1. YAZARLAR

  2. Symi Rom-Rymer

  3. Fransa, burkanın altındakiyle ilgilenmeli
Symi Rom-Rymer

Symi Rom-Rymer

Yazarın Tüm Yazıları >

Fransa, burkanın altındakiyle ilgilenmeli

16 Ağustos 2009 Pazar 00:03A+A-

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin bu yaz yaptığı, Müslüman kadınların vücutlarını tamamen örten burkanın yasaklanması yönündeki çağrı, ortalığı bir hayli ısıtmakla birlikte pek de aydınlatmadı.

Bu aslında, Fransız kimliği ve toplumsal uyuma dair son derece karmaşık bir tartışmanın son perdesi. Ancak, burkayı erkek baskısının simgesi olarak kınayan Sarkozy bu meseleleri görmezden geldi ve böylelikle bazı kadınların Fransız toplumunun daha da dışına itilmesine sebep olabilir.

Sayıları gittikçe artan bir Müslüman nüfusa sahip olan Fransa son yıllarda, seküler karakterini korumak için bir hayli cüretkâr adımlar attı. 2004 yılında, başörtüsünü ve göze çarpan diğer dinî simgeleri devlet okullarında yasakladı. Geçtiğimiz yıl, burka giyen bir Fas göçmeninin vatandaşlığa kabul edilme talebi, köktenci dinî teamüllerinin Fransız değerlerine aykırı olması gerekçesiyle mahkeme tarafından reddedildi. 22 Haziran'da Fransız Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada Sarkozy, burkanın sadece dinî bir mesele olmadığını söyledi. Haklı. Burka, Fransız kimliğinin ta kalbini sorgulayan bir mesele. Burka giyen kadınlar, Fransız toplumunun eşitlikçi karakteriyle çelişkili bir şekilde, ayırt edici bir özelliğe sahip olarak, modern Fransa'nın üzerinde durduğu laiklik ve ulusal birliğin altını sembolik planda oyuyorlar.

Fransa, 1789 devriminden bu yana, etnik ve dinî azınlıkları toplumun geneline dahil etmek konusunda hep istekli oldu ama bunun şartı, söz konusu azınlıkların, etnik ve dinî geleneklerini özel alanla sınırlı tutmalarıydı. Kökenleri ne olursa olsun, göçmenlerin, kimliklerinin farklılıklarını kendi evlerinin ve ibadet yerlerinin mahremiyetinde sürdürmeleri hoş karşılanırken, kamusal alanda, ülkede yaşayan herkes Fransız olarak kabul ediliyor.

Çokkültürlü Amerika'da gayet gözde olan çift ya da "tireli" kimliklerin (örneğin Afrikalı-Amerikalı) düşünülebilmesine izin veren kavramsal bir alan yok. Göçmenlerin, Fransız kimliğine uyum sağlayabilmek için kendi kimlik anlayışlarını bu kamusal/özel ayrımına göre yeniden uyarlamaları gerekiyor. Söz konusu grupların, askerlik ve eğitim sistemi gibi kurumlarda aktif şekilde yer almak da dahil olmak üzere pek çok alanda asimile edilebilir olduklarını kanıtlamaları gerekiyor.

Çoğunluğu Fransa topraklarına Fransız sömürgeciliğinin tarihinin yüküyle gelmiş olan Fransız Müslüman cemaati, zaman zaman asimile olmaya diğer azınlık grupları kadar gönüllü olmadıkları görüntüsünü verdi. Üstelik, örgütlü temsile pek uygun olmayan İslam âdetlerinin doğası gereği, Müslüman cemaati, yakın zamana kadar, Fransız hükümeti nezdinde kendisi adına kulis faaliyeti yapacak olan bir bağlantıdan da yoksundu. Fransa'daki Müslüman kadınlar, ikili bir kimlik ihtimalini bile kabullenmek konusunda isteksiz bir toplumda, boşlukta kimliklerini aramaya itilmiş durumda. Buna tepki olarak, bazıları, farklılıklarını kamusal alana empoze etmek suretiyle kim olduklarını açıkça beyan etmek ve Fransa'da ve tarihinde hak iddia etmek üzere dinî kıyafetlere yönelmiş durumda. Daha kapsayıcı olacak toplumsal ve eğitsel programları savunmak ve konumunu, Fransız cumhuriyetçiliğinin tüm vatandaşların ihtiyaçlarına hizmet etmediğini kabullenmek yerine, Sarkozy, demeçlerinde gittikçe radikalleşti. Fransa'nın, kendi tarihlerine ve dolayısıyla kendi ihtiyaçlarına sahip birçok dinî ve etnik cemaatten oluşan yamalı bir toplum olduğunu kabul etmeyi reddetmesi sadece gerginlikleri artırmaya ve yeni yeni yanlış anlamaları ortaya çıkarmaya yaradı.

Burkayı yasaklamak ne Fransız çoğunlukla aynı haklara sahip olmama ve öfke hissine ne de neden bazı Müslüman kadınların dinî örtüleri giymekte ısrarcı oldukları noktasındaki anlama yetisinin eksikliğine çare olacak. Polisin tahminlerine göre ülke genelinde burka giyen kadın sayısının 400'ün altında olduğunu not etmekte de fayda var. Bazı kadınların her taraflarını örten bu giysiyi giymeye zorlandıklarına şüphe yok. Aynen, Müslüman olmayan bazı Fransız kadınların ailelerinin başka türlü kötü muamelelerine maruz kaldığı gibi.

Ama Sarkozy'nin yaptığı gibi, örtünmeyi sadece bir tutsaklık ve erkek baskısının bir sembolü olarak görmek karmaşık bir meseleyi fazlaca basite indirgeyen ve tam da yardımcı olmaya çalıştığı kadınlara daha da zarar verebilecek bir tavır. Eğer Sarkozy bu kadınların hakları ve haysiyetlerinden samimiyetle endişe ediyorsa, tüm kamuoyunun takip ettiği konuşmalarını onların ihtiyaçlarını, kaygılarını ve Fransız toplumuna ne katkıda bulunup ondan ne alabileceklerini tartışmak için kullanmalı, ne giydiklerini değil.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT