1. YAZARLAR

  2. Fatma K. Barbarosoğlu

  3. Dört gencin intiharı ve raiting pastası
Fatma K. Barbarosoğlu

Fatma K. Barbarosoğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

Dört gencin intiharı ve raiting pastası

27 Nisan 2011 Çarşamba 01:07A+A-

Bir büyük hikâyeden çıkan yangının ortasında kalıyoruz, bir küçük hikâyenin yangınında boğuluyoruz.

YSK'nın kendi ağzından çıkanı kulağının duymaması sonucu Türkiye yangın yerine çevrildi.

Herkes ayağa kalktı. Evet herkes.

YSK kararını restore etti.

Tansiyon düştü, aman ha BDP'liler verilen kararın şiddet eylemleri ile kazanıldığını zannetmesin diye kalem oynatmayan kalmadı, bu iyi bir şey diye düşünürken...

Kahramanmaraş'tan o haber geldi.

Dört kardeşin "annelerinin acısına dayanamadıkları için" intihar ettiği haberi.

Yazmaktan bunaldım.

İki yıldır neredeyse tek başıma bağırıyorum.

Kelimeler üzerinden bağırıyorum. Üçüncü sayfa haberleri konusunda bir düzenleme yapılması gerekiyor diye.

Kimseler duymuyor.

Şiddet haberleri artıyor. İntihar haberleri artıyor.

Olan biten halka aktarılıyor gibi yapılırken hoyrat bir dil kullanılıyor.

Tanıkları dinliyoruz derken ortaya tuhaf yargı cümleleri çıkıyor.

Kahramanmaraş'tan gelen dört kardeşin ölümü herkesi sarsıyor. Merak tavan bilgi, taban olunca birkaç önemsiz ayrıntı üzerinden verilen yargılar birbirini kovalıyor.

Medya ikiye ayırılıyor: Aileyi çağdaş,68 kuşağı, sanatsal ve felsefi duruşları olan bir aile olarak resmetmeye kalkanlar bir tarafta; çocukların isminden başlayarak zaten "bir tuhaf aile" olduklarını ima edenler bir tarafta.

İmdat diyorum da başka bir şey diyemiyorum

Ölüme ve ölüye saygıyı unutacak kadar mı gözünüz karardı!

Bakkal, verdikleri siparişi götürdüğüm zaman kapıyı yarım olarak açarlardı diyor. Her yerde bakkalın bu ibaresi dolaşıyor. Bakkal bunu söyleyebilir. Kendisine uzatılan mikrofona şaşkınlık ile birkaç cümle etmiştir. Ama medya olarak bunu merkezde tutmanın tuhaf olduğunu fark etmiyor musunuz?

Kapıya siparişleri getiren kişiyi içeri alıp salonda ağırlamak mıdır normal olan?

Ya da ailecek görüştükleri kişinin sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi deniyor. Herkes bu cümleye odaklanıyor. Arkadaşlar sizin ailece görüştüğünüz kişilerin sayısı yüzlerle, binlerle mi ifade ediliyor?

Ailecek görüşmek face'de arkadaş eklemeye benzemiyor. İkisini birbirine karıştırmayalım lütfen.

Dört gencin ölüme yürüyüşlerini yanlış bir yerden değerlendiriyoruz.

Medya kendisini asayiş şube gibi görmekten vazgeçmeli. Medya bu olayı ibret bahsinden değerlendirmeli. Bu vesile ile gençlerin hayata karşı bağışıklık sistemleri oldukça düşük olduğunu tartışmamız gerekiyor. Gençlerin hayattan tat alma duygularının ne kadar iflas etmiş olduğunu konuşmamız gerekiyor.

Haberlerin dilinde yoğun bir şekilde annelerini çok sevdikleri için ifadesi kullanılıyor. Dünyada milyonlarca annesini yitirmiş çocuk var. Bir kısmı annesini hiç görmemiş bile.

Ama bu vurgu!!!

Bu annelerini çok sevdikleri için vurgusu!!!

Annesini henüz kaybetmiş çocukların, gençlerin kendisini kötü hissetmesine sebep oluyor.

Herkesin sevdiğini ispat etmek için, gidenin ardından gittiğini düşünün.

Allah muhafaza etsin.

Ne sorumsuzca haber yapma anlayışıdır bu.

Ne hoyrat dillidir.

Üstelik önümüz anneler günü.

Küresel kapitalizmin lortları daha çok kazansın diye, sevgimizi alım gücümüzü aşan bir şekilde tescillettirmemiz gerekmektedir.

Anneler günü, babalar günü, mağduriyet günleri inşa ediyor diye yazıyorum yıllardır.

Yazıyorum da ne oluyor?

HİÇ!!!

Sırayla belediyeler bendenizi anneler günü kutlamalarına çağırıyor.

Anneler günü annesiz çocuklar ve çocuksuz kadınlar için mağduriyet günü olarak tescilleniyor.

"Kahramanmaraş gelen puslu ölüm"ün, ekranlarda tartışılması, annesini yitirmiş çocukların içine düştüğü kuyuyu iyice karanlık kılıyor, başka bir işe yaramıyor.

Yaramaz olur mu yarıyor diyorsunuz. Halk merak ediyor diyorsunuz...

İnsanlığımızı raiting rakamlarına sattığımızı unutmuştum. Affedersiniz.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT