1. YAZARLAR

  2. Ali Bulaç

  3. Din, gelenek ve modernlik
Ali Bulaç

Ali Bulaç

Yazarın Tüm Yazıları >

Din, gelenek ve modernlik

19 Aralık 2011 Pazartesi 05:12A+A-

Hangi sorunu ele alırsanız alın, karşınıza çıkan ilk konu, bir sorunu hangi düşünce kaynaklarına müracaat ederek teşhis edeceğiniz ve hangi kaynaklara göre tedavi edeceğinizdir.

İslam dünyasının durumunun hiç parlak olmadığı aşikâr. Ne tarihi yüceltmeye gerek var, ne bütün sorumluluğu klasik veya postmodern sömürgeci Batı'nın üstüne atmaya. Açık olan şu ki, bizim çok yönlü bir değişim sürecinden geçme zaruretimiz var. Kısaca kendimizi; siyasetimizi, toplumsal yapımızı, ahlaki formasyonumuzu, ekonomik anlayış ve tutumumuzu tepeden tırnağa değiştirmek zorundayız.

Bu köşede birkaç kere işaret ettim: İslam ile Batı arasında dört çatışma noktası var: Enerji kaynakları ve enerji nakil hatlarının kontrolü meselesi; İsrail'e Batı'nın verdiği blok destek; dinin (İslamiyet) modern dünyadaki konumu, toplumsal ve kamusal alanda düzenleyici vasfının tanınıp tanınmayacağı; İslam dünyası değişirken değişim projelerini kendisi mi belirleyecek, yoksa Batı'nın önüne koyduğu programlara mı harfiyen uyacak?

Ortadoğu'da baş gösteren toplumsal patlamalar eğer mevcut yönetimleri devirmeyi başarıp yeni rejimlere doğru yelken açabilme başarısını gösterirlerse, ilk karşı karşıya gelecekleri konu bu dört sorun olacaktır.

Batı (ABD-AB) bize kendi değişim/reform programlarını önermiyor, empoze ediyor, gerektiğinde dayatıyor. Sebebi açık: Biz Batı'nın projelerine göre değişmeye çalıştıkça, Batı'nın küresel sosyo-ekonomik ve askerî hegemonyası sürmektedir. Ama bu projelerin felsefi kaynaklarının Batı'ya da hayrı kalmamıştır. Nitekim sorunlarımızı çözemiyoruz, olmayan hastalıkları bünyemizde üretiyoruz (etnik ve mezhep çatışmaları, milliyetçilikler, cinsiyet ayrımcılığı, sınıflar arasında uçurumun yol açtığı husumetler, diğer dinlere karşı tahammülsüzlük, cinsel sapkınlıklar, ailenin çözülmesi vs.).

Hiç kimse Müslüman toplumların "iyi durum"da olduğunu söyleyemez. Böyle bir yüceltme bizi kör eder. Ne İslami referanslar ne tam modern kriterler açısından İslam dünyası iyidir. Sosyo-kültürel yapısı zayıftır; ahlaki bakımdan çöküş yaşamaktadır; aydınları iktibasçı ve tüketicidir; iktisadi, beşeri ve tabii kaynakları heba olmaktadır; adalete ve özgürlüğe uzaktır; toplumsal çözülmeye uğramaktadır; postmodern sömürgeci güçlerin av sahasıdır; otokrat rejimler, monarşiler ve diktatörlükler tarafından yönetilmektedir, en 'demokrat' görüneni bile vesayet rejiminden kurtulmuş değildir; mezhep ve etnik çatışmalara sürüklenmektedir; şehirleri her geçen gün biraz daha patolojik hal almaktadır; rüşvet, yolsuzluk, usulsüzlük iş yürütmenin teamülü olmuştur; giderek şiddet sarmalına sürüklenmektedir vs. Hiç kuşkusuz bu iç karartıcı tabloda 'kadın' da kötü bir durumdadır. Aile içi şiddet, kadın cinayetleri, çalışma hayatında karşılaşılan sorunlar, verimsiz eğitim, katılım vb. birçok alanda kadın ciddi sorunlar yaşamaktadır.

Ancak diğerleri yanında kadın sorununu teşhis edip çözmeye çalışırken aynı sualle karşılaşıyoruz: Sorunu hangi referans çerçevesine göre anlayıp çözeceğiz?

Birbiriyle anlaşmazlık halinde üç referans çerçevesi söz konusu: "Din/İslamiyet"; "gelenek" ve "modernlik." Benim "din"den anladığım, kaynağı Kur'an ve sahih sünnet olan "Ed-Din"dir. Bu dinin tarihteki tezahürü, menşei ma'ruf olan doğru tecrübe yani örf ve ümmetin icmaıdır. "Gelenek"ten anladığım, dinden de beslense, ağırlıklı kısmı âdetler, töreler ve teamüller bütünüdür. Bunların bir bölümü "iyi ve doğru", bir bölümü "kötü ve yanlış"tır. Kritik edileceklerse ilk referans çerçevesine, yani Ed-Din'e göre kritik edilmeli, devam ettirilmesi gerekli olanlar devam ettirilmeli, atılması gerekenler atılmalı. "Modernlik"ten anladığım "bireycilik, sekülerleşme ve ulus devlet" formudur. Düşünce temeli aydınlanmanın kaynaklarıdır. Ben modernliği mümkün kılan her üç parametrenin çöktüğünü, dünyanın postmodern zamanda başka bir mecraya girip ciddi bir krizden geçtiğini düşünüyorum.

Eğer sorunlarımızı teşhis edip çözeceksek gelenekten ve modern insan tecrübesinden elbette yararlanacağız; ama her ikisini de olduğu gibi kabul etmeyeceğiz. Her ikisini ilk kaynağa, Ed-Din'e irca ederek kritik edeceğiz. "Gelenekçilik/tutuculuk" ve "muhafazakârlık/modernistlik" dışında başka bir çerçeve.

ZAMAN 

YAZIYA YORUM KAT