1. YAZARLAR

  2. Bülent Korucu

  3. Herkes bir adım geri, Kandıralı sen de!
Bülent Korucu

Bülent Korucu

Yazarın Tüm Yazıları >

Herkes bir adım geri, Kandıralı sen de!

28 Mart 2008 Cuma 04:04A+A-

Sivil toplum kuruluşları Türkiye'ye çok ağır faturalar çıkarması kaçınılmaz görünen gerginliği çözebilmek için 'herkes bir adım geri' çağrısı yaptı. 'Herkes'i sadece hükümet olarak tanımlama gayreti gözden kaçmıyor.

Bu çağrı mesela Türk medyasındaki kriz simsarlarını da kapsamıyor mu? Serveti katlanarak büyümesine rağmen bazıları neden rahatsız ve maraza çıkarmaya bu kadar istekli? İkinci sorudan başlayalım. Belirli bir limitten sonra para, güç ve iktidar aracı olarak mâna ifade ediyor. Paranız artıyor ama iktidarınız azalıyorsa, o servetin beş kuruş kıymeti yok. Bazıları 5 yıl önce daha az zengin, lakin daha muktedirdi. Nasıl liderler vekilleri belirliyor, liderleri de onlar belirlerdi. Türk siyasetinin tek seçicisi kendilerini görüyorlardı. Turgut Özal'a rağmen ANAP'ın başına kim geçecek, DYP'de Kırat'a kim binecek onların kararına kalmıştı. Merkez sağa yeni lider, sosyal demokratları toparlayacak isim onların rüzgârıyla yelken şişirirdi. Gerçi halk planlarını bozardı. Olsun, çoktan seçmeli çalışıldığı için fazla sorun olmazdı. Hem halka bugüne kadar kim söz geçirebilmiş ki! En azından çaylak siyasetçiler vesayeti kabullenir, icazet almak için kapıya gelirlerdi. Adamlarının bile fiyakası yerindeydi. Beklenen krediyi onaylamakta geciken bakana küfürlü konuşabilmek, başbakan hakkında ağza alınmayacak laflar edebilmek az şey miydi? İmparator olarak anılmak bu ülkede kaç faniye nasip oldu? Vehbi Koç'la aynı kefeye konmak her babayiğidin harcı değildi. Bütün bunlara sahip olmak ve daha önemlisi bunlardan vazgeçebilmek kolay mı sanıyorsunuz?..

AK Parti'nin ve Başbakan Erdoğan'ın en büyük yanılgısı onları parayla tatmin edebileceğini sanması oldu. Parayla birlikte iktidar alanının da genişleyeceği hayalleri kurarken tersine gelişmeler yaşandı. Başbakana randevu verip kabul etme makamından, randevu almakta zorlananlar safına itildiler. Güç simsarı yayın yönetmenleri uçağa binemez, çat kapı başbakanlığa giremez hale geldi. Hem elceğizi ile işbaşına getirmediği siyasi kadrolara nasıl güvensinler, yarın para musluklarını da kısmaya kalkarlarsa... Devletten aldığı 600 milyon emekli maaşına talim etmek zorunda kalırlarsa...

Yönetebilen siyaset, öngörülebilen ekonomi ve kapsama alanı genişleyen demokrasi onlar için büyük tehlike. Siyaset, parçalı ve kavgalı olmalı ki müdahale alanı açılsın. Ekonomi dalgalanmalı ki sadece onlar ayakta kalabilsin; bir sürü yeniyetme kontrol dışı sermayedar türemesin. Demokrasi bize özgü ve bizim şartlarımıza göre sınırlanmalı ki iktidar belirli ellerde paylaşılsın. Halk denen kontrolsüz gücün ne yapacağı kestirilemiyorsa, söz hakkı daraltılmalı, temsili demokrasinin ötesine, sembolik demokrasiye geçilmeli!

Gelelim birinci soruya, onlar da geri adım atacak mı? İlk işaretler cevabın hayır olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Onlar, bu kaostan mevzi kazanarak çıkmanın peşinde. Siz bir adım geri gittiğinizde, onlar iki adım ilerleyerek kaybettiği üç adımı telafi etmenin hesabını yapıyor. Birileri çıkıp 'Kandıralı sen de' demedikten sonra bu böyle olacak. Bence Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Köşk'e yanlış isimleri çağırdı. Gerilimin asıl kaynağı ve tarafı siyasiler değil. Birileri onlara, rest çekerken masaya elindekilerin tamamını sürdüğünü fark ettirmeli. Halk bu 'it dalaşı'nın faturasının kendisine çıkacağını görüyor. Vekillerini kenara itip asil ve asıl olarak karşıya dikilme ihtimali az değil. Halkla mübareze olmaz, tecrübeyle sabit...

Zaman gazetesi

YAZIYA YORUM KAT