1. YAZARLAR

  2. Ali Atıf Bir

  3. Hele şu zihniyete bir baksanıza
Ali Atıf Bir

Ali Atıf Bir

Yazarın Tüm Yazıları >

Hele şu zihniyete bir baksanıza

14 Haziran 2009 Pazar 02:17A+A-

Zihniyete bir bakar mısınız? Darbe planı yap, iftira at, kurumları karala ama izini belli etme!

Basın özgürlüğü nakavt, iletişim fakülteleri uyuyor

Belki de yazımın başlığı "İletişim fakülteleri ne işe yarar?" olmalıydı.

Gerçekten de... Türkiye'de yargı uygulamaları çok ciddi şekilde basın özgürlüğünü derinden etkilemeye başladı... Her köşeden, her kurumdan tepkiler geliyor. İletişim özgürlüğüne sahip çıkması gereken kurumların başında gelmesi gereken iletişim fakültelerinden ise en ufak bir tepki ve eylem planı yok...

Örnekler verelim...

İşte "Operasyon Ergenekon" isimli kitabındaki bilgiler ve köşe yazıları nedeniyle yargılanan ve 72 yıla kadar hapsi istenen Star Gazetesi Şamil Tayyar...

İşte "Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları' kitabındaki bilgiler nedeniyle 28 yıla kadar hapsi istenen Milliyet Gazetesi muhabiri Nedim Şener... (Hrant Dink'in katilinin 20 yıl hapis cezası istemiyle yargılandığını unutmayalım!)

İşte Taraf'ın yeni ortaya çıkardığı "andıç" nedeniyle basına yayın yasağı getiren Askeri Mahkeme!

(Yanlış okumadınız 2009 yılında bir Askeri Mahkeme "yetkim var" diyerek basına yayın yasağı koydu...)

Yukarıdaki üç olayda da mahkemelerin suç dayanakları "ulusal çıkarlara zarar vermek, iç ve dış güvenlik, gizli belgelerin açıklanması ve yargıyı etkilemek..."

Yani kimin açısından baktığınıza göre ve zamana göre tanımı değişen kavramlar. Eğer bir mahkeme isterse yukarıdaki suç dayanaklarını kullanarak Türkiye'de kimseye kalem oynattırmaz!

72 yıl hapis istemiyle yargılanacak bir gazeteci de zaten "derin" suları bırakıp "sığ" suları tercih etmeye devam eder!

Oysa içinde geçtiğimiz demokratikleşme sürecinde bize "derin" suları tercih edecek gazeteler ve gazeteciler lazım...

Türkiye'nin geçmiş elli yılını ipotek altına alan terör, cinayet, bombalama, isyana teşvik ve darbe hazırlığı olaylarının arkasında bazı devlet kurumlarının ve devlet görevlilerinin olduğu artık çok açık...

Geçmiş elli yılın hesabının verilebilmesi için de daha fazla basın özgürlüğüne ihtiyaç duyulan zaman şu zaman...

O halde iletişim fakültelerinin basın özgürlüğünü engelleyen yasaları hemen tarayıp konuyu Türkiye'nin gündemine taşımaları, çok ağır hapis cezaları istemiyle yargılanan gazetecilere duruşmalarda dekanlık ve gazetecilik bölüm başkanlığı seviyesinde destek vermeleri şart!

Yapmazlarsa ya da görevleri olmadığını düşünüyorlarsa gerçekten soruyorum: Bir toplumda basın özgürlüğünün sigortası olmayacaklarsa iletişim fakülteleri ne işe yarar?

Medyanın devrim muhafızlarına...

Taraf'ın büyük bir gazetecilik başarısı sonucu ortaya çıkardığı yeni "andıçtan" sonra neyin yandaşı olduğu pek de belli olmayan bazı medyanın beyni iyice çorbaya döndü...

Bir taraftan % 25 içeriği "Böyle bir hazırlık salaklık!" olan, diğer taraftan % 75 içeriği "Madem hazırlığınız var, bu sırrı tutamamanız salaklık!" diyen yazılar yazılmaya başlandı.

Ne olur söyleyin, eğer Taraf'ın ortaya çıkardığı yeni andıç doğru ise sorgulanması gereken andıçın içeriği mi yoksa nasıl sızdırıldığı mı?

Eğer "belgenin nasıl sızdırıldığı" önemli kabul edilirse bu "darbe planı yapın, kişi ve kurumları karalayın ama karda izinizi belli etmeden masumiyetinizi koruyun!" mesajı vermek demek değil mi?

Aynen öyle... Bu nedenle de "yandaş olmayan medyanın" artık neyin yanında olduğunu tekrar bir gözden geçirmesinin zamanı geldi...

Sadece kadın hakları ve içki içme özgürlüğüne sahip çıkmakla demokrasi olmuyor.

İyi ki Mustafa İsen var

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün göreve geldikten sonra yaptıklarını zaman zaman yazıyor ve destekliyorum. Geçmişe baktığımda en aktif ve toplumsal sorunlara duyarlı cumhurbaşkanlarımızdan biri olduğunu söyleyebilirim.

Abdullah Gül'ün Çankaya'ya çıkar çıkmaz yaptığı en iyi işlerden biri Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa İsen'i genel sekreterliğe getirmek oldu.

Abdullah Gül'ün vizyoner bir cumhurbaşkanı olduğu doğru ama eğer ekibi düşüncelerini "aktive" edecek yeterlilikte olmasa cumhurbaşkanı zorlanırdı.

Mustafa İsen başkanlığında cumhurbaşkanlığı çalışanları gerçekten de çok güzel "aktivasyon" çalışmalarına imza atıyorlar.

En son geçen hafta Çarşamba günü Türkiye tanıtımı ile ilgili tüm ilgili kişi ve kuruluşlar Mustafa İsen başkanlığında toplanmak üzere Çankaya'ya çağrıldı. Toplantıya benim de içinde bulunduğum birkaç akademisyen de davetliydi. Üç saate yakın süren toplantıda Türkiye'nin tanıtımı yapılırken ortaya çıkan kurumlararası koordinasyon sorunları konuşuldu.

Gazeteci sıfatıyla çağrılmadığım için toplantının ayrıntılarına girmiyorum. Ancak şunu söyleyeyim cumhurbaşkanlığı yakın bir zamanda, Türkiye'nin tanıtımının daha iyi yapılmasını engelleyen koordinasyon sorunlarını çözmeye kararlı... Ben de bu projeyi tüm kalbimle destekliyorum... Bu konuda yazmaya da devam edeceğim.

Çekirgelik

Kendisini başkalarının kurtarmasını bekleyen kişiler yalnızca kölelerdir. (Voltaire)

BUGÜN

YAZIYA YORUM KAT