1. YAZARLAR

  2. Yasin Aktay

  3. Filistin artık bir devlettir
Yasin Aktay

Yasin Aktay

Yazarın Tüm Yazıları >

Filistin artık bir devlettir

01 Aralık 2012 Cumartesi 00:36A+A-

Filistin'in Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda 138 ülkenin oyuyla "üye olmayan gözlemci devlet" statüsüyle tanınması Ortadoğu'daki güç denklemlerini bir anda yeniden düşünmemizi gerektirecek önemli bir sonuç.

Öncelikle kaydedilmesi gerekir ki, bu sonucun alınmasında Türkiye'nin son zamanlarda Filistin davasına verdiği ağırlığın çok önemli bir payı olduğu kesin. Türkiye'nin ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun bu gelişmenin baştan beri takipçisi olduğu biliniyor. O yüzden BM'deki oturumda yaptığı konuşmayla meseleyi herkesten fazla sahiplendiğini gösterirken, oylama sonucunda Mahmut Abbas'ı ilk kutlayan kişi oldu.

İkincisi, Filistin'in gözlemci de olsa bir devlet olarak tanınmasına ABD'nin itirazı, basitçe uluslar arası siyasetinin İsrail tarafından bloke edilmiş olmasının bir sonucu. Yoksa aslında ABD Ortadoğu'da artık Filistin sorununun çözümsüzlüğü devam ettikçe kendisi için de bir huzurlu gelecek ihtimalinin olmadığını biliyor olmalı. Aslında bundan sadece bir yıl kadar önce Obama Filistin sorunu için İsrail'in 1967 sınırlarına çekilmesi, yeni yerleşimleri durdurması ve Kudüs'ün Filistin'in de başkenti olacağı bir çözümün tek çıkar yol olduğunu söylemişti. Sonra gelen baskılar sonucunda bu sözünü başka türlü tevil etmek zorunda kaldıysa da, bugün İsrail de emindir ki, Obama'nın zihninin arka planındaki çözüm planı budur.

Bu yüzden Netenyahu ve çevresi ABD seçimlerinde Obama'nın rakibi Mitt Romney'i açıktan desteklediler ama onu kazandıramadılar.

Aslında bu bile hem Obama için hem de Demokrat Parti için yeterince cesaretlendirici olmalı. ABD İsrail'e mahkûm değil, olmamalı. İsrail'e verdiği destek yüzünden Ortadoğu'da, İslam dünyasında sonsuz bir nefretin hedefi haline gelmektedir. İsrail'e bu kadar kayıtsız şartsız destek olduğu sürece ABD'nin İslam dünyasında sempati kazanması asla mümkün olmayacaktır.

Bu gelişmeyle ilgili olarak kaydedilmesi gereken üçüncü bir nokta, Filistin'in veya İsrail'in iki devletli bir çözüm için taleplerinin zannedildiği kadar net olmadığıdır. Aslında hem 1947 yılında hem de 1967 yılında İsrail'in işgalci ve galip olduğu dönemde iki devletlilik bir seçenek olarak hep bir kenarda durdu. Filistin tarafı iki devletliliği kabul etmenin İsrail'in işgalini peşinen meşru kabul etmek demek olduğunu bildiği için direnirken İsrail Filistinlilerin eşit vatandaş sayılacağı bir durumun İsrail'in varlık sebebine ters düşeceği düşüncesiyle tek devletlilik fikrine de hiç yanaşmadı.

Aslında bir saatten sonra oluşan fiili durum içinde böyle bir durum Filistinliler için çok daha iyiydi, ne de olsa kısa sürede nüfus avantajından dolayı İsrail'in bir Yahudi devleti olmaktan çıkıp demokratik anayasal vatandaşlığa dayalı bir devlete dönüşmesi sözkonusu olabilirdi. Oysa bütün ihtimaller belirdiğinde İsrail için hiçbir çözümün tatmin edici olmadığı da ortaya çıkmış oluyor. O yüzden hiçbir çözüme yanaşmadan durumu sürüncemede bırakıp Filistinlilerin pes etmesini, mümkünse topraklarını terk edip gitmesini beklemek karar kılınan tavır olarak belirmiş oldu.

Son olarak, BM'nin Genel Kurulunda kararların Filistin lehine çıkmasına karşılık Güvenlik Konseyi'nde bir çok kararın tam aksine bir yolla neticeleniyor olması BM'deki yapılanmanın daha güçlü bir biçimde sorgulanmaya başlamasına vesile olacaktır. Türkiye, bilhassa başbakan Erdoğan'ın son zamanlardaki beyanlarıyla bu sorgulamayı zaten başlatmış bulunuyor. Bu son olay iyi bir örnek oluşturuyor. 140 ülkenin karar verdiği bir durumda 5 ülkeden birinin istediği oluyor. Hiç de adil olmadığı ortadadır.

Doğrusu BM'nin dayandığı kurucu (constitutive) durum İkinci Dünya Savaşı sonrasının paylaşım şartlarına dayanıyor. Savaşın galip gelen devletleri demokratik ve adil bir BM düzeni kurmaktan ziyade imtiyazlarını dayattıkları bir dünya düzeni inşa ettiler. Bu düzenin ne adalet ne de insanlık gibi bir önceliği var, ama bugünün şartları o düzenin kurulduğu andan çok farklı bir yerde. Savaşın mağlup tarafı Almanya ve Japonya bugün artık göz ardı edilemeyecek bir etkiye sahipler. Ayrıca İslam dünyası bu zamandan itibaren dünya ekonomisinde ve siyasetinde artık göz ardı edilemeyecek bir ağırlığa sahip olmuştur. Savaşın mağlup veya esamisi okunmayan ülkeleri artık daha adil bir düzen talep ediyor. İsrail gibi hiçbir hukuk, ilke ve insanlık tanımayan bir ülkenin bir BM Güvenlik Konseyi üyesinin himayesi yüzünden zulmünü bu kadar fütursuzca sürdüremediği bir düzen...

Filistin'in bu himayeye rağmen 138 ülke tarafından tanınması bu yolda atılmış önemli bir adım. Bu adım, artık İsrail'in bir devlete ait topraklarda işgalci olarak bulunuyor olduğunun resmen tescili anlamına geliyor. Bir adımdır, azımsanacak gibi değil, devamını diliyoruz.

YENİ ŞAFAK 

YAZIYA YORUM KAT