1. YAZARLAR

  2. Gülay Göktürk

  3. Değiştirilemez maddeler vesayetin güvencesi
Gülay Göktürk

Gülay Göktürk

Yazarın Tüm Yazıları >

Değiştirilemez maddeler vesayetin güvencesi

06 Ekim 2010 Çarşamba 01:01A+A-

Öyle ülkeler vardır ki, anayasalarında değiştirilemez maddeler olsa bile, bu maddelerin varlığı ilkesel olarak yanlış olmakla birlikte, pratikte rahatsız edici bir etki yapmaz; daha çok sembolik niteliktedir ve orada öylece durur.

Elbette bu ülkelerin hukukçuları ve aydınları, "değişmez madde" kavramı konusundaki itirazlarını sürdürürler ama söz konusu maddelerin kaldırılması geniş çoğunluklar açısından acil ve hayati bir talebe dönüşmez.

Ama bizde öyle değil. Türkiye'de bu tartışma sadece bir ilke tartışması olarak yürümüyor. Biz bu maddelerin kaldırılmasını fantezi olsun diye tartışmıyoruz. Çünkü bizde bu değişmez maddeler vesayet rejiminin anayasadaki gizli güvencesi olarak işlev görüyor. Özellikle açık darbe yapma imkânının kalktığı ve vesayet rejiminin iktidarını yüksek yargıyı kullanarak sürdürmeye eskisinden daha fazla ihtiyaç duyduğu düşünüldüğünde vesayetçiler için bu maddeleri korumak hayati önem taşıyor. Bu maddelere dayanılarak Meclis'in anayasa değişikliği yapması imkânsız hale getiriliyor. Anayasa Mahkemesi'nin -aslında hakkı olmayan- yerindelik denetimi yapabilmesi için bu maddeler paravan olarak kullanılıyor.

Dolayısıyla bizde bu değişmez maddeler meselesi son derece somut ve hayati bir tartışma.

Eminim çoğunuz zaten biliyorsunuz ama yaşadığımız örnekleri tekrarlamakta yarar var:

Türban yasağına ilişkin anayasa değişikliğinde ne yaptı Anayasa Mahkemesi? "Bu değişiklik Anayasa'nın değişmez maddelerinden biri olan laiklik ilkesine aykırıdır, o yüzden benim de bunu bozmaya yetkim var; bu yerindelik denetimi sayılmaz" dedi. Yani, "içerik denetimi yapamaz" yasağını, değişmez maddeleri kullanarak aştı; bir nevi takiye yaptı.

Bunu yaparken de Anayasa'daki laiklik ilkesini istediği gibi yorumladı. Halkın ezici çoğunluğu başörtüsüyle üniversitede okumanın laiklik ilkesiyle hiçbir şekilde çelişmediğini düşündüğü halde, bir düzine yargıç kendi akılalmaz laiklik yorumunu bütün topluma dayattı.

Bir başka örneği daha yeni yaşadık. CHP son Anayasa değişiklik paketini Anayasa Mahkemesi'ne götürürken, yine değişmez maddelere bel bağlamıştı. Yüksek Mahkeme'nin, HSYK ve Anayasa Mahkemesi'nin üye seçimi ile ilgili değişiklikleri Anayasa'nın değişmez maddelerinden olan "hukuk devleti" ilkesine aykırı bularak bozacağını umuyordu.

Neyse ki bu defa öyle olmadı ve paket Anayasa Mahkemesi'nden kıl payı kurtulup referanduma gidebildi. Ama pekâlâ gidemeyebilirdi. Siyasi güçler dengesindeki küçük bir değişiklikle, paket bu defa da değişmez maddelerden "hukuk devleti"ne takılıp çöplüğü boylayabilirdi.

Anayasa hukukçusu Burhan Kuzu, bir demecinde bu garip durumu gayet özlü bir biçimde şöyle ifade etmişti:

''... Siz bu maddelerin yorumunu, böyle geniş yaparsanız, bakın o zaman ne oluyor? Değişmez maddeleri 4 gruba topladık: Laik Devlet, Demokratik Devlet, Sosyal Devlet ve Hukuk Devleti... Açın Anayasayı bakın, 177 maddenin dörtte biri sosyal devlet, dörtte biri laik devlet, dörtte biri hukuk devleti, dörtte biri ise demokratik devletle ilgilidir."

Yani?

Yani, bu değişmez maddeler durdukça Anayasa Mahkemesi'nin "hoşlanmadığı" (daha doğrusu vesayet rejiminin hoşlanmadığı) bütün değişiklikleri "değişmez maddeler"i istediği gibi yorumlayarak bloke etme imkânı var.

İşte bu yüzdendir ki, değişmez maddeler bizim ülkemizde "somut ve yakın tehlike" oluşturuyor. Haşim Kılıç'ın tek bir cümlesi bu yüzden bu kadar kıyamet kopartıyor. Bu yüzden anayasayı yazanlar, metne "teklif dahi edilemez" gibi buyurgan ifadeler koyuyorlar.

Ama artık böyle tehdit dolu ifadelerle kimseyi terörize edemiyorlar.

Başlayan hiçbir tartışma kapanmıyor, tam tersine derinleşerek sürüp gidiyor.

BUGÜN

YAZIYA YORUM KAT