1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Hâkimiyet Allah’ındır!
Hâkimiyet Allah’ındır!

Hâkimiyet Allah’ındır!

"Aklı iyi işleterek imana ulaşmak ne kadar insanca ve insana yaraşır bir durum ise onu bir yana bırakıp körü körüne başkalarının peşine düşmek, bâtıl inanç ve gelenekler üzerinde düşünmemek de onu âdeta akılsız canlılar seviyesine indiren bir tutumdur."

19 Ocak 2025 Pazar 15:30A+A-

Yaşar Değirmenci/Yeni Akit

Hâkimiyet Allah’ındır!

Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın da aralarında bulunduğu 47 kişinin ismi geçen yolsuzluk ve rüşvet operasyonu CHP’yi ayağa kaldırdı.

“Suç örgütüne üye olma”, “ihaleye fesat karıştırma” ve “haksız mal edinme” suçlamalarıyla gözaltı kararı verildiği ifade edilmişti.

Bu arada, soruşturma kapsamında hakkında gözaltı kararı verilen ve daha önce “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan tutuklanarak görevden uzaklaştırılan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in işlemlerinin de cezaevinde yapıldığı öğrenildi.

Demokrasiye sahip çıkmaya geldiklerini dile getiren 

“Halkın belediyesinden ayrılmayacağız. Bu aşamadan sonra büyük bir mücadeleyi başlatıyoruz” ifadelerini kullananlar, suçlarını kapatmak içinde türlü çaba gösterenler de muhalefetin ve diğer belediye başkanları mensupları. Öncelikle adalete intikal etmiş, suçu sabit görülüp cezaevine giren, diğerinin de soruşturması başlamış mahkeme kararı ile gözaltına alınmışlara sahip çıkmak “suç ortaklığı”dır. Suç ortaklarının yayın organları ‘basın organı’ bile diyemiyor attıkları başlıkları görünce de ‘paçavra’ demekten de kendimi alamıyorum. Cumhuriyet’in attığı manşet “Egemenlik Milletindir” Ulus demeyi unuttular her hâlde. Kendi değerlerinin hep düşmanlığı yapanların önce “millet” kavramını öğrenmeleri gerekiyor. Hiç olmazsa toplanan kuru kalabalığın millet olmadığını öğrensinler.

Gelelim “egemenlik milletindir”e. Hâkimiyet kayıtsız şartsız Allah’ındır. Ebucehil kadar bile inançları yok. Yaşatan, yaratan, öldüren dirilten, dünyaya, tabiata, aya yıldızlara, yer yüzüne gökyüzüne, bütün varlıklara (hayvanı, bitkisi, sebzesi, meyvesi) vs. “Eserden müessire” gitmek ve bütün âlemlerin, kâinatın sahibi Allah’tır! Bütün bu varlıkların sahibi “malikil mülk” olan Rabbimizden başka hâkimiyet kimin? Millet, devlet de bütün bu varlıklar onlara emanet olarak verilmiştir. Emanete bırakılanların sahibinin emanetçi olmayıp ona teslim edenin asıl sahibi olanların olduğu bu güruha anlatamayız. Çünkü bu güruh; bakan görmeyen, işiten duymayan şifa bulmaz gözleri ve kulakları perdeli, duyarlılıklarını kaybetmiş robotlardır. Psikolojik, sosyolojik, pedagolojik tedaviye muhtaçlardır. 

Ayet mealleriyle bitireyim.

