Çak manşetten bir kanıt!
Medyanın ne mene bir çarpıtıcı ve manipülatör olduğunu anlatan şahane bir örnek vardır. Papa uzun yıllar sonra Amerika'yı ziyaret edecektir.
Çakal gazetecilerden biri havaalanında şu soruyu sorar: 'Efendim birçok yeri ziyaret edeceğiniz söyleniyor, peki genelevi de ziyaret edecek misiniz?' Papa bu provokatif soruya şu espriyle karşılık verir: 'New York'ta genelev mi var ki?' Ertesi günün gazetelerini açanlar şu manşeti okurlar: 'Papa uçaktan iner inmez ayağının tozuyla sordu: New York'ta genelev var mı?'
Başsavcının iddianamesini üşenmeden okuyanlar görecektir ki, iddiaların neredeyse tamamı gazete haberleri ve TV konuşmalarından... Hani 'Hukukçular Akif'ten, Kur'an'dan rahatsız mı?' şeklinde başka bir çakallığa girişecek değilim. Ancak 'bilmem kaç el kaosa kalktı' türü manşetten çakanların hasadı gibi duruyor iddianame...
Pazartesi sabahı Doğan Grubu'nun Posta gazetesini alanlar şu sürmanşeti okudular: "Arınç'tan tuhaf sözler!" Ve bir köşesine Arınç'ın diğer köşesine başsavcının kafa resminin iliştirildiği haberin kocaman spotu şöyle: "AKP'ye açılan kapatma davasında 5 yıl siyaset yasağı istenen eski TBMM Başkanı Bülent Arınç dün duyanları şoke eden şu sözleri söyledi: "Ölüm en büyük gerçek. Bunu başsavcı da görmeli..."
ABD'nin en çapaçul ulusal gazetelerinden biri olan USA Today'in baş editörü Kinsey Wilson'un bir cümlesi vardır: 'İnsanlar haberin içine genellikle bakmazlar, manşet ve spotu okumaları yeterlidir...' Şüphesiz bir deneyim ve gözlemin sonucudur bu tespit. Posta'cılar bunu biliyor olsa gerek ki, haberin evrensel kurallarını hiçe sayarak istedikleri anlamın üretilmesi için üzerlerine düşeni yapmışlar. Bence Başsavcı dava aşamasında bu haberleri kullanmalı!
Daha sonraki spotlarda lütfen haberin gerçek yönlerini karnıyarık yaparak aktaran gazetenin bu marifetini alkışlamak gerekir. Herhalde böylelikle hukuki bir sıkıntıdan da kurtulmuş oluyorlar! Oysa gerçek haber ve metni şöyle: AK Parti Manisa Milletvekili eski Meclis Başkanı Bülent Arınç, eski MHP Milletvekili Mehmet Gül'ün Fatih Camii'nde düzenlenen cenaze töreninde basın mensuplarının ısrarlı soruları üzerine, Mehmet Gül'ün iyi bir insan olduğunu söyleyerek, "Allah rahmet eylesin. Ailesine başsağlığı diliyorum. İyi bir arkadaştı." dedi.
Arınç, daha sonra gazetecilerin ısrarla AK Parti hakkında kapatma davasını sormaları üzerine ise, "Bu konuda konuşmak istemiyorum. Cenaze törenine geldik. Ölüm en büyük gerçek. Bunu başsavcı da görmeli, tüm siyasetçiler de görmeli. Ölüm bize şah damarlarımızdan daha yakın. Hepimiz faniyiz. Onun için o kapatma davasını falan bırakın bir kenarlara. En büyük hatip, musalla taşındaki cenazedir. Susar ama çok şey söyler." diye konuştu...
Haber bu... Muhabirlerini cenaze merasimine siyasi bir demeç için yollayan gazete patronlarının, bir şekilde istediklerini almadan bırakmayacağını en iyi Bülent Arınç'ın bilmesi gerekir sanırım. Kendisi istediği kadar, 'Bu konuda konuşmak istemiyorum... Cenaze törenindeyiz, bırakın bu tartışmaları bir kenara' derse desin bazı gazete yönetimindeki kişilerin kendisi için hazırlanan manşet musallasına oturtulacağını bilebilecek deneyimdedir Sayın Arınç... Kinsey Wilson bu ülkede yaşayıp, bu memlekette gazete çıkarsaydı yukarıdaki tespitine şunu da eklerdi sanırım: 'Sadece okurlar değil, hukukçular da manşete bakarlar!'
Birileri 28 Şubat dönemini tekrar hortlatmak isteyebilir. Ancak iki şeyi unutmamalıdırlar. Bir; bu ülke insanı artık o kokuşmuş yemeği ve buram buram zekasızlık kokan taktikleri yemiyor artık. İki; yarım ağızla duydukları pişmanlık hislerinin bile yalancı dolma olduğunu cümle alem biliyor artık. 1960 İhtilali'nde birileri Başbakan'ı henüz yargılarken Hürriyet 'Cezası idam' diye başlık atmıştı. Müsaade etsinler de bu ülke 50 yılda azıcık mesafe almış olsun!
Zaman Gazetesi
YAZIYA YORUM KAT