Ergenekon davasında, belki de bütün tutuklama dalgalarından daha önemli bir gelişme var.

İfadeleriyle, davanın en önemli ismi haline gelen Tuncay Güney'in, devletin Milli İstihbarat Teşkilatı'yla (MİT) ilişkisinin belgelenmesi, artık geri dönülmez bir yolda olunduğunun, sağır sultana bile duyurulmasıdır. Bundan böyle davayı görmezden gelmeye çabalayanlar, unutturmanın derdinde olanlar, küçümseyenler, alay edenler, "Ergenekon, her yere kon" diye sulandırmaya çalışanlar, hatta ve hatta Ergenekon'un avukatlığına soyunanlar için sonun başlangıcına gelinmiştir.

Sabah gazetesinin çarşamba günü manşetten verdiği habere göre; Tuncay Güney, İPEK kod adıyla MİT'in Türkiye-İran Masası'na bağlı olarak görev yapıyordu. Ancak sonradan MİT, Tuncay Güney'i JİTEM ve Ergenekon'un içine sızdırdı. Güney, polisteki sorgusunda deşifre olunca, MİT tarafından ABD'ye gönderildi. MİT'te 1990'lı yıllarda genç bir gazeteci kimliğiyle, Ortadoğu'daki liderlerle yüz yüze görüşmeler de yapan Güney'in 1992 yılında görevi değiştirildi. JİTEM ve Ergenekon'a sızma görevi verilen Güney, ilk kez bu tarihte albay rütbesiyle Ağrı'da görev yapan Veli Küçük ile tanıştı. 1996-97 yıllarında Susurluk skandalı sırasında MİT için önemli bir bilgi kaynağı olan Güney'in kimliği MİT'in 7.2.1997 tarih ve 10.251.01.011(IST00736) sayılı belgesinde ortaya çıkıyor.

Sabah'ın bu haberi üzerine MİT'ten birkaç saat sonra yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı: "Haberde yer alan belge teşkilatımıza aittir. Tuncay Güney o dönem itibarıyla şüpheli faaliyetlerinden dolayı dikkatimizi çeken ve üzerinde çalışma yapılan bir şahıstır. Bu bağlamda Tuncay Güney kayıtlı bir haber kaynağımız değildir. Kuruluş ve işleyişi tartışmalı olan Kontr Terör Merkezi, sorumlularıyla birlikte 1997 yılında kuruluş şemasından çıkarılmıştır."

Haber ve MİT'in açıklaması, Ergenekon davasının asıl şimdi başladığını anlatıyor. Demek MİT'in hali de içler acısıdır. En az iki sebepten. Birincisi Tuncay Güney sayesinde Ergenekon hakkında devletin istihbarat örgütünün olan bitenlerden bilgisi ve ilgisi vardır. Fakat hükümet sorumluluğu taşıyanlar bundan haberdar edilmemektedir. Darbeleri bildiği halde MİT'in, bağlı olduğu Başbakanlık'a hiçbir zaman haber vermediğini burada hatırlayalım. MİT'in hali içler acısıdır, çünkü açıklamadan da anlaşılacağı üzere devlet içinde devletçikler vardır. Yetkiyi, gücü eline geçirenler kanun tanımamakta, "devlet benim" demektedir. Kontr Terör Merkezi'nin kuruluş ve işleyişinin "tartışmalı" olması ne demektir? Bu dairenin başındaki Mehmet Eymür'ün bugün adres gösterilmesinin anlamı nedir?

Ergenekon davası bir daha belirtelim ki, siyasî bir dava değildir. Bu dava, öne sürülen zanlıları ile değil, asıl; devlet içinde hukuk dışına çıkan yapılanmaların milletimize, geleceğimize ve bizzat devletimize verdiği zararların, bundan böyle önlenmesi adına, adaletin tecelli etmesi gereken bir davadır. Hayati organları çürümeye ve yozlaşmaya başlamış, ana damarları faili meçhul cinayetlerle, yazarlarına, akademisyenlerine, silahlı kuvvetler mensuplarına yönelik suikastlarla tıkanmış bir devletin, felç olmasını mı seyretmeliyiz? Ergenekon davası, onurlu, namuslu, hukukun üstünlüğü ile güçlenmiş devleti özleyenlere bir fırsat veriyor. Ergenekon çeteleri, provokasyonlarla, verdikleri taşeronluk hizmeti ile bu devleti, bu milleti güçsüz bırakmak isteyenlere darbelerin zeminini hazırlıyor.

Bu dava, Türkiye'nin istikbalini aydınlatma davasıdır. Ergenekon türü kanser hücreleri devlet bünyesini kemirirken Türkiye demokratikleşemez. Hukuk dışına kim çıkmışsa, kimin elinde kan varsa, onların yakasına yapışılmazsa bu Türkiye'ye, geleceğimize ihanettir.

MİT'teki sorumlular kimse, silahlı kuvvetler içinde kimler bu işlere bulaşmışsa, üniversitelerde, yargıda, medyada, iş dünyasında kimler çetelerle birlikteyse, adaletin gücünü onlara göstermeliyiz. Ergenekon nerelere konmuşsa o yerlerdeki herkes hesap vermelidir. Herkes...

ZAMAN