“Onlara, ‘Allah’ın indirdiğine uyun’ denildiğinde, ‘Hayır, atalarımızdan gördüğümüze uyarız’ dediler. Ya atalarının aklı bir şeye ermemiş, doğru yolu bulamamışlarsa! / İnkârcılara seslenenin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyen hayvana haykıran çobanın durumuna benzer. Onlar sağır, dilsiz ve kördürler; çünkü onlar düşünmezler.” (Bakara 170-171)  (Ancak, Allah’ın sünnetine, düzeninin yasalarına uygun iradesinin tecelli etmesi halinde siz de iradenizi ve tercihinizi kullanarak isabetli davranabilirsiniz.) "Allah her şeyi bilir, hikmet sahibi ve hükümrandır.” (76 İnsan 30)

Bu sayede siz, zaten Allah’ın istediğini istemiş (olursunuz): Elbette Allah her şeyi bilendir, hep hikmetle hükmedendir. (Zaten Allah (dilemenizi) dilemese siz asla dileyemezdiniz.”

Aklı iyi işleterek imana ulaşmak ne kadar insanca ve insana yaraşır bir durum ise onu bir yana bırakıp körü körüne başkalarının peşine düşmek, bâtıl inanç ve gelenekler üzerinde düşünmemek de o kadar insanı kendine yabancılaştıran ve onu âdeta akılsız canlılar seviyesine indiren bir tutum, bir davranıştır. Allah Teâlâ kullarına, doğruyu, güzeli ve iyiyi bilmek ve bulmak için iki değerli kaynak lütfetmiştir: Vahiy ve akıl.

Vahyi yalnızca peygamberler alır ve ümmetlerine ulaştırır, uygular, gerektiği kadar da açıklama yaparlar. Bu üç vazife ve imtiyazda onların ortağı yoktur. Adı, rütbesi, beşeri bilgisi, yorumu, sosyal mevkii, akademik derecesi… ne olursa olsun başka hiçbir beşer doğrudan Allah’tan bilgi alamaz, yorumu, rüyası, ilhamı, keşfi, düşüncesi hatadan salim olamaz, hatasızlık iddiasında bulunamaz. Dine ait bilgi ve hüküm konusunda herkes birinci derecede vahye dayanmak mecburiyetindedir; çünkü aklın alanına girmeyen din bilgi ve hükümlerinde tek kaynak vahiydir.

Akla gelelim:

İslam, aklı yeterli derecede gelişmiş insanı muhatap alıyor; bu manada aklı olmayanın dini (dini yükümlülüğü) de olmuyor. Aklı bir makinaya benzetsek bilgi onun hem malzemesi hem de üretimi oluyor. Aklın yetkili oluğu alanlarda malzeme bilgi genellikle beşeridir, aklın yetki ve yetisini aşan alanlarda ise malzeme ilâhîdir. Akıl işte bu malzemeyi kullanarak “doğru, iyi, güzel” olanı bilmek, bulmak durumundadır.

Akla sunulan bilgiler beşerden ise onun ilk adımı “şüphe ve araştırma” olacaktır; bu yüzden Allah Teâlâ yanılan kullarına “akıllarını niçin kullanmadıklarını, niçin şüphe edip araştırma yapmadıklarını” soruyor, bunu yapmayanları kınıyor.

Puta tapan cahiliye insanları “geçmişlerimiz, büyüklerimiz böyle dediler, biz de onlara uyarız” diyorlar, Allah Teâlâ ise “doğrunun, güzelin, iyinin ölçütü geçmişlerinizden intikal eden bilgi ve gelenek değildir, vahiy ve akıldır, bunlara uyun, başkalarını da bunlara göre değerlendirin” diyor.

Vahyi ve aklı bir yana bırakıp, “onlar bizden daha iyi bilirler ve yanılmazlar” diyerek birilerinin peşlerine takılanlara bakınca şaşıp kalmamak elden gelmiyor. Mesela adam “vallahi billahi, tallahi önümüzdeki seçimde yüzde elliden fazla oy alarak iktidara geliyoruz, siz araştırma kurumlarının ve medyanın yalanlarına bakmayın” diyor, sonra seçim oluyor, yüzde bir oy bile alamıyor, ama tabileri yine onun peşini bırakmıyorlar.

HABERE YORUM KAT

3 Yorum