David Hume, A Treatise of Human Nature, ed. L. A. Selby-Bigge (Oxford: Clarendon Press, 1978), 469-470.
3- Buradaki “seküler tutum”, yaratıcıyı kabul ettiği hâlde hayat düzenleyici ilâhî ölçüyü dışlama anlamındadır.












YAZIYA YORUM KAT