1. YAZARLAR

  2. Abdülkadir Selvi

  3. Dersimlilerin dersimle imtihanı
Abdülkadir Selvi

Abdülkadir Selvi

Yazarın Tüm Yazıları >

Dersimlilerin dersimle imtihanı

29 Kasım 2011 Salı 06:18A+A-

"Başbakan, toplumda bölünmeler yaratmaya çalışıyor. Öyle bir gözü dönmüş ki, bu Başbakan yakın bir zamanda bu millete 'Ermeni Soykırım' iddialarını da dayatırsa şaşmayın." Bunu söyleyen Dersim Kureyşan Aşiretinden Kemal Kılıçdaroğlu. "Eğer Başbakan bu tutumunu sürdürürse Türkiye süratle iç çatışma noktasına gelebilir."

Bunu savunan kim?

Sevim Kılıçdaroğlu'nun, "Halasıyla birlikte ailesinden 40 kişi öldürülmüş" diye anlattığı Kılıçdaroğlu.

"Dersim'e durup dururken harekât diye bir şey söz konusu değildir. Aralarında 91 aşiretten birinin başkanı olan Seyyid Rıza'nın da bulunduğu derebeyleri ta Osmanlı döneminden beri bölgede devleti tanımıyor, vergi vermiyor, askere gitmiyor... Dahası başta Gümüşhane olmak üzere çevre illere talan, soygun amaçlı saldırılar düzenliyorlardı. Atatürk bunlara karşı önce ikna yöntemini kullandı. 'Yapmayın, etmeyin' dedi. Sonuç alamayınca hareket kaçınılmaz oldu."

Dersim'e operasyonu savunan kişi de Dersimli Kamer Genç. Peki Kamer Genç'in, "Yapmayın, etmeyin, dedi. Sonuç alamayınca hareket kaçınılmaz oldu" diye savunduğu operasyonda Dersimlilerin başına ne geldi?

Bu soruyu ben sormadım. Kemal Kılıçdaroğlu sordu. Kime sordu? Seyit Rıza'nın idamını gerçekleştiren İhsan Sabri Çağlayangil'e.

"Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içerisinden bunları fare gibi zehirledi. Ve yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir harekât oldu." Kamer Genç gördün mü nasıl harekat olmuş? Çağlayangil'in anlattığı yerler sizin orası. Öldürülen kişiler de senin hemşehrin. Belki de akrabaların var içlerinde.

Efo Bozkurt'u tanırsın. Dersim katliamından canlı kurtulanlardan. "İşte bizi bu eve getirdiler. Evin iki tarafına asker makineleriyle yerleşmişti. Biri o yandan, öbürü diğer taraftan ateş ediyordu. Kolumdan yara aldım. Bazıları içeride vuruldu." Kamer Genç işte böyle anlatıyor, senin "kaçınılmaz oldu" dediğin harekatı.

Hüseyin Akgül'de sizin oralardan. Bir dilekçe yazıp, devlete başvurdu. Dedi ki, olaylar sırasında ailemden 9 kişi öldü, bunların arasında ikizlerle, 2-3 yaşında bebekler vardı.

Siz bilirsiniz, bu bebekler 91 aşiretten hangisine mensup? Öldürüldüğüne göre Seyit Rıza'ya bağlı olan kuvvetlerde görev yapıyor olmalılar. Harekata maruz kaldıklarına göre soyguna ya da talana da karışmış olabilirler.

Kamer bey diyeceğim ama bizim oralarda bey deyince bey anlaşılır. O yüzden Kamer Genç diyeyim en iyisi.

Aynı aileden dokuz kişi harekata maruz kaldıklarına göre bu bebekler mutlaka silah da kullanmıştır. Sakın şakilerden olup, makinalı tüfekle saldırmış olmasınlar?

Orasını bilmem ama bildiğim bir şey var ki o da İsmet Paşa'nın torunu Gülsüm Bilgehan Toker'in dediği gibi, o bebekler,"Türkiye'nin en eğitimli ve demokrasiye inanan insanları" ndan biri olamadı. Çünkü yaşamadılar.

"Merhamet sahiplerinden biri, birle on yaşı arasında 20 kadar çocuğu alıp bir derenin içine saklamıştır. Vaziyet birden haber alınıyor. Çocukların öldürülmeleri emri veriliyor. En katı yürekliler bile böyle müdafaasız, masumlara silah kullanamayacaklarını söylemeye mecbur kalıyorlar. Tecrübe birkaç defa akamete uğruyor...Nihayet karanlık suratlı bir adam bulunuyor. Ve bir dere içinde titreşe titreşe bekleyen 20 masumun işi bitiriliyor."

O çocukları kaçıran köyün ileri gelenlerinden bir kadın.

Korkudan titreşe titreşe bekleyen çocukları tarayan karanlık suratlı adam o kadını da öldürüyor. Bu örnekleri daha fazla çoğaltmak istemiyorum. Çünkü boğuluyorum. Kimyam bozuluyor. Bunları okudukça 2-3 yaşında oyuncaklarıyla oynayan bebekler, 7-8 yaşında okula giden çocuklar geliyor gözlerimin önüne. Uyuyamıyorum.

Ergenekonla mücadele ettim, çetelerin aleyhine yazdım. Tehdit edildiğim de oldu, mahkeme salonlarını mesken tuttuğum da. Kandil'dekiler de uyardı, devlet adına kulağımı çekmeye çalışanlar da çıktı. Ama hiç bu kadar bunaldığımı hatırlamıyorum.

Dersim tartışması başladıktan sonra ibret verici bir olay yaşıyorum. Dersimliyim deyip, o katliamı normal göstermeye çalışanların varlığı şaşırtıyor beni.

Şaşırmak hafif kalır.

"Bunlar nasıl Dersimli?' diye isyan edesim geliyor.

CHP'yi kurtarmak, Atatürk'e ve İnönü'ye toz kondurmamak için getirdikleri izah, ileri sürdükleri tezleri ağzım bir karış açık dinliyorum.

Dersim tartışması açıldığında arşivleri, bilgileri, tanıklıkları ve yakınlıklarıyla olumlu katkı yapsalar, fena mı olurdu?

MHP'nin dahi ileri sürmediğini, "İç savaş" tezini sürmek, "Bu Başbakan Ermeni soykırım iddialarını da gündeme getirir" diye korkular salmak Dersimli Kılıçdaroğlu'na mı kaldı? Dersimliler ne istiyor?

Yavuz Semerci verdi cevabını: "İstediğim tek bir şeydir: Aynı gün yok ettiğiniz sülalemin mezar yerlerini öğrenmek istiyorum." Yakınlarının mezar yerini bilmek onların hakkı değil mi Kemal bey...

Alevi kimlikli sanatçımız Sabahat Akkiraz, Maraş'ın, Çorum'un, Sivas'ın faturasını Erdoğan'a kesmeye kalkarken, 80 öncesi Maraş'ın, 90'daki Sivas'ın CHP ve SHP'nin iktidarda olduğu dönemde gerçekleştiğini biliyor mu acaba?

Kimin devrinde olursa olsun, kime karşı yapılırsa yapılsın katliam, katliamdır. Aleviliği ders kitaplarına sokan başbakanı değil, Dersim'in, Koçgiri'nin faili olan CHP'yi niye suçlamıyorsunuz? Sabahat hanım Hacı-Bektaş'ın dergahının kapısına, kilit asanın CHP olduğundan haberdar mısınız?

Dersim katliamına fetva bulmaya çalışan Dersim ya da Alevi kökenlilere sesleniyorum.

Katliama gerekçe üretmek size mi kaldı?

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT