
Gazze’de kurulmak istenen kamplar: Siyonist işgalin Nazi metotlarıyla derinleşmesi
Muin Naim, soykırımcı İsrail’in Gazze’de “yardım merkezi” adıyla kurmayı planladığı yapıları değerlendirdiği yazısında, kontrol mekanizması amacı taşıyan bu sistemin Nazizm’in getto politikalarıyla benzerlikler taşıdığını söylüyor.
Gazze’de Kurulmak İstenen Kamplar: Siyonist İşgalin Nazi Metotlarıyla Derinleşmesi
Muin Naim / Fokus+
2023 Ekim’inden bu yana İsrail’in Gazze’ye yönelik sürdürdüğü saldırılar, artık konvansiyonel bir savaşın ötesine geçmiş durumda. Ortada bir halkı sistematik şekilde açlık, yoksunluk ve göçe zorlama politikası var. Bu politikanın son ve en tehlikeli aşaması ise, Gazze’nin güneyinde, özellikle Rafah bölgesinde kurulmak istenen ve uluslararası kamuoyuna “yardım merkezleri” olarak sunulan, ama aslında modern zamanların esir kampları olan yapılardır.
Bu kamplar henüz resmen kurulmamış olsa da, zeminleri hazırlanmakta ve yardım dağıtım sistemleri bu kamp düzenine göre kurgulanmaktadır. Kamplar, su, yiyecek, tedavi ve barınma gibi temel ihtiyaçlara ulaşmanın ön koşulu haline getiriliyor. Hepsi bu alanlara girişe ve burada tutulmaya bağlı kılınmak isteniyor. Bu yöntem, tıpkı Nazi Almanyası’nın gettolarında uygulanan sistemin bir kopyası. İnsanlara bu gerçeklik doğrudan ve zorla değil, dolaylı yoldan yaşanmaz hale getirilen koşullarla ve mecburiyetle dayatılıyor; açlık, susuzluk, barınaksızlık birer silah olarak kullanılmaktadır.
Hitler ve Nazi Almanyası, Yahudileri toplum dışına itmek için sistematik bir "insanlıktan çıkarma" (dehumanization) politikası yürütmüş, onları hayvanlardan bile aşağı göstermiştir. Bu sayede yapılan büyük zulümler bile toplum nezdinde meşrulaştırılmış, ardından gelen küçük iyileştirmeler ise “insanlık başarısı” gibi sunulmuştur. Bugün Siyonist İsrail devleti de aynı yöntemi uygulamaktadır: Gazzeliler aylarca bombalanıp aç bırakıldıktan sonra birkaç tır yardımı içeri almak bir “insani jest” gibi sunulmakta, un ve ekmek kuyrukları ise bir “başarı” gibi lanse edilmektedir. Oysa bu, aşağılayıcı bir yardım biçimi Gazze halkının temel haklarına karşı işlenen yeni bir suçtur.
Son günlerde giren yardımlarda özellikle un, İsrail ve destekçileri tarafından fırınlara ve belirli dağıtım merkezlerine gönderilmekte; buralardan halka yoğun kuyruklarla ve küçük miktarlarda ulaştırılmaktadır. Uluslararası kuruluşlar ise defalarca buğday ve unun doğrudan çuvallarla halka ulaştırılması gerektiğini belirtmiştir. Ancak bu açık çağrılara rağmen bu yöntem özellikle tercih edilmektedir. Çünkü bu sistem, kamplar kurulduğunda oraya yönlendirilecek halkın “yardıma muhtaç kılınmış” ve teslim alınmış bir kitle haline gelmesini kolaylaştırmaktadır.
Bu esaret düzenini yönetecek olan sözde “bağımsız” STK da, gerçekte karanlık bir projenin uzantısıdır. Eski bir Amerikan deniz piyadesi tarafından kurulan bu yapı, birçok Avrupa ülkesi tarafından faaliyetlerine izin verilmediği için ABD’de, yöneticilerinin kimliklerinin gizlenmesine olanak tanıyan bir eyalette kayıt altına alınmıştır. Bu, savaş suçlarının izini örtmek için alınmış önleyici bir önlemdir.
Bugün Siyonist ideoloji, Nazizmin taktiklerini ve yöntemlerini kendi lehine uyarlamıştır. Nazizm, ırksal saflık adına Yahudileri tehcire zorlamıştı; Siyonizm ise "Yahudi ulus-devleti" adına Filistinlileri topyekûn göçe zorlamaktadır. Her iki ideoloji de bir halkı hedefe koyuyor, onu aşağılıyor, yaşama hakkını reddediyor ve fiziki sınırlarla kontrol altına almaya çalışıyor.
Ancak burada bir tehlike daha var: Gazzelilerin geçici olarak nefes alacağı, bir miktar su ve gıda alabileceği bu kamp modeli, insanlara bir “rahatlama” hissi verebilir. Fakat bu bir tuzaktır. Bu sistem başarıya ulaşırsa, Gazze’nin parçalanması, halkın tamamen kontrol altına alınması ve kalıcı göç sürecinin başlatılması çok daha kolaylaşacaktır. Bu nedenle, kısa vadeli rahatlamalara kanmamak, büyük planı bozmak ve kampların kurulmasına engel olmak, gerçek kurtuluşa giden yolu açacaktır.
Tarih bize Nazizmin suçlarını acı bir şekilde öğretti. Şimdi benzer bir sistem Gazze’de tekrar ediliyor. Kamplar, açlık, susuzluk ve yardım üzerinden inşa edilen esaret zinciriyle Gazze halkını sindirmeyi hedefliyor. Uluslararası toplum bu duruma göz yumarsa, dünya yalnızca bir halkı değil, insanlık onurunu da kaybedecektir.
Gazze’de bugün yaşananlar, yalnızca Filistinlilerin değil, tüm insanlığın sınandığı bir andır. Bu kampların kurulmasına ve bu aşağılayıcı yardım düzenine karşı çıkmak, yalnızca Filistinlilerle dayanışma değil, aynı zamanda insanlık onurunu savunmaktır. Çünkü bu sistem çökerse, gerçek kurtuluş daha da yakın olacaktır.











HABERE YORUM KAT