1. YAZARLAR

  2. Adem Yavuz Arslan

  3. EMASYA gerçekten kalktı mı?
Adem Yavuz Arslan

Adem Yavuz Arslan

Yazarın Tüm Yazıları >

EMASYA gerçekten kalktı mı?

12 Nisan 2010 Pazartesi 03:48A+A-

Aylardır Taraf'ın gündeme getirdiği Balyoz Darbe Planı'nı konuşuyoruz. İddialar yenir yutulur cinsten olmadığı için de tartışılması bir bakıma normal.

Bu sıcak tartışmanın arasında gözden kaçan bir konu var ki not etme açısından dikkat çekelim.

Balyoz planları ortaya döküldüğünde gözler EMASYA protokolüne çevrilmişti. Balyozculara göre planlar 'vazife' olarak hazırlandı ve kaynağı da bu protokol.

Kamuoyu hassasiyeti üzerine protokol 4 Şubat'ta iptal edildi. Gündemdeki diğer konular sebebiyle de tamamen unutuldu.

Fakat bu konuda kulisler hareketli. Duyumlara göre EMASYA protokolü kaldırıldı ama protokol çerçevesinde yapılan tüm faaliyetler aynen devam ediyor. Bugünün dünden tek farkı yapılan rutin toplantılara sivillerin davet edilmemesi.

Hatırlanacağı gibi bu protokolün hazırlanması ve imzalatılması da gariplikler içeriyordu. Org. Çetin Doğan ortaya çıkan ses kayıtlarında "EMASYA'yı paşa paşa imzalattık" demişti. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ise "EMASYA kalkabilir. İller İdaresi Kanunu bize her türlü yetkiyi tanıyor" demişti.

Anayasa değişikliği tartışmalarının yapıldığı şu günlerde gözler yeniden İller İdaresi Kanunu 11/D maddesine çevrildi. Çünkü hukukçulara göre EMASYA protokolünün kalkması bir şey ifade etmez.

5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu aslında 1949 yılına ait. Bugüne kadar 1980 ve 1996 yıllarında iki kez değişti. 1996'daki 4178 Sayılı Kanun değişikliğiyle genişletildi. Öyle ki bu düzenlemeyle sınır ötesi operasyon yetkisi bile tanındı. Son olarak da 1997'de 11/D maddesine öyle ilaveler yapıldı ki neredeyse tüm Türkiye 'sürekli olağanüstü hal uygulamasına' geçmiş oldu.

Mümtaz Soysal ve Oya Araslı başkanlığında 113 vekil, 5442 Sayılı Kanun'un 11/D maddesinde yapılan düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle mahkemeye başvurdu.

Soysal'ın iptal dilekçesi ve gerekçeleri ibretlik. Dilekçede İller İdaresi Kanunu 11/D maddesinin neden iptal edilmesi gerektiği tek tek izah ediliyor.

Özetle "İptali istenen yasa ile olağan rejimin istisnası olağanüstü hal, bölge, süre, neden ve konu sınırlaması getirmeksizin, soyut, genel ve en önemlisi sürekli bir hukuk metni ile 'olağan hal'e yayılarak 'istisna olmaktan çıkartılmış' ancak hukuk içi rejim olarak kalabilecek olağanüstü haller 'kanuni' fakat 'gayri hukuki' bir duruma getirilmiştir" deniyor.

Yani 11/D ile Anayasa'da 'istisnai durum' olarak düzenlenen 'olağanüstü hal' tüm yurda yayıldı ve kural haline getirildi. Ayrıca tüm yetkinin askeri birlik komutanlarına verilmesinin askeri rejime neden olacağı eleştirileri de sıralanıyor.

Anayasa Mahkemesi 1999/68 sayılı kararı ile 11/D maddesi içinde yer alan küçük bir düzenlemeyi iptal etti. Ama diğer düzenlemeler aynen kaldı.

Bu noktada hukukçulardan ilginç bir uyarı da geliyor: Diyorlar ki "Gündemdeki anayasa paketi referandumdan geçip kabul edilse dahi İller İdaresi Kanunu 11/D maddesi iptal edilmeden Balyoz benzeri planların önüne geçilemez."

Not edilmesi gereken bir uyarı...

Başsavcı'ya mahalle baskısı

Cuma günü 14 sularında anormal bir telefon trafiği başladı. Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya'nın basın toplantısı yapacağı duyulunca 'Yeni bir kapatma davası mı geliyor' endişesi başladı. Özellikle de iş dünyasında.

Öyle ki bir saat boyunca telefonda 'Kapatma davası değil, Anayasa paketine tepkilerini dile getirecek' demek durumunda kaldık.

Peki, Başsavcı niye konuştu? Öncelikle kapatma davası gündemden düştü demek çok iddialı olur. En azından askıya alındı. Belki referandumdan sonra oluşacak yeni şartlarda tekrar gündeme gelebilir.

Emekliliğine de çok bir zaman kalmayan Başsavcı konuştu çünkü moda tabirle yüksek yargıda 'mahalle baskısı' var. Yargıtay'ın, Danıştay'ın, HSYK'nın ve baroların koro halinde 'istemezük cephesinde' yer aldığı bir ortamda Başsavcı'nın sessiz kalmasının pek bir anlamı olmazdı.

Yüksek yargıda öyle güçlü bir mahalle baskısı oluştu ki, düzenlemeyi destekleyecekler bile mikrofonlara 'hayır' demek durumunda kalıyor. Hatta bu mahalle baskısını sürdürmek için YARSAV öncülüğünde 'brifing dönemi' tekrar başlatılıyor.

Son not: Başsavcı "Parti kapatma bir kişinin iki dudağı arasında değildir" derken gerçekten durum tespiti yaptı!

BUGÜN

YAZIYA YORUM KAT