1. YAZARLAR

  2. İbrahim Karagül

  3. 'Dünya Devleti'nin ilk lideri o olacak!
İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Yazarın Tüm Yazıları >

'Dünya Devleti'nin ilk lideri o olacak!

11 Aralık 2008 Perşembe 05:56A+A-

ABD'nin yeni Başkanı Barack Obama, yepyeni bir küresel proje için mi Beyaz Saray'a gönderildi? Dünyanın hiçbir zaman görmediği yeni tehditleri öne çıkararak, yeni yönetim şekli, egemenliklerin yok oluşu, küresel iktidarın merkezileşmesi, bir yeryüzü krallığı için mi seçildi?

Clinton dönemi Dışişleri Bakan Yardımcısı Strobe Talbott, 1992'de, “21. yüzyılda bütün devletlerin tek ve küresel bir otoriteyi kabul etmek zorunda kalacağını, artık ulusal egemenliğin büyük bir ideal olmayacağını” söylemişti. Bugün bu dönemin başladığı, Obama'nın da bu yeni dönem için sembol isim olarak öne çıktığı tartışılıyor. Obama ve danışmanları şimdi “dünya devleti” için kolları sıvamış durumda.

Dünkü yazıda, ekonomik krizin, komünizmin çöküşünden daha büyük bir değişime yol açacağına ilişkin tartışmaları aktardım. Bu, bazılarına son derece afaki gelebilir. Ama artık “tek dünya devleti”, “tek para birimi”, “yeni bir ekonomik sistem” tartışılıyor.

Öyle görünüyor ki, çok daha sert dalgalarla gelmesi beklenen ekonomik kriz, yeni dünya devleti hesapları için oldukça elverişli bir zemin oluşturacak. Daha doğrusu, kriz bu amaçla kullanılacak. İnsanın; elitlerin bu büyük amaçları için krizi beslediğine inanası bile geliyor.

Krizin sadece finans boyutunun, Marshall Planı, Ayda Yürüyüş, NASA'nın şu ana kadarki tüm harcamaları, Kore Savaşı, Vietnam Savaşı ve Irak işgalinin toplamından bile daha fazla zarara yol açtığı düşünülünce, bu ölçekte bir felaketin bedeli köklü değişimlere yol açması zaten beklenecekti.

Şimdi bu düşünceler, dünya elitlerinin toplantılarında tartışılıyor, saygın yayın organlarında açıkça ifade ediliyor. Öyle ki, önümüzdeki aylarda bu konuyla ilgili çokça tartışma yaşanacak ve Türkiye kamuoyu da bu tartışmalardan geri durmayacak.

Financial Time gazetesi “dünya devleti” tezini çoktan tartışmaya açtı bile. Gazete, 9 Aralık tarihli editöryal yazısında, elitlerin küresel gücü merkezileştirme, Amerika'nın egemenliğini yok etme, ulusal hükümranlık alanını daraltma, bir çeşit diktatöryal yeryüzü iktidarı oluşturma projesine dikkat çekti. Aslında 1990'dan, yani Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana varolan projenin bugünlerde açıktan gündeme alındığı ifade edildi.

Gazetenin dış politika yorumcusu Gideon Rachman, ilk kez bu projenin uygulanabilir hale geldiğini, küresel ekonomik kriz, küresel ısınma ve terörle savaş gibi üç önemli gelişmenin projenin önünü açtığını vurguladı. Ona göre dünya devleti umulandan çok daha erken gündeme alınıyor, Barack Obama projenin temsili ismi oluyor. David Rockefeller'ın öteden beri istediği büyük hayal gerçekleştirilmek isteniyor.

“Bu dünya devleti, uluslar arasındaki işbirliğinden çok öte bir şey” diyen Rachman, devlet karakterinde bir entiti olacağını, Avrupa'nın kurduğu kıtasal devletin model alınacağını ifade etti. Ona göre bu süreç, yavaş ve sancılı geçecek.

Bir başka “dünya devleti” hayali kuran Bilderberg mensubu Martin Wolf ise, tasarlanan dünya devletinin sadece diktatöryal önlemlerle gerçekleştirilebileceğini söylüyor.

Aylardır burada, krizin sadece ekonomik olmadığını anlatmaya çalışıyorum. 1929 krizinin Hitler'i çıkardığına, dünya savaşlarına ve çok sarsıcı değişimlere yol açtığına işaret ediyorum. O cümlelerden bazıları şöyleydi:

“Uluslararası Para Fonu IMF'ye diktatörlüğü andıran bir rol yükleniyor. IMF bütün ülkelere ekonomi politikaları dayatabilecek, ekonomileri üzerinde söz hakkına sahip olacak. Özelleştirmeden serbest ticaretin ilkelerine kadar dünya ekonomisini ilgilendiren her alanda IMF tek hakim olacak. IMF Dünya Merkez Bankası olacak. Küresel ekonominin tek patronu olacak..”

“Bu süreç ileri aşamalarda yeryüzünde tek siyasi otoriteye kapı aralayacak. ABD'nin başaramadığı küresel imparatorluk, 'Dünya Devleti' bu aşamada tartışılır olacak.”

Şimdi tek merkezli ekonomik sistemi savunanlarla çok başkentli ekonomik sistemi savunanlar çetin bir çatışmanın içine giriyor. ABD ve İngiltere, krizden kurtulmanın tek yolunun her şeyin merkezileştirilmesi olduğunu savunurken diğerleri merkezin dağıtılmasını, ülkelerin daha özgür hareket etmesini, çok kutuplu bir ekonomik sistemin tek çözüm yolu olacağını söylüyor.

Merkeziyetçi ülkeler aslında dünyanın tamamını istiyor. Ekonomiyi, kaynakları ve siyasi iktidarı tek elde toplamaya çalışıyor. Tek “Dünya Merkez Bankası” istiyor. “Tek Para Birimi” istiyor. “Tek Dünya Devleti” istiyor.”

Görülüyor ki, tartışma çok daha erken başladı. Bundan sonraki her uluslar arası oturumun konusu bu olacak. G-7 zirvelerinde, G-20 toplantılarında her tartışma, bu sürecin olgunlaştırılmasına yönelik olacak. Çok ekonomik başkentli, siyasi ve ekonomik küre ölçekli kurallara bağlı bir büyük otorite.

Dünyanın ezilenleri, fakirleri, dışlanmışları aynı kalacak. Zenginlik daha çok belli merkezlerde toplanacak. Demokrasi ve barış adı altında projeler uygulanacak. Ama aslında hepsi bu büyük ideal için birer kamuflaj olacak. Kaynakların üstünde oturan toplumlar çok acı çekecek. Etnik çatışmalar, yoksulların öfkesi, kültürel ayrışmalar derinleşecek, istismar edilecek. Önümüze yüce idealler konulacak. Belki de birkaç yüz yıl bu ideallerin doğruluğuna iman edip oyalanacağız. Ama gücü ve zenginliği ellerinde tutanların kurduğu oyunun figüranlarından başka bir şey olmayacağız.

Ey insanlar, tarihin bu hassas döneminde açın gözlerinizi!

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT