1. YAZARLAR

  2. Mehmet Altan

  3. Dışişleri soykırıma nasıl bakar?
Mehmet Altan

Mehmet Altan

Yazarın Tüm Yazıları >

Dışişleri soykırıma nasıl bakar?

24 Nisan 2010 Cumartesi 12:46A+A-

Hatırlayın... 1992-1995 yılları arasındaki Bosna Savaşı sırasında Birleşmiş Milletler (BM), Bosna-Hersek’in doğusundaki Srebrenitsa’yı “güvenli bölge” ilan etmişti.

Kenti Hollandalı BM askerleri koruyordu. Ancak Sırpların tehditleri üzerine kent gece yarısı boşaltıldı.

11 Temmuz 1995 günü Ratko Mladiç kente girdi.

Ratko Mladiç, o sırada elli iki yaşında ve Bosna Sırp Ordusu’nun Başkomutanıydı.

Mladiç komutasındaki Sırplar bir hafta boyunca çocuklar ve yaşlılar da dâhil olmak üzere 8 bin 300 Müslüman erkeği katletti, cesetleri en az 64 toplu mezara gömdü.

Srebrenitsa katliamı öncesinde bir kameraya konuşarak söylediği:

“İşte 11 Temmuz 1995’te Sırp şehri Srebrenitsa’dayız. Büyük bir Sırp bayramı arifesinde iken bu şehri Sırp milletine armağan ediyoruz.

Nihayet, yeniçerilere karşı ayaklanmasından sonra bu toprakta ‘Türkler’den intikam almamızın vakti geldi” sözleri hafızalara kazılı kaldı.

***

Srebrenitsa katliamı İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’daki en büyük katliam oldu.

Lahey Adalet Divanı katliamı “soykırım” olarak kabul etti; ancak Sırbistan’ın sorumlu tutulmayacağına karar verdi.

Ratko Mladiç için ise...

Savaş sırasında Boşnak halkına karşı işlediği soykırım ve savaş suçlarından dolayı tutuklama kararı verildi, Mladiç hala aranmakta...

***

Geçenlerde...

Katliamın vahametini yıllardır görmezlikten gelen Sırp Meclisi, iktidardaki koalisyon partilerince de desteklenen “katliamı kınama” karar tasarısını kabul etti.

Mecliste hazır bulunan 173 milletvekilinden 127’sinin oyuyla kabul edilen karar metninde, 1995 yılında Srebrenitsa’da 8 bin Boşnak’ın öldürülmesi kınanıyor, kurbanların ailelerinden özür dileniyordu...

Metinde, “Sırbistan Meclisi, Uluslararası Adalet Divanı’nın da tespit ettiği gibi, 1995 yılı Temmuz’unda Srebrenitsa’da Boşnak halkına karşı işlenen suçu var gücüyle kınar” ifadesi kullanıldı.

***

Metinde “soykırım” kelimesine yer verilmedi.

Oylamadan sonra konuşan hükümet yetkilisi Nenad Canak:

“Bu bildiri sadece başlangıç, zira yüzleşmemiz gereken geçmişin sorunlarının bir kısmına ilişkin” dedi ve yakın geçmişi yeniden yazma sürecinin uzun ve acılı olacağını belirtti. Karara sert tepki gösteren muhalefet temsilcileriyse, “karar metninin Srebrenitsa’da yaşananların sorumluluğunun tamamını Sırp halkının omuzlarına yüklediğini” savunarak eleştirdi.

Uluslararası adaletin “soykırım” olarak tanımladığı bu dramı Sırbistan yıllardır görmezlikten geliyordu. Üstelik birçok Sırp da Mladiç’i kahraman olarak görmekte...

***

AB Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton ile AB’nin genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle de o zaman yaptıkları ortak açıklamada, Sırbistan Parlamentosu’nun kararını “bu Sırbistan’ın geçmişte yaşananlarla yüzleşmesi açısından zor ancak çok önemli bir adım” sözleriyle değerlendirmişti.

Sadece AB mi, Türk Dışişleri Bakanlığı da bir bildiri yayınlamış, Sırbistan’ı yüreklendirmişti...

Dışişleri Bakanlığı, “Türkiye’nin, Srebrenitsa’da işlenmiş olan vahim suçu kınamak üzere dün gece Sırbistan Cumhuriyeti Parlamentosu tarafından kabul edilen bildiriyi, Sırbistan ve Bosna-Hersek halkları arasında uzlaşı sağlanması yönünde atılmış önemli bir adım ve bu vahim suçun kurbanlarının ailelerine yönelik gecikmiş bir taziye ve özür olarak değerlendirdiğini” bildirmiş...

Açıklamada, “Türkiye, Sırbistan ve Bosna-Hersek siyasi liderlerinin sergiledikleri ileri görüşlü yaklaşımı ve bu yönde attıkları cesur adımları takdirle karşılamakta, ikili ve çok taraflı forumlarda uzlaşı ve normalizasyon için gösterecekleri çabaları bütünüyle desteklemeyi sürdürmektedir” cümlesi de yer almıştı.

***

Bugün 24 Nisan.

Hepimiz adeta çıt çıkarmadan ABD Başkanı Obama’nın 1915 Olayları ile ilgili “soykırım” deyip demeyeceğini bekliyoruz.

En fazla da, Bosna-Hersek’de “Müslümanları” katleden Sırbistan parlamentosunun aldığı “katliamı kınama” kararını yazılı bildiriyle destekleyen Türk Dışişleri Bakanlığı bekliyor.

“Ulus-devlet” ve “milliyetçilik”, vahşeti tırmandırıyor, işleri zorlaştırıyor ve ilke üzerinden değil, sorun üzerinden tavır alan bürokratları da yoruyor.

Ve...

Yerkürede insanların karşılıklı birbirini öldürdüğü ve özünde insan olarak her birimizin yüzünü kızartacak tarihsel trajediler, devletler arasında aşılmaz sorunlara dönüşüyor...

STAR

YAZIYA YORUM KAT